Bugün balıkçılığın günü
Her yıl 21 Kasım’da kutlanan Dünya Balıkçılık Günü; balık tüketiminin bedensel ve zihinsel sağlığımıza katkılarına, dünyada sürdürülebilir balıkçılığa dikkat çekmek için önemli bir fırsat...
Gazete haberi
Av yasaklarının bitmesi ile birlikte, denizin bereketi sofralarımızla buluşmaya başlıyor. Sardalya, hamsi, palamut, lüfer, çipura, levrek, tekir, barbun gibi mevsimsel balıklar tezgahlarda bollaşırken, fiyatlar da makul seviyelere geriliyor. Bu dönemin kıymetini çok iyi bilmek gerekiyor. Uzmanlar, dünyanın en değerli protein kaynağı balığın bol bol tüketilmesini öneriyor. Oysa dünyanın en bereketli sularına sahip ülkemiz dünya balık tüketimi ortalamasında oldukça gerilerde. Sahip olduğu aminoasitler, Omega 3 ve Omega 6 yağları ve minerallerle balık vücudumuz için adeta bakım onarım aracı. Balık eti; zengin protein içeriği ve vücudumuzun sentezleyemediği için mutlaka dışarıdan takviye ile alınması gereken aminoasitler, yağ asitleri açısından da çok zengin.
VİTAMİN DEPOSU
Balık yağındaki doymuş yağ asitleri yüzde 20 oranındayken, doymamış yağ asitlerinin oranı yüzde 80. Balık yağı Omega 3 ve Omega 6 yağ asitlerinden oluşuyor. Omega 3 yağ asitleri kanser, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde yarattığı olumlu etkilerden dolayı beslenme uzmanlarınca tavsiye ediliyor. Balık eti vücudumuz tarafından yüzde 90 oranında kullanılabiliyor. Neredeyse sıfır atık. Vücut direncini artırdığı gibi, içerdiği kalsiyum, fosfor ve iyot ile vücudumuzun ihtiyaç duyduğu mineral ihtiyacını da fazlasıyla karşılıyor. Daha bitmedi; A1, B1, B2 ve D vitamini ihtiyacınızı da balıktan karşılamanız mümkün.
KÜLTÜRLÜ, BESLEYİCİ GÜVENLİ, HESAPLI SEÇENEK
Artan kırmızı et fiyatlarından sonra balık, kaliteli protein kaynağı olarak oldukça hesaplı bir alternatif haline geldi. Özellikle kültür balığı yüksek besin değerleri ve yetiştirilme ortamındaki deniz suyu kalitesi ile bu boşluğu doldurmak konusunda önemli bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Tüm dünyada büyük beğeni gören Türk kültür balıkçılığı ürünleri, iç pazarda da yükselişe geçmiş durumda. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin yapmış olduğu bir çalışma, bu değerli protein kaynağının beslenmede ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye’de yetiştiricilikten elde edilen su ürünlerinin besin değerleriyle ilgili Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi bir analiz hazırladı..
ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Ege Üniversitesi’nin araştırmasına göre; levrek, çipura, somonda yetiştiricilik ve doğa balıklarının analiz değerlerinin birbirine yakın olduğu tespit edildi. Ayrıca “Doğa ve Çiftlik Balıkları (Levrek, Çipura, Türk Somonu ve Atlantik Somonu) Arasındaki Besinsel İçerik ve Farklılıklarının Tespiti” araştırıldı. Çipurada yapılan araştırmada 100 gram balık etindeki enerji oranlarına bakıldığında; yetiştirilen türde 169 kaloriyken doğadan avlanan türde 139 kalori olarak tespit edildi.
DEĞERLER BİRBİRİNE YAKIN
Yetiştiricilik ürünü olan çipura balıklarında D3, B12, A, B2, B6 ve B3 vitamin değerlerinin de yüksek olduğu tespit edilirken, 100 gram balık etinde yapılan hesaplamaya göre bir doğa çipurasında 0.5 gram Omega-3 varken, yetiştiricilik çipurasında 2.01 gram var olduğu bilimsel olarak ortaya konuldu. Levrekte de benzer verilere ulaşıldı. Toplam enerji 100 gram levrekte doğa balığında 90 kaloriyken yetiştiricilikte ise 154 kalori. Burada yetiştiricilik türünün yağlı olmasından kaynaklı bir durum söz konusu. Omega 3’te ise yetiştirilen tür ile doğa türü arasında çok yakın değere sahip. Yüzdesel yağ asidi dağılımında doğada yüzde 29 iken yetiştiricilikte yüzde 23.
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Yetiştirilen balıkta Omega-3 yoktur söylemi doğru bir yaklaşım değil. Ege Üniversitesi’nin yaptığı çalışmada Atlantik somonu ve Türk somonu kıyaslandığında ikisinin protein değerlerinin çok yakın olduğu ortaya çıktı. Bizim Türk somonumuz Atlantik somonunun altında kalacak bir balık değil.
YÜKSEK DEĞERLER
Ham yağ içeriği birbirine yakın. 100 gramda Atlantik somununda 213 kalori varken, Türk somununda ise 244 kalori değer olduğunu tespit ettik. Atlantik somunun omega-3 değeriyle Türk somonuyla eşit. Araştırmada, incelenen balık türlerinin hiçbirinde ağır metal tespit edilmediği bilimsel olarak raporlandı. Söz konusu çalışmada kimyasal kompozisyon değerleri, yağ asit kompozisyon dağılımları, Omega 3 ve Omega 6 oranları, vitamin, mineral ve ağır metal içerikleri de incelendi. Yetiştiricilik yolu ile üretilmiş olan çipura ve levrek türlerinde kimyasal kompozisyon, yağ asit kompozisyonu, mineral madde ve vitamin değerleri açısından genel anlamda doğa örneklerinden benzer ve yüksek değerler tespit edildi.
GIDA KRİZİNE ÇARE
Uzmanlar, doğaya daha az zarar veren üretim modeliyle balığın, gelecekte insanoğlu için daha önemli bir protein kaynağı olacağını söylüyor. Dünya nüfusunun 8 milyar olduğunu ve 30 yılda 10 milyara çıkacağının hesaplandığını, doğal kaynakların insanlar için yetersiz olacağının inkar edilemez bir gerçek olduğunu vurguluyorlar. Dünyanın hızla bir gıda krizine doğru gittiğini belirten uzmanlar, “Daha verimli ve dünyaya daha az zarar veren üretim modelleri için çalışmalar yapılıyor, işte bu noktada su ürünleri sektörünün öne çıktığını görüyoruz . Çünkü balık üretimi sürecinde ne çok miktarda su, ne de alan kullanılıyor. Üretim hesaplamalarında, 50 dönümde bin ton balık üretilebildiği tespit edilmiş durumda. Ama bin ton kırmızı et için çok daha büyük toprak ve doğal kaynak tüketimi gerekiyor” şeklinde üretim verimliliğinin altını çiziyor. Ayrıca balık üreticiliği; düşük karbon salınımıyla dikkat çeken bir sektör olarak öne çıkıyor.