Uyanıyoruz çok şükür. Kendimize uyanıyoruz. Kendimizin ne olduğuna. Dünyayla, tabiatla, toprakla havayla suyla, çiçekle hayvanla ne kadar bağlantılı olduğumuza gözlerimizi açıyoruz. Yeniden.
* * *
Çünkü bir noktada savrulmuşuz, kopmuşuz, unutmuşuz. Bizlerin de topraktan sudan olduğunu; ne yersek ne içersek ne yaparsak birebir onları ve tüm canlıları etkilediğimizi silmişiz sanki hafızamızdan...
Bu peki neden mi önemli? Çünkü ‘sürdürülebilirlik’ deyip duruyoruz da; daha biz kendimiz sürdürülebilir olmazsak, yani çevremizi ve diğer canlıları düşünerek yaşamazsak, o zaman dünyanın devam etmesi de mümkün değil ondan. Ne zaman ki burada sadece bizlerin olmadığını idrak edeceğiz ve herkesin-her şeyin yaşam hakkını gözeterek yaşayacağız… İşte ancak o zaman sürdürülebilirlikten konuşmaya gerçek anlamda başlayacağız.
5 DAKİKA DEĞİL YAŞAM BOYU
Tam da dünyanın, toprağınhavanın- suyun, tüm canlıların ve insanların bir bütünsellik içinde sağlıklı var olmaya devam edebilmesi için bir öğreti var, bize binlerce yıl önce bahşedilmiş olan: Ayurveda. 5 bin yıllık Hint Tıbbı. “Dünyada 3 ana tıp öğretisi vardır. Biri Batı tıbbı; biri Çin tıbbı; biri de Ayurveda” diyor Dr. Ender Saraç. Bu haftasonu Bodrum’da düzenlenen Türkiye’nin 2’nci Ayurveda Festivali’nde konuşan Ender Bey, bugüne kadar 100 bin hastayı Ayurveda ile tedavi ettiğini anlatıyor. Peki nedir Ayurveda? Önce ne değildir, onu söyleyelim. Hastalanınca doktorun 5 dakika size ayırıp bir ilaç verip yolladığı Batı tıbbından çok farklı bu öğreti. Bir kere siz daha hastalanmadan yaşam biçiminize/ yediklerinize, içtiklerinize/yaptıklarınıza bakarak hastalığı önleyen, dengeli ve sağlıklı yaşamamızı sağlayan, bunun için de uzmanlarının size 5 dakika değil yaşam boyu rehberlik ettiği kadim bir tıp tipi.
MUSLUĞU KAPAT
Ayurveda için ‘alternatif tıp’ denmesi ise doğru değil zira bir şeyin alternatifi değil. En doğrusu ‘koruyucu tıp’ ya da ‘bütüncül tıp’ olmalı. Bunun sebebi de sağlığınızı daha bozulmadan korumayı öğretmesi. “Düşünün ki evinizde oturma odanızı su bastı. Parkeyi değiştirirseniz sorun çözülür mü? Hayır! Çünkü mutfakta musluk açık! Onu kapatmazsanız tüm evi su basacak!” diyerek, Ayurveda’nın sorunun kökenine inip çözdüğünü, böylelikle tüm vücudu kurtardığını anlatıyor Dr. Ender Saraç.
ELMAYI NASIL YİYORSUN?
Bir sağlık sorunu ise çoğu zaman zihin ve/veya ruhla ilintili olduğu için, bu tıp tipi bedeni zihinle ve ruhla birlikte ele alıyor, bütünsellik içinde bakıyor. “Mesele sadece elma yemek değil. O elmayı nasıl yiyorsun? Ağlayarak mı? Amuda kalkarak mı? Ne kadar sürede? Ne düşünerek? Neyle birlikte? İşte Ayurveda ‘elma ye’ deyip bırakmıyor. Neyi nasıl yapmanız gerektiğini de söyleyerek, size aslında farkındalıklı yaşamanın sırlarını veriyor” diyor Ender Saraç. “Bunun için de günlük rutinleriniz çok önemli. Bu öğretileri hayatınızın içine, her anına yedirmeniz gerekir ki, sonuç versin” diyor festivalde konuşan Ayurvedik Beslenme Danışman Ulli Allmendinger.
KENDİ KULLANMA KILAVUZUNUZ
Bu Hint tıbbı sadece insan odaklı değil. En başta dediğim anlayışı; yani insanın dünyayla, doğayla, tüm canlılarla bağlantılı olduğu gerçeğini esas alıyor. Her şeyden önce insanın kendi fıtratına göre, yani tamamen kişiye özel. Bunun için de insanların bedenlerini 3 ana kategoriye ayırıyor. Aynı zamanda dünyanın daim döngüsünü de mevsimler ve günün saatleri üzerinden bu 3 kategoriye bölüyor. Böylelikle sadece kendi vücut tipinize göre değil, sizin tipinizin dünyanın döngüleriyle de en uyumlu şekilde yaşamanızı sağlıyor. Uyku sürenizden günün hangi saatinde spor yapmanız gerektiğine, neleri yerseniz kilo alacağınızdan duygu durumunuza göre ne yapmanız gerektiğine kadar (mesela sinirliyseniz sakinleşmek için ne yemeniz-içmeniz gerektiği gibi) size kendi sırlarınızı fısıldıyor. “Ayurveda aslında sizin kendi kullanma kılavuzunuz. Kendi isminizi bilmek gibi, doğuştan size bahşedilen yapınızı size anlatıp, ona göre yaşamanızı sağlıyor” diyor Ayurvedik Tıp Uzmanı Dr. Buğra Öktem. Kendini bilmeye giden yolda çok güçlü bir el Ayurveda.
ANADOLU ÖĞRETİLERİ
“Binlerce yıllık kadim Anadolu topraklarında bu öğretiler hep varmış aslında. ‘Ayağını sıcak tut başını serin’, ‘evin mutfağı güneyde olsun’, ‘hastalık yoktur, hasta vardır’ gibi sayısız deyişimiz var. Şimdi bunları yeniden canlandırma zamanı” diyor Ender Saraç. Bu tıbbın Anadolu gelenekleri ve tasavvuf ile ne kadar bağlantılı olduğunu anlatıyor. “Eskiden herkesin doğayla Bluetooth bağlantısı varmış. Tıpkı kedilerin bir yerleri ağrıyınca gidip ot bulup yemeleri gibi. Herkes kendisinin şifacısıymış” diyerek hepimizi o bağlantıyı yeniden kurmaya çağırıyor.
Bu festivalin düzenlenmesi için canla başla çalışan ve bu kadar başarılı gerçekleşmesini sağlayan Ekin İlyasoğlu’na da sonsuz teşekkürler.