Sanayinin her alanında güçlü atılım gerçekleşti
POSTA Gazetesi ile yaşıt son 25 yılın hikayesi yazılacak olursa, en başta kuşkusuz en güçlü atılımı gerçekleştirdiğimiz otomotivden ve yan sanayiinden söz etmeliyiz. Posta Gazetesi 25. yılı özel eki // İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçivan
Toyota’yı ülkemizde yatırıma ikna eden, ismini burada rahmetle anmak istediğim çok kıymetli Sakıp Sabancı, bir hayalini paylaşmış ve ‘Türkiye’de yılda 1 milyon adet otomobil üretimi hayal ediyorum’ demişti. Bu, üretimin 200 bin adetlerde olduğu otomotiv gibi bir endüstride uzak bir hayal olarak görüldü. Sakıp Bey bu hayalinin gerçekleştiğini ne yazık ki göremedi.
Otomotiv endüstrimize daha sonra katılan Honda, Hyundai, Ford ve kapasitelerini artıran ilk gözbebeklerimiz Tofaş ve Renault ile birlikte; ülkemizde otomobil üretimi bu hayalin dile gelmesinden sadece 13 yıl sonra, 2017'de 1 milyon 142 bin adedi buldu.
Sanayimizin POSTA Gazetesi ile yaşıt son 25 yıllık hikayesi yazılacak olursa kuşkusuz bu alanda en güçlü atılımı gerçekleştirdiğimiz otomotivden ve yan sanayiinden en başta söz etmeliyiz. Her sektörde hızlı büyüme Bunun dışında aynı dönemde savunma, makine-teçhizat, ilaç sanayi, elektrikli teçhizat, metalik cevher madenciliği, ağaç ve mantar ürünleri, kağıt ürünleri, mobilya, metal eşya sanayi gibi sektörlerde üretim hacminin sektör geneline göre oldukça hızlı büyüdüğünü görüyoruz.
1990’ların ortaları ile günümüz diğer sektörlerimiz açısından kıyaslandığında, ihracatta makine sanayinin payının yüzde 3.5’lerden yüzde 9.5’lere, mobilya sektörü payının yüzde 1’den yüzde 5’e kadar çıktığını, giyim, tekstil, kimya, gıda gibi sektörlerin ise Türkiye’nin öne çıkan ihracatçı sektörleri arasında yerini koruduğunu görüyoruz.
Son 25 yılda sanayimizin görünümü ve gelişimini daha iyi anlayabilmemiz için 1990’lar ve 2000’li yıllardaki küreselleşme sürecinin hızlandığı ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak rekabet kavramının yeni bir boyut kazandığını da gözönünde bulundurmamız gerekiyor. Bu yıllardan itibaren ucuz işgücü ve doğal kaynaklara dayalı rekabet anlayışının, yerini hızlı bir şekilde üretim teknolojisini geliştirmeye ve uluslararası piyasaların dinamik ihtiyaçlarıyla uyum sağlayabilme yeteneğine dayalı bir rekabet anlayışına bıraktığına tanık oluyoruz.
Ayrıca küresel sanayi sektöründe Çin’in yanı sıra Tayvan ve Güney Kore gibi Asya ülkelerinin hızla dünyanın sanayi üretim merkezleri haline gelerek küresel rekabet koşullarını belirledikleri bir döneme tanıklık ettiğimiz yıllardır bu yıllar. Rekabette büyük bir milat Bugünden 25 yıl geriye gittiğimizde, karşımıza Türkiye sanayi sektörünün küreselleşmeye uyum sürecinde en önemli uğraklarından biri olan Avrupa Birliği (AB) ile gerçekleştirdiğimiz Gümrük Birliği anlaşması çıkıyor.
