Avrupalılar geçmişte İstanbul’un çekici özelliklerini anlatırken kaotik bir dinamizmden söz eder ve bunun şehre ayrı bir hava kattığını anlatırlardı. Ancak bugün neredeyse herkes İstanbul’un bu karmaşanın altında boğulduğunu kabul ediyor. Korkunç çirkinlikteki binaları ve beton tarlalarını andıran yapılarıyla İstanbul, son 10-15 yılda dünyanın en kimliksiz şehirlerinden biri haline geldi.
AK Parti’nin en önemli hatalarından biri, şehirleşmeyi sadece ekonomik kalkınmanın bir parçası olarak görüp insan, çevre ve kültür boyutunu ihmal etmesi. İstanbul’daki neredeyse bütün önemli projeler tepeden inme bir kararla ilan edildi: “3. Köprü”, “Kanal İstanbul”, “Emek Sineması”, “E-5’teki yol düzenlemeleri”, “Haydarpaşa ve Sirkeci Garı projeleri”, “Gezi Parkı ve Taksim Meydan düzenlemesi”, “Gökdelenler”...
[[HAFTAYA]]
Şehrin en kritik noktalarına yapılan AVM inşaatlarını ve devasa konut projeleri de cabası. Bu saydıklarımdan kaçı için kamuoyunda geniş bir tartışma ortamı yaratıldı? Hangilerini enine boyuna konuşabildik? Bu şehrin gelecek 10 yıllık planında neler olduğunu bilmiyorum. “Her projeyi referanduma sunalım” demiyorum ama milyonlarca insanın geleceğini bu kadar yakından ilgilendiren konuları hiç değilse tartışalım. Stuttgart’ta yapılacak yeni tren garı için parktaki bazı ağaçların kesileceği açıklandı, şehir ayaklandı. 2 yıldır protesto gösterileri yapılıyor.
Kar ve yağmur=Afet
İstanbul, sürekli ve kontrolsüz bir büyümenin baskısı altında. İşin tehlikeli yanı, belediye ve hükümet, aldığı kararlarla bu sağlıksız büyümeyi körüklüyor. Bakın; her yağmur ya da kar yağışında şehirde adeta felaket havasına giriyoruz. Televizyon kanalları, afet kontrol merkezlerinden canlı yayına geçiyor. Böyle bir şehrin belediye başkanı olsam gece gözüme uyku girmezdi. Yürüyecek kaldırım yok, olanların da standardı yok. Mesela camiler dışında umumi tuvalet var mıdır, varsa nerededir, bilmiyorum.
Bunlar doğrudan yaşam kalitesine etki ediyor. Mesela gökdelenlere karşı değilim ama dünyanın bütün önemli şehirlerinde bu tip yapılar belli bir yerde toplanır. Öyle her önüne gelen, şehre bir kazık çakar gibi arazisine gökdelen inşa edemez. İstanbul’da Ataşehir’den Maslak’a, Zeytinburnu’ndan Feriköy’e kadar her yere çokkatlı yapılar dikiliyor.
Gökdelenler yarattıkları ısı adacıkları ve kapattıkları rüzgâr koridorlarıyla İstanbul’un iklimini değiştiriyor. İnşa edildikleri yerde trafiği bitiriyor. Rant hırsı ve kontrolsüzlük korkutucu boyutlarda... Şehrin bir noktasında silüet tartışılırken başka önemli bir noktada genel görünümün darmadağın edildiğini görüyoruz. Dolmabahçe Sarayı’nın tepesinin oteller ve iş merkezleriyle dolmasından ders almadık. Şimdi aynı şey, şehre orijinal kimliğini kazandıran tarihi yarımada ve çevresinde yaşanıyor. Özetle, İstanbul kötü yönetiliyor ve her geçen gün kötüye gidiyor.
17 Şubat 2012, Cuma 04:00
Haberin Devamı