Uzm. Dr. Ufuk Güleç, sivilcelerin altında birçok nedenin olabileceğini belirterek “Çikolata, patates, beyaz ekmek, şeker, fast food, hazır meyve suları ve krakerler akneleri çoğaltıyor. Yüzü ovalamak, mineral yağlar, susam yağı, vazelin, kakao yağı gibi maddeler sivilceleri artırır. Koyu tenlilerde deri rengini açıcı maddeler içeren kozmetik ürünlerin de akneye neden olur” dedi.
Uzm. Dr. Ufuk Güleç, hemen herkesin muzdarip olduğu sivilcelere ilişkin önemli uyarılarda bulundu. Dr. Güleç, ergenlik döneminde fonksiyonları artan yağ bezlerinin yağ salgısı birikerek siyah (komedon) veya beyaz nokta (kapalı komedon) yapılarını oluşturduğuna dikkati çekerek “Sürülen yağlı kremler özellikle internette sivilce lekeleri için çözüm olarak sunulan Centella asiatica ekstresi, epitelizan merhemler, pudra, fondöten, kapatıcı kremler gibi makyaj malzemeleri ve uygun temizleyicilerin kullanılmaması gözenekleri tıkar. Tıkanan gözeneklerde biriken özellikle propionibacterium acnes, malasezia spp. gibi mikroorganizmalar sivilcelere yol açar” dedi.
'Süt hormonu yüksekliğine dikkat!'
Sivilcelerin ergenlik sivilcesi (25 yaş öncesi) ve erişkin aknesi olmak üzere iki dönemde de görülebildiğine değinen Dr. Güleç, şöyle devam etti: “Ergenlik döneminde olan sivilceler hormonal düzenlemelerden kaynaklanır. 25 yaş sonrası devam eden ve geleneksel tedavilere dirençli sivilcelerde altta yatan bir hormon düzensizliğinin araştırılmasında fayda vardır. Bunlar arasında PCOS gibi hormonal düzensizlik yapan hastalıklar, böbrek üstü bezi hormonları, yumurtalık hormonları, PRL gibi süt hormonu yüksekliği bulunur. Sivilce ile ilişkili olduğu bilinen hormonlar arasında Testosteron, Dehidrotestosteron, Östrojen, Progestinler, Melanokortinler, Kortizol, İnsülin benzeri büyüme faktörü gibi hormonlar vardır. Sivilcenin bunun dışında herhangi bir karaciğer veya iç organ bozukluğu ile ilişkisi yoktur. Genetik bir yatkınlık söz konusu olup ailesinde şiddetli akne sorunu olan bireylerde daha sık görülür. Ek olarak SAHA, PAPA, SAPHO, HAİR-AN gibi bazı genetik hastalıkların parçası olarak bulunabilir.”
'Hazır meyve sularından uzak durun'
Dr. Güleç, sivilce ve beslenme arasında çok kesin kanıtlar olmadığına da değinerek, şu bilgileri paylaştı: “Buna rağmen süt ve süt ürünleri tüketiminin akne oluşumunda önemli rolü olduğu düşünülmektedir. Yüksek glisemik indeksi yani karbonhidrat değeri yüksek olan gıdaların akneyi artırdığı, glisemik yükü düşük olan beslenme ile akne şiddetinde azalma saptandığı ile ilgili kuvvetli veriler bulunmakta. Bu gıdalar içinde çikolata, patates, beyaz ekmek, şeker, fast food gıdalar, yağda kızartma, hazır meyve suları, krakerler yer alır. Sebze, meyve ve balık yiyen kişilerde akneye daha az rastlandığı yönünde de sonuçlar bildiriliyor. Yüzü ovalama ve sert cisimler sürtme gibi mekanik travmaya neden olacak uygulamalar sivilceleri artırır. Ayrıca lezyonları sıkmak ya da koparmak iyileşme sürecini olumsuz etkileyerek iz gelişimine neden olabilir.”
'Vazelin ve aromatik yağlar tetikliyor'
Akneli hastaların ürün seçerken alkali temizleyicilerin sivilcelerini arttıracağını bilmesi gerektiğine işaret eden Dr. Güleç, değerlendirmeleri şu şekilde sürdürdü: “Özellikle asidik yapıda temizleyiciler tercih edilmeli. Yüz ürünleri seçerken su bazlı olmasına dikkat edilmeli. Bazen kozmetiklerin kendisi de akneye neden olabilir. Komedojenik kozmetik hammaddelerin listesi oldukça uzundur ve listede izopropil miristat ve analogları, mineral yağlar, susam yağı, vazelin, kakao yağı gibi okluziv nemlendiriciler, emülsifiye edici maddeler yer alır. Koyu deri renkli kişilerde deri rengini açıcı maddeler içeren kozmetik ürünlerin de akneye neden olduğu bildirildi. Akneli hastalarımızda en büyük yanılgı sivilcelerin çıktığı hızda iyileşmesine olan beklentileridir ki bu birçok hastamızda tedaviye karşı umutsuzluk oluşturur. Genel olarak akne tedavilerinde tam bir yanıt almak 2-4 ay kadar sürer. Akne tedavisinin uzun soluklu bir tedavi olduğu ve birçok hastamızda idame tedavi gerektiği bilinmelidir. Akneli hastalarımızın tedaviye başlamadan bu tedavilerin uzun süreceğini ve sivilcesiz oldukları dönemde dahi bakımlara devam edileceğini bilmeleri tedaviye uyumlarını arttıracaktır.”