Uzak Şehir'in Demir'i Ferit Kaya: Kötü karakterler daha derin ve katmanlı oluyor

Kanal D'nin 'Uzak Şehir' dizisinde 'kötü adam Demir'i oynayan Ferit Kaya, canlandırdığı karakteri şöyle anlatıyor: "Demir, sert ve acımasız yönleriyle nefret ettiriyor ama bazen o kadar komik ve farklı davranıyor ki insan gülmeden duramıyor. Demir’in bu karmaşık yapısını oynamak zorlayıcı ama güzel."

Kanal D’nin çok sevilen dizisi ‘Uzak Şehir’in öfkeli ve hırçın yakışıklısı Demir, şu sıra ekranın en dikkat çeken karakterlerinden biri. Kimi ondan nefret ediyor kimi de çok seviyor. Ferit Kaya, dizideki performansıyla büyük bir alkışı hak ediyor. Başarılı oyuncu diyor ki: Nefret ve intikam çok büyük duygular. Benim hayatımda bunlara yer yok.

AŞK, KÜLTÜR FARKI TANIMAZ
Sevgili Ferit, diziniz harika gidiyor. Nasılsın? Nasıl hissediyorsun?
Çok iyiyim, teşekkür ederim. Her şey yolunda gidiyor. Yoğun ama keyifli bir dönem yaşıyorum.
Çekimleriniz Mardin’de devam ediyor. Nasıl orada çalışmak?
Mardin’i çok seviyorum. Daha önce birçok kez Mardin’e gelmiştim ve bu şehir her seferinde beni çok büyülemişti. Bu kez buraya ‘Uzak Şehir’ için geldim ve bu benim için bambaşka bir deneyim oldu. Şehrin atmosferi, tarihi dokusu ve insanların sıcaklığı gerçekten muhteşem.

Zor olmuyor mu bu kadar uzak bir şehirde çalışmak?
Elbette kolay değil. Alıştığın düzenin dışına çıkmak ve yaşadığın şehirden uzaklaşmak ama bu durum işimizin bir parçası. Farklı şehirlerde çalışmak, yeni yerler keşfetmek, farklı kültürleri deneyimlemek bana iyi geliyor. Mardin gibi özel bir şehirde olmak ise bu süreci daha keyifli hale getiriyor.
Evlisin. Eşini olumsuz etkilemiyor mu bu durum?
Eşim genellikle yanımda olduğu için çok etkilenmiyor. Yoğun bir tempo içerisinde olsak da birlikte olmak her şeyi daha kolay hale getiriyor.

‘Uzak Şehir’ çok sevildi. Sen bu projeye nasıl dahil oldun?
Bu projenin çok iyi olacağını başından itibaren hissetmiştim çünkü hem senaryo hem de karakterler çok güçlüydü. Reytinglerin bu kadar yüksek olması bizleri gerçekten çok mutlu ve motive etti. Bu kadar güzel geri dönüşler almak çok güzel.
Demir çok enteresan bir karakter. Kimi seviyor kimi de nefret ediyor. Sen ne hissediyorsun oynarken?
Demir, çok katmanlı bir karakter. Sert ve acımasız yönleriyle nefret ettiriyor ama bazen o kadar komik ve farklı davranıyor ki insan gülmeden duramıyor. Demir’in bu karmaşık yapısını oynamak benim için çok keyifli. Zorlayıcı ama güzel.

Nefret dolu bir adam. Gerçek hayatta senin nefret ya da intikam duyguların güçlü müdür?
Demir’in nefretle hareket etmesi ona hayat veren bir yönü ama ben gerçek hayatta negatif duygularımın o kadar güçlü olduğunu söyleyemem. İnsanlar beni gerçekten çok zorlayıp sınırlarımı aşarsa tabii ki bu duruma sessiz kalmam ancak duygularımı içimde taşımak yerine karşı taraf ile iletişim kurarak sağlıklı bir şekilde çözmeye çalışırım. İntikam gibi şeyler düşünmek benim tarzım değil, daha çok uzlaşmayı ön planda tutarım. Herkes hata ya da yanlış yapabilir.

