Bekarlar ve boşananlar dikkat! Araştırma sonuçları belli oldu: Risk yüzde 99 daha fazla

Evlilik, birçok kişi dünyanın en güzel birliktelikleri arasında yer alıyor. Kimileri ise bu fikirden oldukça uzak. 4 ila 18 yıl boyunca sürdürülen araştırmanın sonuçlanması ise herkesin farklı bir pencereden baktığı evliliğin depresyona etkilerini gözler önüne seriyor. İşte tüm detaylar! Independet'te yayımlanan habere göre ilim insanları, evlilik ve depresyon arasındaki bağı ortaya çıkarabilmek için 4 ila 18 yıl süren bir araştırmaya imza attı. Bu araştırmada İngiltere, ABD, Meksika, İrlanda, Güney Kore, Çin ve Endonezya gibi ülkelerden farklı kişiler incelendi. Uzmanlar tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre evli olmayan bireyler, evlilere kıyasla depresif semptomlara yakalanma konusunda daha yüksek bir risk taşıyor. Bekarların depresyona girme olasılığı, evli kişilere göre %79 daha fazla. Bu fark, evliliğin duygusal destek ve mental sağlık üzerinde olumlu etkileri olabileceğini düşündürüyor. Yapılan araştırmalara göre boşanmış ya da ayrılmış bireylerin depresyon belirtileri yaşama olasılığı oldukça yüksek. Evli bireylere kıyasla bu grubun depresyon riskinin %99 oranında daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum, ayrılık ve boşanmanın mental sağlık üzerinde ciddi etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Öte yandan dul bireylerde de benzer bir tablo dikkat çekiyor. Dul kişilerin depresif semptom gösterme riski, evli olanlara göre %64 daha fazla olarak saptanmıştır. Yaşanan kaybın ardından duygusal destek eksikliği, bu gruptaki bireylerde psikolojik sorunlara daha yatkın bir hale getiriyor. ABD, İngiltere ve İrlanda gibi batı ülkelerinde yaşayan bekar bireyler, depresyon riski açısından Doğu ülkelerindekilere kıyasla daha savunmasız durumda. Bu fark, Batı toplumlarındaki sosyal yapının ve bireysel yaşam tarzlarının, bekar bireylerde daha fazla yalnızlık hissine yol açabileceğini gösteriyor. Güney Kore, Çin ve Endonezya’da yaşayan bekarların depresyona yakalanma oranı daha düşük. Doğu toplumlarında aile bağlarının güçlü olması ve sosyal destek sistemlerinin yaygınlığı, bireylerin psikolojik dayanıklılığını artırarak depresyon riskini azaltan önemli bir etken olarak öne çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre dünya çapında yaklaşık 280 milyon insan depresyonla mücadele ediyor. Bu sayı, küresel ölçekte ciddi bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkan depresyonun ne kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Bu verilere göre dünya genelindeki yetişkin nüfusun yaklaşık %5’i depresyondan etkileniyor. Yüksek oranda görülen bu durum, depresyonun sadece bireysel değil; aynı zamanda toplumsal bir sorun olduğunu ve ruh sağlığına yönelik destek sistemlerinin önemini bir kez daha vurguluyor.