Gündem Zaman Gazetesi'yle ilgili FETÖ iddianamesi tamamlandı

Zaman Gazetesi'yle ilgili FETÖ iddianamesi tamamlandı

Paylaş
Zaman Gazetesi'yle ilgili FETÖ iddianamesi tamamlandı

FETÖ’nün yayın organı olduğu gerekçesiyle kayyum atanan daha sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarına yönelik yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, FETÖ’nün medya ayağına ilişkin bilgiler yer aldı

İddianamede, FETÖ/PDY medyasının, yıllardır sözde yayın politikalarına, ideoloji ve görüşlerine karşı olduğu Cumhuriyet, Radikal ve Aydınlık gazeteleri dahil olmak üzere diğer medya kuruluşları ile dirsek temasına geçtiğinin anlaşıldığı belirtildi.

Zaman gazetesinin köşe ve haber yazarlarının da 17-25 Aralık sürecinde olaya müdahil olarak algı mühendisliğine katkıda bulunduğu anlatılan iddianamede, FETO/PDY üyesi yargı mensuplarının da Zaman Gazetesi aracılığııyla kamuoyunu yanlış yönlendirmeye ve toplumu kışkırtmaya kalkıştığı kaydedildi.

İddianamede, 17-25 Aralık’tan sonra polis teşkilatında FETO/PDY üyelerinin tasfiye edilmesi sürecinin başlamasıyla MİT Müsteşarlığı'na kumpas girişiminde örgüt medyasının etkin kullanıldığı aktarıldı.


TÜRKÖNE, ALPAY VE BULAÇ İÇİN 3'ER KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET




İddianamede, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay ve Ali Bulaç’ın da aralarında olduğu 30 sanık için, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, “Silahlı Terör Örgütüne üye olma” suçlarından 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis istendi.


HİMMET PARALARIYLA AYAKTA KALDI


İddianamede 1986 yılında kurulan gazetenin 1987 yılında tamamen örgütün eline geçtiği ve himmet paraları ile ayakta kaldığı belirtildi. 90’lı yıllardan itibaren FETÖ’nün medyayı silah olarak kullanarak toplumu yönlendirmeye çalıştığı anlatılan iddianamede, “Örgütü destekleyebilecek tarzda düşüncelere sahip kişileri yazar olarak gazeteye aldık” denildi.


ASKERİ DARBE ÇAĞRISINDA BULUNMAKTAN ÇEKİNMEDİLER


İddianamede sanık köşe yazarlarının, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullandıkları, ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplumsal barışı ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulundukları, askeri darbe çağrısında bulunmaktan çekinmedikleri, bu şekilde örgütsel hedef ve amacı tamamlayan yazılarla FETÖ terör örgütü hiyerarşisi içerisindeki görevlerini yerine getirdikleri belirtildi.

"HÜKÜMETİ ÇALIŞAMAZ HALE GETİRMEYİ HEDEFLEDİLER"

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) medyasının, 2013 yılından önce izlediği strateji gereği Türkiye Cumhuriyeti devletine ve hükümeti ile kişi, kuruluş ve kurumlara karşı gizli ve derinden bir mücadele yürüttüğü belirtilen iddianamede , örgüt medyasının 2013 yılından itibaren FETÖ/PDY'nin eylemleri ile eş zamanlı olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve hükümetine, kişi, kuruluş ve kurumlara karşı açıktan saldırıya geçtiği, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet sırlarını ifşa ettiği, örgüt ideolojileri ve amaçları doğrultusunda algı oluşturduğu, meşru hükümetleri çalışamaz hale getirmeyi hedeflediği, Türkiye'yi uluslararası arenada suçlu göstererek zor duruma düşürmek istediği, kişi, kurum ve kuruluşların haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullanmaya, ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulunmaya başladığı kaydedildi.


