Türkiye’de en fazla badem ve dut sizce hangi şehirden çıkıyor?
Ülkedeki en büyük ceviz bahçesi de bu şehirde…
En fazla nar, Trabzon hurması ve Antep fıstığı üreten 3’üncü şehir de burası… Tütün üretiminde de 1 numara.
Dahası; Türkiye’nin can damarlarından olan Atatürk barajının yüzde 80’i bu ilin topraklarında…
Sizce bu bereket fışkıran, ülkeyi ayakta tutan şehrimiz hangisi?
MEZOPOTAMYA’NIN GÖBEĞİ
ADIYAMAN. Mezopotamya toprakları üzerine kurulmuş bu şehir, deprem sonrası boynu bükük… 100 binadan 68’i yıkılmış… Merkezde içinde oturabilecek tek bir yapı kalmamış… Normalde 750 bin olan nüfusu, 100 bine düşmüş. Şehirden giden gidene…
İşte bu durum sadece Adıyaman için yaşamsal bir sorun değil. Tüm ülke için öyle. Zira gördüğünüz gibi yediğimiz, içtiğimiz ve suyumuz büyük ölçüde buraya bağlı. Adıyaman çökerse, hepimiz çökeriz. Afet bölgesindeki her şehrin tüm Türkiye olduğu günlerden geçiyoruz. Bunun için de acilen hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor.
Peki ama nasıl? Cevapları en doğru adresten, Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Gani Bereket’ten alıyoruz.
ACİL İMAR PLANI!
“Adıyaman’ın 3 büyük T’si var: Ticaret (özellikle tekstil), tarım ve turizm. Bu 3 T, aslında Türkiye’yi de ayakta tutuyor” diyerek söze başlıyor Gani Bereket. Şehrin yeniden hayata dönebilmesi için de her bir T için acil öneriler sunuyor.
“Ticaret bu şehrin ana damarlarından. Özellikle ülkenin en büyük tekstil firmaları burada üretim yapıyordu. Ama şu an konteynerlerin içinde ticaretin-üretimin yapılması son derece zor. Bunun için acilen imar planının hayata geçirilmesi gerekiyor ki tüccarlar işyerlerini açabilsinler” diyor.
“Buradan çok büyük göç oldu. Bu göçenleri geri getirmek ve yatımcıları şehrimize çekebilmek için, acilen vergi-sigorta kolaylıkları sağlanması lazım. Adıyaman 6’ncı Teşvik Bölgesi’nde olduğu için hibe-teşvik belgesi vs. gibi avantajlarımız var ancak yeterli değil. Yaşamın geri gelmesi için teşvikleri hemen arttırmalıyız” diyor.
Adıyaman’da hal-i hazırda 4 Organize Sanayi Bölgesi (OSB) olduğunu ancak merkezdeki tek OSB’nin yetersiz geldiğini, hızla 2’nci bir OSB daha yapılması gerektiğini söylüyor. “Bu bölgenin tüccarı-çiftçisi için ‘faiz’ kelimesi kesinlikle kullanılmamalı. Bankalar da finansmana ulaşımda ve ödemelerde acilen kolaylık sağlamalı” diyor.
TARIMA CAN NEFESİ
Adıyaman’ın 2’nci büyük T’si olan tarım konusunda da çok önemli önerileri var Gani Bey’in: “Toprağın bir zamanlaması vardır. Onu kaçırırsanız, geri dönüşü olmaz ve büyük zarar edersiniz. O nedenle tarım konusunda çok hızlı davranmalıyız” diyerek başlıyor. “Mesela tam deprem zamanında toprağa (özellikle tahıla) gübre atılması gerekiyordu. Geçmiş olsun… Tarla, üstü açık bir fabrikadır; 2+2=4 olmayabilir… O yüzden ihmale ve vaktini kaçırmaya gelmez” diye uyarıyor.
Dahası; şu an çiftçi çok zor durumda. Traktörü enkaz altında kaldı, ahırları yıkıldı… “Acilen tarımsal desteklerin artması lazım. Kredilerin faizsiz verilmesi şart” diye devam ediyor.
*
Gani Bereket bölge için acilen ‘yenilenebilir enerji’ yatırımı yapılması gerektiğini ise özellikle vurguluyor. Zira çiftçi güneş enerjisi gibi doğal kaynakları kullanacağı için, maliyeti ciddi şekilde düşecek. “Özellikle Ziraat Bankası’nın bu alandaki kredilerini uzun süre devam ettirmesi gerekir” diyerek çağrıda bulunuyor.
HADİ GEL KÖYÜMÜZE GERİ DÖNELİM
’Havza bazlı üretim’ Gani Bereket’in en çok üzerinde durduğu konu. “Badem yetişen havzada badem yetişmesi için, buğday yetişen havzada ise buğday için destek verilsin. Her ürün böylelikle yerinde üretilsin ki kırsalda yaşam-üretim güçlensin. Hem de çifti önünü görebilsin. ‘Hadi gel köyümüze geri dönelim’ projeleri acilen hayata geçmeli” diyor. Ki bu, kentlerdeki kümeleşmeyi de ciddi ölçüde azaltır, şehirlerin yükünü hafifletir. “Köylü köyünde, şehirli şehirde olmalı. Aşırı derecede kentleştik. İnsanların kırsalda üretime yönlendirilmesi şart ki burada yaşam geri gelsin” diyor.
Bu ise özellikle İstanbul için yaşamsal önemde. “Ülke sanayisi-üretimi-ticareti o kadar İstanbul’da kümeleşmiş durumda ki… Orada bir deprem olursa, biz Adıyaman’da aç kalırız, ölürüz!” diyerek durumun vahametini ortaya koyuyor Gani Bey. Bu yüzden İstanbul’un tahliyesinin hızla başlaması gerektiğini söylüyor. Bunun da afet bölgesinin cazibesini arttırarak yapılabileceğini tekrar ekliyor.
SERMAYEYLE İŞ GÜCÜ BİRLEŞSİN
Büyük yatırımcıları ve iş insanlarını da bölgeye işbirliklerine-ortaklıklara davet ediyor. “Buradaki muazzam iş gücü potansiyeli ve bize has ürünlerle, İstanbul’un sermayesini birleştirelim. Elele vererek hem burayı ayağa kaldıralım, hem İstanbul’a can simidi olalım. Anadolu ile İstanbul’un birleşimden çok büyük bir sinerjinin açığa çıkacağına ve uluslararası etki yaratacağına inanıyorum” diyor.
Bunun için ise ilk etapta çok-yataklı oteller gerektiğini söylüyor. “Yatırımcı buraya geldiğinde nasıl iş yapsın ki, kalacak yeri yok. Bu yüzden gelin işe hemen turizmden başlayalım. Büyük otel zincirlerine çağrı yapıyoruz” diyerek sözünü bitiriyor.
*
Unutmayalım; her felaket köklü değişimi beraberinde getiriyor. Bu deprem de Anadolu’daki muazzam potansiyeli bize yeniden hatırlatıyor. Başka bir derse gerek kalmadan bunu okuyabilmemiz ümidiyle…