Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında daha önce görülmemiş boyutta kriz var. ABD’nin Türkiye’yi hedef alan adımlarına bakalım:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinde kendisine eşlik eden bazı korumaları hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
Ardından 1.2 milyon dolarlık yarı otomatik Sig Sauer silahlarının satışına yasak geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin bu hamlesi üzerine “Bu silahları kullanmayacağız” dedi. Bunun üzerine yerli teknolojiyle “Canik” isimli tabancalar üretildi ve kullanımına başlandı.
Donald Trump yönetimiyle birlikte Amerika dünyadaki bazı ülkelere vize sınırlamaları getirdi. Bunun en büyük mağdurlarından biri Türk vatandaşları oldu.
ABD diplomatik temsilcilikleri uzunca bir süre boyunca Türkiye’den vize işlemi yapmadı. ABD vize sınırlamasını Metin Topuz isimli bir konsolosluk çalışanının tutuklanması üzerine getirmişti. ABD Kongresi Rusya’dan S-400 füzelerini alıyor olması nedeniyle geniş çaplı askeri satış yasağı getirdi.
Rahip Brunson’un tutukluluğu konusunda ise hem Başkan Trump hem de Başkan Yardımcısı Mike Pence üst üste tweetler atarak Türkiye’yi tehdit etti.
Bunun üzerine de;
F-35 uçaklarının teslimi durduruldu. Uluslararası kredi kuruluşlarından kaynak teminini engellemeyi öngören bir karar kabul edildi. Washington ayrıca yıl sonuna kadar Türkiye’nin İran ile petrol ticaretini durdurmaması halinde ilgili kişi ve kurumlara yaptırım getireceğini ilan etti.
Trump başkan seçildiğinde önceki Başkan Barack Obama döneminde çok bozulan Türkiye-ABD ilişkilerinin yeni bir döneme gireceği düşünülmüştü.
Oysa Trump’ın Beyaz Saray’da göreve başladığı günden bu yana attığı adımlarla Türkiye ile ilişkileri iyi düzeye çıkarmak gibi bir önceliğinin olmadığı anlaşıldı. Trump yönetimi tam tersine kaba, sert ve üstten bakan bir dil kullanarak Ankara ile ilişkileri her cephede sarsmaya devam ediyor.
Washington’da atılan bu adımların her biri dövizin yükselmesine ve Türk lirasının değer kaybetmesine neden oldu.
Şimdi önümüzde Halkbank’a kesilebileceği söylenen ceza var. Eğer ABD’den ağır bir ceza çıkarsa istikrarını sürdürmeye çalışan Türk ekonomisine bir darbe daha inecek.
Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz da bu durumu değerlendirirken “Brunson konusundaki tehditlerden sonra, değil Türkiye, Afrika’daki kabile devletine bile istediğinizi yaptıramazsınız” yorumunu yaptı.
Son derece doğru.
Trump yönetimi bu ölçüsüz tehditleri savurmaya başlamasaydı Rahip Brunson suçsuzluğunu ispat etmesi durumunda ülkesine dönebilirdi. Brunson hukuki sürecin sonunda serbest bile kalacak olsa “Türkiye bu kararı baskıyla aldı” yorumlarına neden olacağı için iş iyice karmaşık bir hal aldı.
Trump yönetimi aklıselim çizgisine dönmezse, Türkiye ile ABD arasında müttefiklik ilişkisinden söz etmek mümkün olmaz.