ÖRGÜTÜN REKLAMINI YAPTILAR


"FETÖ/PDY'nin medya alanındaki bu atılımlarının temelinde Gülen'in 1990'lı yıllarda Türkiye'de ve dünyada üst düzey devlet adamları, muhtelif din ve inanç temsilcileri ve istihbarat servisi sorumluları ile kurduğu temasların etkili olduğu kuşku götürmez bir hakikattir." ifadesi kullanılan iddianamede, Gülen ve örgütüne bağlı yayın organlarının, faaliyetlerinin üst düzeyde desteklendiği algısını oluşturabilmek maksadıyla gizlemeye gerek duymadıkları bu temasları çeşitli şekillerde sunarak örgütün reklamını yapma fırsatı elde ettiklerine de dikkat çekildi.

ÖRGÜT DERGİSİNİN İLK KAPAK FOTOĞRAFI: AĞLAYAN ÇOCUK


İddianamede, örgütün medyaya ilk olarak, siyasi ve iktisadi sıkıntıların baş gösterdiği 1979 yılında ‘Sızıntı Dergisi’yle giriş yaptığı, ilk kapak ının ise ağlayan çocuk ı olduğu belirtildi. Derginin ilk sayısında yer alan ‘Eğitim, bilim, iman, sevgi, barış ve hoşgörü sayesinde ülke sorunları çözülecek’ ifadesinin de, bundan böyle FETÖ-PDY’nin gizli ajandasındaki faaliyetlerini gizleyen bir paravan olarak kullanılacağı ifade edildi.


TÜRKİYE’NİN İLK İNTERNET GAZETESİ


Zaman gazetesinin Ankara’dan İstanbul’a taşınmasından sonra, Avrupa ve Asya’nın bir çok ülkesinde de yayınlanmaya başladığı, ardından da Cihan Haber Ajansı , Aksiyon Dergisi gibi basın organlarını da bünyesine katarak daha geniş kitlelere ulaşmaya çalıştıkları belirtildi. İddianamede Dünyada ve Türkiye’de internet kullanım alanının son derece sınırlı olduğu bir dönem olan 1995 yılında Türkiye’de internetin ilk Türkçe gazetesi olarak www.zaman.com.tr’nin kurulmasıyla örgütün internet alanında da ciddi bir yaygınlaşma sağladığına dikkat çekildi.

GÜLEN'İN DOSYASI ASKIYA ALINDI


Fetullah Gülen'in 28 Şubat sonrasında, 17 Nisan 1997'de katıldığı bir televizyon programında "mevcut hükümetin iktidardan çekilmesi gerektiğini" ifade ederek bir kez daha darbeyle yönetime müdahale etmek isteyen kesimlerin yanında yer aldığına dikkat çekilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"28 Şubat sürecinde Zaman gazetesi, bağlı olduğu örgütün lideri Gülen'in düşünceleri doğrultusunda bir yayın politikası takip etti. 28 Şubat'ın etkisinin yoğun olarak hissedildiği ilk dönemlerde Fethullah Gülen aleyhinde herhangi bir dava açılmadı. FETÖ/PDY'ye bağlı oluşumların ve yayın organlarının faaliyetlerine de engel olunmadı. 1999 yılı mart ayı içerisinde Gülen sözde tedavi amacıyla ABD'ye gitti. Ancak Gülen'in Amerika'ya gidişinden birkaç ay sonradır ki, 19 Haziran 1999 tarihinde haber bültenlerinde Gülen'in, devlet kurumlarına sızarak devleti ele geçirmeye yönelik ifadelerinin yer aldığı ve artık kamuoyunun malumu olan kaset yayınlandı ve bir yılı aşkın bir süre sonra DGM savcılarından Nuh Mete Yüksel, 'Laik devlet yapısını değiştirerek yerine din kurallara dayalı bir devlet kurma amacıyla yasa dışı örgüt kurduğu' gerekçesiyle Gülen hakkında dava açtıysa da daha sonra bu dosya askıya alındı."