Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni dönemdeki ilk yurt dışı turuna salı günü çıkıyor. Son yıllarda devlette bir gelenek oluştu. Liderler seçildikten sonra önce Azerbaycan ve KKTC’ye gidiyor.
Erdoğan da bu geleneği devam ettirerek Bakü ve Lefkoşa’ya günübirlik ziyarette bulunacak. Ankara’nın iki ülkeyle de çok özel bağlara sahip olduğunu göstermesi bakımından bu tercihin psikolojik ve stratejik bir değeri var. Üstelik AB’nin Türk vatandaşlarına vize muafiyetinin sağlanabilmesi için Kıbrıs Rum yönetimini tanıma şartı getirmesi Erdoğan’ın KKTC temaslarını daha da önemli hale getiriyor.
Erdoğan’ın ikinci durağı çarşamba günü Brüksel olacak. Cumhurbaşkanı NATO zirvesi çerçevesinde ittifak üyeleriyle zirve toplantısında buluşacak. NATO randevusu, BM zirvesi ile birlikte düşünüldüğünde bu yılın en önemli iki buluşmasından biri olarak değerlendirilebilir.
Erdoğan’ın Brüksel’de ABD Başkanı Donald Trump ile kısa bir görüşme yapması planlanıyor. Burada, S-400 füzeleri konusu, F-35 tartışması, Münbiç, Suriye ve Irak’ın geleceği ile FETÖ ve Rahip Brunson konularının kısaca gündeme gelmesi ihtimali var. Brüksel toplantılarında liderlerin yoğunluğu nedeniyle detaya inilemeyebilir ancak Erdoğan ve Trump arasında daha önce kurulan ve işleyen diyaloğun sürdüğünü görmek bakımından önemli. Ayrıca eylül ayında New York’ta yapılacak BM zirvesinde iki liderin tekrar görüşeceği düşünülecek olursa sohbahara kadar geçecek olan süreyi iki ülke heyetlerinin iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde kritik bir dönemdeyiz. Özellikle Washington’da Türkiye’nin Rusya ile yakınlığı rahatsızlık unsuru olarak değerlendiriliyor.
Oysa ben Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki işbirliğini küresel barış ve istikrar açısından da çok değerli buluyorum.
Ankara- Moskova yakınlığı Batı’ya karşı bir cepheleşme amacını taşımıyor. Zira Avrupa’da Yunanistan’dan Avusturya’ya kadar bir dizi ülke Rusya ile sıkı temas halinde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki dönemde Avrupa ile ilişkileri yeniden canlandırmak için gayret göstereceğini düşünüyorum. Avrupa’yı bugün saran milliyetçi ve yabancı düşmanı dalga nedeniyle bu konuda yol almak kolay değil elbette. Ancak Avrupa başkentlerinden olumlu sinyal gelmesi halinde Erdoğan belli ülkeleri kapsayan bir tura çıkıp her türlüğü zorluğa rağmen AB ve Türkiye’yi yakınlaştıracak iyi niyetli tutumu ortaya koyabilir.