Dünya tarihinde ilk kez insan eliyle bir kıta, bir dağ ve bir ada yaratıldı. Nur topu gibi yepyeni Plastik Kıtamız, Plastik Dağımız ve Plastik Adamız oldu.
ADASI, DAĞI VE KITASI VAR
Bugün Pasifik Okyanusu’ndaki 1.6 milyon kilometrekarelik plastik yığınına bilim insanları “Dünyanın 7. Kıtası” diyor. Türkiye yüzölçümünün 2 katı büyüklükte. Karadan ve nehirlerden denizlere, oradan da okyanuslara ulaşan plastik kirliliği artık bir annenin karnındaki fetüste, yeni doğan bir bebeğin plasentasında, insan kanında ve balıkların bedeninde. İnsanın atıklarından oluşan Uzak Asya’daki çöp adasını ve çöp dağını ise Oyuncu Engin Altan Düzyatan sayesinde geçen hafta öğrendim. Çevre gönüllüsü olarak tam 4 yıldır yaptığı “çöp yolculuğunda” yolunu Uzak Asya’ya, bu dağı ve adayı görmek için düşürmüş. Yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendiği ‘Sen de Fark Et’ belgeselinde -lansmanının yapıldığı tam da 22 Nisan Dünya Günü’nün öncesinde- Engin Altan’ı o devasa çöp dağına tırmanırken izlerken, bir yandan insan olarak utanç duyuyorsunuz. Bir yandan da o çöp yığınının içinde kokudan ve zararlı mikro-organizmalardan korunmak için taktığı maskenin ardında nefes alamadığını gördükçe siz de nefessiz kalıyorsunuz. O dağda yaşayan insanlar olduğunu görünce ise aslında bizlerin de birer çöp dağında yaşamamıza ramak kaldığını fark ediyorsunuz.
2030’DA TÜM BALIKLARIN MİDESİNDE
“Bu yolculukta en çok içimi acıtan, 2030’da midesinde mikro-plastik bulunmayan balık kalmayacağını öğrenmek oldu. Çocuklarımızın hiç balık yiyemeyeceğini düşünmek, insanı gerçekten karamsarlığa sürüklüyor” diyor Engin Altan. İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde bulunan Greenpeace Laboratuvarı’nda buna dair bilimsel bulguları bizzat gördüğünü anlatıyor. “Dünya üzerindeki en büyük plastik kirliliği Tayland, Malezya ve Filipinler’de olduğu için bu noktalara gittim. Buralardaki atık sorununun bu kadar devasa olmasının en büyük sebebi, tek kullanımlık plastik tüketiminin had safhada olması. Evlerde mutfak kültürleri olmadığı için sokakta yeme alışkanlıkları çok yaygın. Bu da tabii tek kullanımlık tabak-çatal-bıçak demek” diyor.
ÇÖZÜM AZ TÜKETİM
Socar Türkiye, Denizbank ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin (SDK) desteğiyle yapılan Sen de Fark Et’in son ayağı ise Japonya’da çekilmiş. Düzyatan, dünyadaki tek “sıfır atıklı” yerleşim olan Kamikatsu kasabasına giderek, çöplerin nasıl 45 gruba ayrılarak tamamının geri dönüştürüldüğüne şahitlik etmiş. “Elbette bu yöntem pratik değil çünkü bunun için çok vakit harcıyorlar, yüksek nüfuslu yerlerde uygulanması imkansız. Ama zaten sorunun asıl çözümü geri dönüşümde değil, az tüketmekte” diyor Engin Altan. Zira geri dönüşüm hem çok pahalı, hem de çevreye-bize zarar veriyor. Plastikte tercih edilen bertaraf yöntemi çoğunlukla yakma işlemi oluyor. Bu esnada da karbondioksit gazına ek olarak zararlı kimyasallar açığa çıkarıyor. Bunlar toprağa, bitkilere, yüzey sularına ve yer altı sularına kadar sızıyor; besin zinciri yoluyla da insan ve hayvan sağlığını etkiliyor.
GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜYOR
Kaldı ki plastiklerin geri dönüştürüldüğüne dair yaygın bir inanç olsa da, bu bir şehir efsanesi. 1950-2015 arasında üretilen 8.3 milyar ton plastiğin 6.3 milyar tonu, yani yüzde 76’sı atık olmuş. Sadece yüzde 9’u geri dönüştürülebilmiş. “Geri dönüştüremediğimiz plastik atıkları yeni bir yolla kullanılır hale getirmeliyiz” diyor Engin Altan. Atıklardan tuğla ve asfalt üreten fabrikaları örnek gösteriyor. “Bu belgesele başladığımda henüz ‘plastikleri ayrıştırabilen makine’ yoktu ama bugün var” diyor. Bu yüzden umudunu koruyor. Üzerinde durduğu bir konu da, çöplerin sulardaki seyri. Belgeselde Filipinler’de bir çöplükte İtalyan markalı makarna paketlerini gösterirken, “Okyanuslara atılan çöpler akıntılar yoluyla bütün dünyayı dolaşıyor. Bunu engellemenin yolu okyanuslara çöp atımını tamamen yasaklamak” diyor.
CESARET ETMİŞ HAREKETE GEÇMİŞ!
Dünyanın en karanlık çukuruna girmeye ve elini o karanlığın altına sokmaya cesaret etmiş Engin Altan. Ama bence daha önemlisi, o karanlığı istersek aydınlığa çevirebileceğimizi göstermiş. “Her birimizin uyanışı yaşamsal önemde. Ben kimim ki, dememek ve değişim için harekete geçmek gerek. Sonuçta her birimiz o koskoca kolektifi oluşturuyoruz” diyor. Belgesel, babasının sözüyle kapanıyor: “Denize bir şey atılmaz oğlum. Deniz o. Bunu kim bilmez ki?”