Erzurum’da Nazife Kayacı sesini duyurabilmek, tutuklu eşinin masumiyetini anlatabilmek için, çocuklar gibi tırmandığı ağaçtan seslendi şehre gelmiş Cumhurbaşkanı’na, dikkatini çekti. Ağaçtan inerken kolları kanayan kadınla Erdoğan ilgilendi, derdini dinledi. Önceki gün, mahkemede eşinin tahliyesine karar verilmiş.
Aile kucaklaşıyor, Ramazan Nazife Kayacı’nın kavuşması bir mutluluk tablosu. Adalet herkese lazım. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra binlerce kişi tutuklandı. Türkiye’nin her yerinde onlarca dava açıldı.
Bu davaların iddianameleri ancak hazırlandı, duruşmalar yeni yeni başladı. Medyanın her birini izlediğini, davalardan haberimiz olduğunu söylemeye maalesef imkan yok.
Bu davaların iki türlü mağduru var: tabii ki başta darbe girişimine maruz kalan demokrasi, devlet ve darbeye karşı çıkan kolluk ve sivil halk. Şehit olanlar, yaralanıp gazi olanlar. Bu davalarda elbet onların hakları aranacak. Zaten herkes de yanlarında.
YA ALDATILIP KANDIRILANLAR?
Ancak bir de diğer mağdurlar var ki, onların da suçluların içinden hassasiyetle ayıklanması, adaletin terazisinin doğru tartması şart. O kabus gecesinde, hain FETÖ’cü asker ve siviller, sokaklara, meydanlara, hiçbir şeyden haberi olmayan, askeri okul öğrencilerini, emir komuta zinciri içindeki erleri, ne olup bittiğini anlamaya vakit bulamayan uzman çavuşları sürdüler.
Tatbikat var dediler, terör saldırısı var dediler, teröristler valiliği ele geçiriyor dediler. Ve o emirle sahaya sürülenler bir anda kendilerini bir karmaşanın içinde, koşup gelen halkın önünde buldular, ne olduğunu anlamaya çalışırken herkes için bir cehennem gecesi yaşandı.
Sivil halktan gelenlerin içinde silahlı olanlar vardı, linç girişimleri oldu. Askerler, öğrenciler ne olduğunu anlayıp polislere, hatta karakola kadar gidip teslim oldu, kimisi derdest edildi.
Ve onların büyük bir kısmı, 15 aydır tutuklu. Mahkemeye çıkıp kendilerini savunmak için sabırsızlıkla bekliyorlar. Maalesef içlerinde linç edilenler de oldu. Şimdi FETÖ’cü hainler, masum askerler hepsi mahkemelerin önünde.
Bunların toptancı kararlarla değil, ince ayar ayıklanması gerekiyor. Deliller, tanıklar, video kayıtları, her şey mahkemelerin önünde. Tutuklu yakınları çok sahipsiz. Hangi biri ağaca çıkıp derdini anlatsın?
Mahkeme heyetlerinin kamuoyu baskısıyla tahliye veremediği kuşkusu doğmamalı. Vatani görevini yapan bir erin, kamptan alınıp sokağa sürülen bir öğrencinin ne suçu olabilir ki? Halen 300 üzerinde askeri okul öğrencisi tutuklu.
Kiminin Barodan yollanan dışında avukatı bile yok! Onlar da bizim evlatlarımız ve o kabus gecesinin kurbanı olmalılar.
PROGRAMLAMA, OKUMA YAZMA KADAR ÖNEMLİ
Vodafone Vakfı, Suriyeli mülteci çocukların da görmezlikten gelinemeyeceğini düşünerek onlara özel, kodlama, bilgisayar öğretimi veriyor. Bunu yerinde görmek için 600 bin mültecinin yaşadığı Şanlıurfa’ya gittik. Nüfusun üçte biri Suriyeli olmuş!
680 çocuğa verilen eğitimde, Habitat Vakfı ile işbirliği yapılıyor, eğitmenler de anadili Arapça olan gençler. İlkokul çağındaki mülteci çocukların bile ancak yarısının okul eğitimine erişebildiği düşünüldüğünde, salonu dolduran kız çocuklarının çokluğu iyi geliyor.
Çocuklar bilgisayarla çalışırken oyun oynar gibi hissettiklerinden çok istekli, çok keyifli. Uzmanlar programlama öğrenmenin okuma yazma kadar önemli olduğunu, şimdiye kadar 6 ilde 1800 çocuğa eğitim verildiğini, hedefin ise 10 bin çocuk olduğunu vurguluyor. Bu çocuklar ileri yıllarda, şimdi adını bile bilmediğimiz meslekleri yapacaklar, bilgisayar öğrenmek hepsi için çok önemli.
Bize ne mülteci çocuklardan diyemeyiz. Onlar artık istesek de istemesek de burada kalacak. Kodlamanın dili, dini, ırkı da yok, ortak bir dil. Vodafone Vakfı bu eğitim için 2 milyon TL’lik bir bütçe ayırmış. 300 bin mülteci müşterileri olduğu düşünülürse yapsınlar tabii. Bu arada hatırlayalım, Vodafone’un müşterileri 23 milyon 800 bin olmuş!
Biz bu mobil telefon olayına fena sardık, Türkiye’de adam başına 1.6 milyon telefon düşüyor, toplam 72 milyon cep telefonu kullanıcısı varmış, bebeği, yaşlıyı çıkarınca düşünün artık!
15 Ekim 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı