Arkadaşlarıyla çok vakit geçiriyor, telefon elinden düşmüyor, odasına kapanıyor. Artık kendi fikirleri, hayata dair bakış açısı, siyasi görüşü, eleştirel bir tutumu var. İstediği gibi giyinmek, istediği müziği dinlemek, istediği saatte eve girip çıkmak istiyor. Bu durum öncekilerden farklı. Daha önceden yani çocukluğunda kullandığınız yöntemler işe yaramıyor. Çünkü ergenimiz size bir mesaj vermeye çalışıyor: Ben Çocuk Değilim! Ergenlik döneminde genç pek çok değişime alışmak zorunda. Bir taraftan hormonlarında ve bedeninde meydana gelen değişimlere alışmaya çalışırken diğer taraftan da değişen zihin yapısıyla nasıl biri olduğunu, ne istediğini, nelerden hoşlandığını kısacası kim olduğunu anlamaya çalışıyor. Bütün bunların üzerine okul, meslek seçimi, gelecek beklentileri, arkadaş ilişkileri ve romantik ilişkiler gibi gündemler de ergenin kafasını karıştırıyor. Uzm. Psikolojik Danışman Şule Acar konu hakkında açıklamalarda bulundu.
Ergenler bu dönemde büyüdüğünü ve artık bir yetişkin olduğunu, anne babasının onu çocuk olarak görmemesi gerektiğini düşünüyor. Ebeveynler ise büyüyen çocuklarının bir yetişkin gibi olgun davranmalarını beklerken hem de çocuklukta olduğu gibi kendi sözlerinden çıkmamasını bekliyorlar. Ergenin bu özerklik çabası ebeveynler tarafından aile içindeki otorite ve dengeyi kaybetme kaygısı olarak görülebiliyor. Ebeveynler çocuklarını kendilerinin bir uzantısı gibi görmeye meyilliler. Bu yüzden çocuğun değişmesi ve farklılaşması kendilerini kaygılandırıyor. Bu durum da çatışmayı beraberinde getiriyor. Çatışmayı azaltmak için ne yapılabilir? Biz de ergen olduk ama böyle değildik” yaklaşımından vazgeçmeye çalışın. Çocuğunuzu kendi döneminizle kıyaslamayın. Bu, size bir şey kazandırmayacağı gibi çocuğunuzun bakış açısını fark etmenizi engeller. Şu an yaşadıkları dönem, karşılaştıkları uyaranlar, beklentiler, şu dönemin dünyası çok farklı. Onun perspektifini görmeye çalışın. Onun söylediklerini ciddiye alın, fikirlerine önem verdiğinizi gösterin.
Pek çok genç zor bir durumla karşılaştıklarında anne babasının kızmasından endişelendiği için ebeveynleriyle paylaşmak yerine onlardan saklamayı tercih ediyor. Çünkü uzun vadede başına daha olumsuz bir durum açılabileceğini hesaplayamıyor. Kızmak işin kolay tarafı… Kızmak yerine ihtiyacını anlamaya çalışın. Kaygılarını, beklentilerini, nerelerde zorlandığını öğrenmeye çalışın. Ders vermek yerine diyalog kurmayı deneyin. Sorumluluklarını ve bunlar yapılmadığındaki yaptırımları ona tebliğ etmek yerine birlikte belirleyin. Onun sorumluluğunu siz almayın. Örneğin odasını toplamak onun sorumluluğundaysa onun yerine siz toplamayın. Kısıtlama veya yasaklama yerine doğru sınırlar çizmeyi ve kendini korumayı öğretmeye çalışın. Buna rağmen düştüğü, üzüldüğü, kırıldığı, zarar gördüğü zamanlar olacak. Bu durumda da ebeveyn olarak ona destek olmanız en iyi yol. Unutmayın çocuğunuzu cam fanusta büyütemezsiniz. Ergenle ergen olmayın. Siz onun arkadaşı değil ebeveynisiniz. Otorite kavgasına girişmek, küsmek, mesafe koymak aranızdaki ilişkiyi zedeler. Ergenlik geçici ilişkiniz kalıcı. Uçurtma Avcısı kitabında “Çocuklar boyama kitabı değildir, onları istediğin renge boyayamazsın” diyordu Khaled Hosseini. Onlar bizim parçamız değil, kendi şekillerini, renklerini bulmalarına destek olmak en iyi çözüm.