Posta Gazetesi'nin tecrübe konuşuyor bölümüne Özlem Dilber, 'eski normal'den bahsetti.
Pandemi ve evlerden çıkamamak tüm dengemizi bozdu, doğrudur. Ne de olsa sosyalleşmeye ihtiyaç duyan canlılarız. Ama diğer yandan bu karantina yaşamı, sürpriz bir şekilde bazı basit güzellikleri de fark ettirdi. Bu zamana kadar düşünmeden kabul ettiğimiz birçok şey, belki de artık değişecek. Neler mi? Mesela aşağıdaki üç konu... Insanlara “Neyi değiştireceksiniz?” diye sorulduğunda en çok bunları söylemişler:
1 YAVAŞLAMAK VE KENDIMIZE DAHA AZ BASKI UYGULAMAK:
Yavaşlayabilmek aslında bir ayrıcalık. Bu dönemde işinden olan, para ve sağlık problemi yaşayan bir sürü insan var. Diğer yandan karantina, birçoğumuzu çocukluğumuzdan beri belki ilk kez yavaşlamaya zorladı. Ben liseden beri sürekli hareket halindeyim. Bunu seviyorum. Ama itiraf etmek gerekirse bu zorunlu vites küçültme hali de çok iyi geldi. Gerçekten hayatımın nasıl ilerlemesini istediğimi düşündürttü.
2 AILEYI VE GERÇEK ARKADAŞLARI ÖNCELIKLENDIRMEK:
Bütün o dışarıda yemekler, kalabalıklar ortadan kalkınca geriye hayatımızın belkemiğini oluşturan insanlar kaldı; gerçek arkadaşlar ve aile. Onlar bize yetti. Bundan sonrasında da önceliğimiz artık onlar olmalı, ne dersiniz? Eşiyle 7/24 aynı evde kalıp istediği ailenin bu olmadığını fark edenler de oldu. Bence bu da bir aydınlanmadır.
3 GEREKSIZ TÜKETIMI AZALTMAK:
Durmadan alıyorduk. Taksitle, nakitle, ufak ufak... Hepsini kullanıyor muyduk? Fark ettik ki aletler, kıyafetler hepsi anlık bir tatmin veriyor, kalıcı bir mutluluk değil. “Almayı yavaşlat, istediğin hayatı yaşa” mottosu yükseliyor.
- “Şekerli gıdaların yatma saatinde tüketilmesi çürük riskini artırıyor”
- Çocukların yüzde 28'i 'hikikomori' sendromuna maruz kalıyor
- Herkes moda diye çocuğuna aynı ayakkabıyı tercih ediyor fakat gelişim bozukluğuna bile neden oluyor!
- Çocukları tehdit eden sinsi tehlike: Hipertansiyon
- Karne stresi psikolojik sorunların temelini oluşturuyor! Uzmanı uyardı: Bu davranışlardan kaçının