BENİM DEMİR KADAR KESKİN UÇLARIM YOK
Demir’in günü gününe benzemiyor ve aklıyla hareket etmeyi pek bilmiyor. Ferit nasıl biri gerçek hayatta?
Ferit’in gerçek hayatta Demir kadar keskin uçları yok. Herkesin zaman zaman sert tepkiler verdiği anlar olabilir ama ben daha çok sakin kalmayı, olayları mantıklı bir şekilde değerlendirmeyi tercih eden biriyim. Öfkemi ve duygularımı kontrol edebilmek benim için önemli. Hayatta her şeyin bir çözümü var ve meseleleri gereksiz yere büyütmek bana göre değil. Demir’in dünyası kaos dolu, benim dünyam ise daha dengeli.
Demir’in çok gel gitleri olsa da duygusal bir yanı da var. Bunu neye bağlıyorsun?
Geçmişte yaşadıkları ve içinde biriktirdiği duygular, kırgınlıklar ve travmalar yüzünden. Tüm bu öfkenin ve sertliğin altında oldukça duygusal bir adam yatıyor. Bazen tepkisini öfkeyle veriyor ama bu, onun baş etme yöntemi. Bu yüzden izleyici onu hem kızarak izliyor hem de zaman zaman ona hak veriyor.

Kötü adamı oynamak, oyuncu için avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
Hem avantajlı hem de dezavantajlı olabiliyor. Avantajı; kötü karakterlerin genellikle daha derin ve katmanlı olması. Dezavantajı; kötü karakterleri oynayan oyuncular bazen gerçek hayatlarında da o karakterle özdeşleştirilebiliyorlar.
Uzak Şehir’de bugüne kadar seni en etkileyen sahne hangisi oldu?
Uzak Şehir’in 2. bölümündeki final sahnesi beni gerçekten çok etkilemişti. Demir’in Alya’yı rehin alıp, Cihan’a Şeyda’nın ölümünü itiraf ettirdiği o sahne, çok yoğun bir sahneydi. Demir, o kadar sert ve kontrolsüz bir şekilde hareket ederken, bir anda içindeki acıyı ve pişmanlığı ortaya koydu.

Acı ve çaresizlik...Bence dizide en ağır basan iki duygu bu. Sen oynarken ne hissediyorsun?
Bu soru gerçekten çok güzel, çünkü dizideki her karakterin bir şekilde çaresizlik ve büyük acılarla yüzleştiğini görebiliyoruz. Erkek ya da kadın, her bir karakterin derinlerinde bir kırılma noktası var. Demir’in yaşadığı acı, Cihan’ın karmaşık duyguları, Alya’nın kaybolan umudu… Her biri kendi iç dünyasında büyük mücadeleler veriyor. Bu da izleyiciyi o karakterlerle daha derinden bağ kurmaya itiyor.
Aşk sence kültür farkı tanıyan bir duygu mu?
Hayır. Herkesin farklı bir geçmişi, farklı bir kültürü olabilir ama bu durum hislerin evrenselliğini değiştirmiyor. Mesela, ben ve eşim birbirimizden çok farklı yerlerden geliyoruz. O, Makedon göçmeni bir İstanbullu ben ise Diyarbakırlıyım. Aşk, gerçekten de iki insanı buluşturuyor ve kültür, coğrafya fark etmiyor. Sonuçta, hisler her yerde aynı.

EN BÜYÜK TECRÜBEM EMPATİ DUYGUMUN ARTMASI OLDU
20 senedir birçok farklı projede yer aldın. Farklı karaktere hayat verdin. Edindiğin en büyük tecrübe ne?
Her karakter farklı bir dünyayı, farklı bir duyguyu ve bakış açısını getiriyor. Bu süreçte, empati kurmayı daha iyi öğrendim. Bir işin komedi ya da dram olması gerçekten fark etmiyor. Eğer bir karakter beni içine çekiyorsa, onunla bütünleşmek çok daha kolay hale geliyor.
Diyarbakır’da doğmuşsun iyi de bir eğitimin var. Arkada nasıl bir hikayen var?
Liseyi bitirip İstanbul’a geldim. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdim. Çocukluğumda beni en çok etkileyen şeylerden biri, iyi öğretmenlerimin olmasıydı. Onlar sayesinde, yeteneklerimi keşfettim ve benim doğru bir yolda ilerlememi sağladılar. Tiyatroya olan ilgim ise 1995 yılında Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda izlediğim Shakespeare’in ‘On ikinci Gece’ adlı oyunuyla başladı. Başlarda ailem oyunculuğa sıcak bakmasa da sonra ikna oldular tabii.