ATV kazasında oğlunu kaybeden Begüm Şen konuştu
Oğlu Alp'i 2 yıl önce ATV kazasında kaybeden Ali Şen'in gelini Begüm Şen, yaşadığı acıyı ilk kez anlattı
Tam iki yıl önce bir 19 Mayıs sabahı 17 yaşında bir çocuk Şile yolunda ATV aracıyla yaptığı kazada hayatını kaybetti. O çocuk Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Ali Şen’in torunu, Begüm ve Adnan Şen’in büyük oğlu Alp’ti... Onları tanıyan tanımayan herkesin gözyaşı döktüğü bu korkunç kaza sonrasında sadece pırıl pırıl bir genç hayatını kaybetmekle kalmadı, arkasında acılar içinde bir aile bıraktı. Her gece “Bu bir rüya, yarın normal hayatımıza döneceğiz!’’ diye uykuya yatan bir anne bıraktı.
Aradan geçen 2 yılın ardından Begüm Şen, Habertürk'ten Balçiçek İlter'e konuştu:
DÜNYANIN EN AĞIR ACILARINDAN BİRİ... EVLAT KAYBI...
Öyle. Bana “Allah daha büyük acı vermesin!’’ dedikleri zaman “Daha nasıl büyük bir acı olabilir?’’ diye düşünürdüm... Başta çok ağır gelmişti o söyledikleri, çok rahatsız olmuştum nasıl söylerler diye ama insan sonra anlıyor. Çok şükür bir oğlum daha var 14 yaşında, Can. Eşim var, ailem var. Maalesef hayatta çok ağır şeyler oluyor Balçiçek ve başımıza gelen acıları iyiliğe dönüştürmemiz lazım. Bizim ailecek misyonumuz oldu bu.
Begüm Şen ve ATV kazasında can veren oğlu Alp
KAZAYI ANLATIR MISIN BİRAZ ZOR OLMAZSA?
Artık konuşabiliyorum, anlatırım. Şile’deydik. ATV ile çıkmışlar, evimize 10 dakikalık mesafede. Sana şu anda oraya gidinceye kadarki hislerimi anlatmam gerçekten mümkün değil. Büyük bir stres, eşim de ben de sanki kalp krizi geçiriyormuşuz gibi.
NE DEDİLER, 'KAZA OLDU, GELİN'
Evet. Başta o kadar tedirgin olmamıştım. Eşimi görünce inanılmaz korktum. Yolda hiç konuşmadık. Adnan çok soğukkanlı bir insandır ama verdiği tepkiler farklıydı ve beni çok rahatsız etti, kalbim sıkıştı. ‘’Ne oldu acaba?’’ diye düşünüyorum ama inan böyle bir şey beklemiyorum. Gittiğimde manzara korkunçtu. Hafif dokundum oğluma ama içgüdüsel olarak diyorum ki “Dokunma, oynatırsan yanlış bir şey olabilir.’’ Aletin üzerinde herhangi bir şey olabilir. İlk yardımda kuraldır, oynatmamak. Ama inan o anın büyük acısını çekiyorum. Keşke tutup kendine getirmeye çalışsaydım, keşke sarılsaydım. Çok danışıyorum bu konuda doktorlara, aile dostumuz Özlem Cankurtaran, Acıbadem Hastanesi’nden çok ilgileniyor. Hep soruyorum hâlâ “Geç mi kaldık? Ne yapabilirdim orada, yanlış mı yaptım?’’ diye...
Dede Ali Şen, torununun cenazesinde...
BU CEVAPLAR SENİ TATMİN EDİYOR MU?
“Yapabileceğin bir şey yoktu, sen gidene kadar her şey olmuş’’ diyorlar. Biliyorum bunu ama inan yeniden yeniden duymak istiyorum, çünkü çok ağır geldi. Onun acısını çekiyorum hâlâ. Kelimelerle anlatılmaz. Hastanedeyiz eşimle, manzara feci ama ümitliyiz. Dönüp diyorum ki “Ben de 20 sene önce trafik kazası geçirdim, kalçam çivi dolu, belki benim gibi ameliyat olur.’’ Adnan o anki şoku ve iyi niyetiyle “Yok canım ameliyata bile gerek kalmaz’’ diye cevap veriyor. Düşünsene durumumuzu. Hiçbir şeyin farkında değiliz. Tamamen şok.
SONRA HABER NASIL GELDİ?
Şile Devlet Hastanesi’nde bekliyoruz kapıda. Çok uzun geldi o bekleyiş bana. Bitmek bilmedi. O kapıda yaşlandım sanki, seneler geçti. Ve sonra haber geldi, bittik biz eşimle. Son hatırladığım nokta. Ambulansa aldılar beni. İnanmadım, inanmak istemedim. Ertesi gün camide hâlâ “Bir umut vardır belki, yeterince bir şey yapamadık’’ diye düşünüyordum, şaka değil. Hâlâ her gece yatarken “Bu yaşadıklarım umarım rüyadır ve ben yarın uyandığımda sabaha normal kalkacağız’’ diye dua ediyorum.
PEKİ NASIL KENDİNE GELDİN?
Bizi karı-koca kendimize getirip tetikleyen küçük oğlumuz Can oldu. Onun bize ihtiyacı olduğu gerçeği. Giden ne kadar benim oğlumsa onun da ağabeyi olduğu gerçeği... Eşimin ben çok kötüyken “Begüm Can var, eve gidiyoruz!’’ diye uyarması ve benim de o kötüyken ona destek olmam sanırım etkili oldu. Ama hâlâ Şile’ye gidip gelirken, o yol bitmiyor benim için. O yoldan dönüşü hayatımın sonuna kadar unutmayacağım.