Evvelsi gün 21 Mart Dünya Down Sendromu Günü’ydü. Down sendromlu bireylerin 21. kromozomları 3 adet olduğu için, Birleşmiş Milletler 21 Mart tarihini (21.03) Dünya Down Sendromu Günü olarak kabul etmiş.
* * *
Dünyada 6 milyon civarında, Türkiye’de ise yaklaşık 100.000 Down sendromlu olduğu tahmin ediliyor. Her 700 doğumdan 1’inde bu sendroma rastlanıyor. Ülkemizde her yıl 2000 bebek bu sendromla doğuyor. Kromozom sayısındaki fazlalık nedeniyle meydana gelen farklı yüz görünümleriyle bilinen bu bireylerin, bazı konularda yetenekleri daha zayıfken; bazı alanlarda ise algılarının ve kabiliyetlerinin çok daha yüksek olduğu biliniyor.
* * *
Bugün vesilesiyle tekrar hatırlayalım istedim: Her birimizin farklı bir engeli, farklı zayıf noktaları, farklı eksiklikleri var. Bu yüzden aslında hepimiz farklı oranlarda engelliyiz. Bu engeller de hem bizi farklı kılan noktalar. Hem de bir tarafımızı kısıtlarken, bir diğer tarafımızı daha güçlü kılan etkenler. Gözü görmeyen birinin kulaklarının çok daha iyi duyması gibi…
SEMBOLLE AÇILAN ZİHNİYET
İşte tam bu nedenle “engelli” dediğimiz kişilere artık bakış açımızı değiştirmemiz, zihniyetimizi dönüştürmemiz gerekiyor. Nasıl mı? Önce “engelli” kelimesini tedavülden kaldırıp, sonra da onlar için kullandığımız sembolü değiştirerek… Ki bununla ilgili önemli bir adım atıldı bile. Alışageldiğimiz sembolü hatırlarsınız… Hani onları hareketsiz bir şekilde, tekerlekli sandalyede adeta cansız gösteren simgeden bahsediyorum... Bu görselle onları hayattan alıkoymuş, yaşamlarını dondurmuş, sabitlemiştik adeta. İşte onun yerine hayata geçirilen yeni sembol; onları ellerini kollarını, bacaklarını sonuna kadar dünyaya açmış; hayatı kucaklayan, gürül gürül yaşayan birer birey olarak gösteriyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) 4 yıl önce kabul ettiği bu sembolün Türkiye devleti de 2 yıl önce kullanım hakkını aldı. Artık ‘engelliler’ için uygun şartları yerine getiren tüm mekanlara ve araçlara, bu sembol yerleştirilecek. Yani ‘erişilebilirlik’ sembolü. Bu sayede de artık bu bireyler kendilerini kabullenilmiş, hayatın içinde hissedecekler. Onları eğitimde ve iş hayatında çok daha fazla göreceğimiz temiz bir sayfa açılıyor demektir bu… Sırada ise “engelli” kelimesi yerine acilen başka bir sözcük koyulması olmalı.
EĞİTİMDE YER AÇILSIN
Erişilebilirliğin önünü asıl açacak olan çözüm ise şu: Bu bireylerin çok daha fazla eğitimde ve iş hayatında olmasını sağlamak. Nasıl mı? Her şeyden önce ‘özel eğitim programı’ gibi üniversitelerde onlara çok daha fazla alan açılsa; iş hayatına, ekonomiye, sosyal-kültürel hayata çok daha fazla katılabilirler. Bu da Türkiye’yi çok daha güçlendirir. Sonuçta (resmi olmayan verilere göre) nüfusun yüzde 13’lük bir bölümünden bahsediyoruz.
KOTALAR ARTSIN
Bu bireylere iş hayatının yolunu açmak ise kotaları arttırmaktan geçiyor. Hâlihazırda bazı sektörlerde belli kotalar var. Ancak hem oranları çok düşük hem de bazı sektörlerde hiç kota yok. Örneğin tıp alanında. Mesela devlet memurları için “Kurum ve kuruluşlar çalıştırdıkları personele ait kadrolarda yüzde 3 oranında engelli çalıştırmak zorundadır” deniyor. Özel sektör için ise “İşverenler 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde, yüzde 3 engelli; kamu işyerlerinde ise yüzde 4 engelli çalıştırmakla yükümlüdürler” deniyor. Bu kotaların artırılması hem onların iş hayatına çok daha fazla dâhil edilmelerine, hem de onların bu sayede aldıkları güç ve motivasyonla eğitim hayatına çok daha fazla girmelerine yol açacaktır.
* * *
Şunu unutmayalım: Avrupa’da engellilerin sadece 3’te biri kendini dışlanmış hissediyorken ve yoksulluk sınırı altında yaşıyorken, Türkiye’de bu oran yüzde 77. Yine Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engellilerin oranı sadece yüzde 25 iken, Türkiye’de yüzde 60. Demek ki ‘engelli’ yok, engel var.
SÖZCÜK VE LOGO DEĞİŞMELİ
Artık şunu fark etmemiz gerekiyor: ‘Engelli’ dediğimiz kişilere engeli koyan biziz. Onların farklılıklarını engel olarak gören ve bunu hayatlarının önüne engel olarak yerleştiren bizleriz. Özellikle de kullandığımız kelimelerle ve sembollerle. O nedenle sözcüğün ve logonun değişmesi çok kıymetli. Acilen devletin tüm kamu binalarına hemen bu yeni sembolü asarak zihniyet dönüşümünü başlatması gerekiyor.