Çağın hastalığı: zoom yorgunluğu
Koronavirüs pandemisi ile birlikte artan dijital iletişim eğitimden iş dünyasına kadar pek çok alanı etkisini gösteriyor. Ruhsal yorgunluk,kronik yorgunluk, bahar yorgunluğu derken nur topu gibi bir yorgunluğumuz daha oldu: “Zoom yorgunluğu” Stanford Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmaya göre çevrimiçi toplantılar beyinde olumsuz etkiler yaratıyor. Anksiyete ve stres bozukluğuna yol açan bu durumla ilgili Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de bir araştırma yapıldı. 470 üniversite öğrencisinden oluşan katılımcılarda yüksek düzeyde zoom yorgunluğu gözlendi.
COVID-19 birlikte hayatımıza giren birçok yeni kavram var. Onlardan biri de giderek dijitalleşen dünyada hem iş hem de eğitimin ayrılmaz bir parçası olan 'zoom' Ancak bu görüntülü iletişim platformu yorgunluğu da beraberinde getirdi. İş toplantıları ve derslerin büyük oranda çevrimiçi yapıldığı son bir buçuk yılda ekrana bağlı birçok rahatsızlık da gün yüzüne çıktı. 'Zoom yorgunluğu' da bunlardan biri.
En çok öğrencileri etkiliyor
Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Engin Deniz ve arkadaşları konuyla ilgili Türkiye’deki üniversite öğrencileri üzerinde bir çalışma gerçekleştirdiler. 470 kişinin katıldığı çalışmada, üniversite öğrencilerin yüksek düzeyde zoom yorgunu oldukları ortaya çıktı. Çalışmada elde edilen sonuçlara göre katılımcıların depresyon düzeyleri, anksiyete düzeyleri ve stres düzeyleri zoom yorgunluğu ile yakından ilişkili bulundu. Çevrimiçi ortamdaki yorgunluk, gerçek hayattaki olumsuz psikolojik durumların da ortaya çıkmasında etkili. Araştırmaya göre katılımcıların depresyon düzeylerinin yaklaşık yüzde 29’u anksiyete, yüzde 19’u stres ve yüzde 25’i de zoom yorgunluğu ile açıklanıyor. Bununla birlikte zoom yorgunluğu yaşam doyumu ve akademik iyi oluş gibi bazı olumlu özellikleri de olumsuz olarak etkileme potansiyeli taşıyor.
Kalıcı bozukluklara davetiye çıkarıyor
YTÜ akademisyenlerinin zoom yorgunluğu (zoom fatigue) üzerine yaptıkları araştırmalara göre yarım saati geçen çevrimiçi toplantılar beyinde olumsuz etkiler meydana getirebiliyor. Kalıcı bozukluklara da davetiye çıkaran bu durum, ara verilmeksizin yapılan toplantıların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koyuyor.
Bir ayda 3 milyon saat
İnsanların uzaktan çalışmaya ve eğitime başlamaları ile birlikte video konferansların önemi ve kullanımı artmaya başladı. Sadece geçtiğimiz ay içerisinde zoom üzerinden yapılan 3 milyon saat ders yaşanan yorgunluğun şiddetini gözler önüne seriyor.
Kadınlar daha çok etkileniyor
Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar yayınladıkları makalede, birçok çalışanın arka arkaya video konferanslarla geçen bir günün ardından yaşadıkları yorgunluğu tanımlamak için “Zoom yorgunluğu” ifadesini kullandılar. Dünyanın dört bir yanından 10 bin katılımcıyla gerçekleştirilen anket çalışması çarpıcı sonuçlar doğurdu. Görüntülü toplantıları kullananların yaşadığı yorgunluk veya bitkinlik hissini derecelendiren çalışma, uzun toplantıları olan ve toplantılar arasında daha kısa mola verenlerin yüksek derecede zoom yorgunluğu yaşadığını gösteriyor. Ayrıca, kadınlar erkeklerden daha fazla zoom yorgunluğu yaşıyor. Her 7 kadından 1’i görüntülü toplantıların kendilerini aşırı yorgun hale getirdiğini belirtirken, bu oran erkekler için 20 kişide 1 olarak sonuçlandı.
Zoom yorgunluğunun nedenleri
Stanford Üniversitesi iletişim uzmanı Profesör Jeremy Bailenson görüntülü toplantıların insanları yorgun hissettiren yönlerini şöyle açıklıyor:
- Ayna efekti: Birçok görüntülü toplantı uygulamasında katılımcılar her zaman kendilerini görüyorlar. Bu, sürekli yüzünüzün önünde bir ayna bulundurmaya benzer ve insanlar kendilerini görebildikleri zaman daha fazla özeleştiri yapma eğilimindedirler.
- Fiziksel hapsedilme hissi: Kamera merceği toplantı sırasında hareket alanımızı sınırlar ve vücudumuzu hareket ettirme özgürlüğüne sahip olmanın yaratıcılık ve öğrenme ile güçlü bir bağlantısı vardır.
- Bakılıyormuş hissi: Görüntülü toplantıda ekran yüzlerle doludur ve hepsi doğrudan bize bakıyormuş gibi görünür. Geleneksel toplantılarda ise sadece söyleyecek bir şeyimiz olduğunda dikkatin öznesi olduğumuzu hissederiz..
- Kendini ifade etmek için artan çaba: Gerçek hayatta tanıştığımızda, birbirimizin beden dilini sezgisel olarak anlarız. Görüntülü toplantılarda ise, bir yandan konuşmak istediğimizi veya biriyle hemfikir olduğumuzu açıkça belirtmek ve diğer yandan diğer insanların vücut dilini video aracılığıyla yorumlamak için daha çok enerji harcıyoruz.