Ayrıca Türkiye'nin son 25 yıllık dönemde 23 serbest ticaret anlaşmasına daha imza attığını hatırlamakta yarar var. Bu sürecin özellikle ilk yılları, Türkiye sanayi sektörünün dış rekabete açılması bakımından büyük bir milat niteliğindedir. Bu dönemde Türkiye sanayi sektörü için dönüşüm imkanları sağlayan avantajlar arasında, AB gibi gelişmiş bir pazarın yanı sıra, Ortadoğu, Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri gibi büyük ve büyüyen pazarlara yakınlık en başta gelmektedir. Nitekim 2009 krizi ve sonrasındaki birkaç yılı saymazsak AB ülkeleri Türkiye’nin ihracat pazarının en az yarısını oluşturmuştur.
Yüksek teknolojide hızlı artış
Sanayide dönüşümün en temel bileşenlerinden biri, üretilen ürünlerin teknolojik yoğunluğudur. Bu konuda karşılaştırılabilir verilerin başladığı 2010 yılından günümüze sanayi üretimi yüzde 63 artarken, en hızlı üretim artışlarının yüzde 205 ile yüksek teknoloji ve yüzde 78 ile orta-yüksek teknoloji yoğunluklu ürünlerinde yaşanması dikkat çekicidir. Ayrıca Dünya Bankası verilerine göre; 1995-2018 döneminde Türkiye’nin imalat sanayi ihracatı içerisinde orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerinin payı yüzde 23’ten yüzde 44’e yükselmiştir. Bununla birlikte söz konusu artışın esas olarak orta-yüksek teknoloji yoğunluklu ürünlerden kaynaklanmış ve yüksek teknoloji ürünlerinin payının halen yüzde 4’ü geçmemiş olması, sanayimizin gelecek perspektifinin nasıl oluşturulması gerektiğine ilişkin bize ipucu vermektedir.
Verimlilik katlandı
Türkiye sanayi sektörünün verimlilik düzeyi geçtiğimiz 25 yıllık dönem içerisinde belirgin bir artış göstermiştir. 1995-2010 döneminde imalat sanayiinde kişi başına verimliliğin yaklaşık 2 katına çıkmış olması dikkat çekmektedir. 2010’lu yıllardan itibaren imalat sanayiinin diğer sektörlere göre hızlı büyümesi neticesinde özellikle son üç yıldır sektörün milli gelirdeki ağırlığı yeniden yükselmeye başlamıştır. 2018’de imalat sanayinin milli gelirdeki payı yüzde 19’a kadar çıktıktan sonra 2019’da yüzde 18.3 seviyesinde gerçekleşmiştir.
POSTA, iş dünyamızın haklı takdirini kazandı
POSTA Gazetesi, ülkemizde ve sanayimizde böylesine güçlü atılımların yapıldığı son 25 yıla tanıklık etmiş medyamızın önemli yayın organlarından biridir. Yayın hayatına başladığı günden bu yana kamuoyunun ihtiyaç duyduğu bir boşluğu doldururken, sayfalarında ekonomimiz ve sanayimiz adına da önemli haberlere yer vererek iş dünyamızın haklı takdirini ve ilgisini kazanan bir yayın olmuştur. Bu vesile ile POSTA Gazetesi’nin kuruluşunda ve bugünlere gelmesinde emeği olanları ve Genel Yayın Yönetmeni Emre İskeçeli nezdinde tüm çalışanlarını kutluyorum. Daha nice yıllarda yayın hayatını sürdürmesini diliyorum.
- Yenidoğan çetesi davasında dikkat çeken itiraf! 'Fırat Sarı'ya hasta yönlendirip para aldım'
- İstanbul'da şehre inen kurt köpeklerle oynadı
- Cumhurbaşkanı Erdoğan: Enerjide hedef tam bağımsız Türkiye!
- Bakan Göktaş: Şehit öğretmenlerimizin hatıraları gelecek nesillere aktarılacak
- Genç balerin Eylül Sıla odasında ölü bulundu, geriye soru işaretleri kaldı! Acılı baba ilk kez konuştu