Hastanedeki skandal videoda dikkat çeken detay! Uzmanı yakaladı: Bir numaralı belirtisi...
İstanbul'daki bir özel hastane çalışanlarının yoğun bakım ünitesinde yaşlı bir kadın hastayla dalga geçerken çektikleri görüntüler ülkenin gündemine oturdu. Söz konusu olayın ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Suçlular kesinlikle cezasını çekecek” demişti, olayla ilgili 4 kişi tutuklandı. Yaşanan bu skandalın ardından uzmanlar, yoğun bakımda çalışan sağlık personellerinin karşı karşıya olduğu riske dikkat çekti.
Selen Serdaroğlu
Selen Serdaroğlu / Posta.com.tr | Yoğun bakım hastasına bir grup hastane personelinin yaptıkları akılalmaz davranışları gösteren video, haftaya damgasını vurdu. Skandal görüntülerin devamı da gelirken, hasta yakınlarını endişeye sevk eden bu olay neticesinde olayın hukuki, cezai ve psikolojik yönlerine daha yakından bakmak için konunun profesyonellerine danıştık. Sağlık Hukuku Uzmanı ve Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü ve Sağlık Politikaları Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Gürkan Sert ve Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı Ebru Kıraner ve Av. Bilal Üzer çarpıcı bilgiler verdi.
HUKUK BÜROSU DA KONUYU ARAŞTIRIYOR
Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı Ebru Kıraner, sözlerine, "Bu kişilerin hemşire oldukları konusunda henüz kanıt bulamadık" diyerek başladı. "Olayın gerçekleştiği gün hastanenin yoğun bakım servisinde 6-7 kişi olduğu ifade ediliyor ancak kesin bilgi sahibi değiliz. Konu hakkında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi profesörü ve Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Demirkıran ile irtibat halindeyiz" diyen ve dernek yönetiminin de bu durumun kesinlikle 'etik dışı' olduğunu söylediğini ileten Kıraner, "Türk Yoğun Bakım Derneği'nin de kimliklerin tespiti konusunda araştırma halinde. Köklü ve büyük bir dernek olan Türk Hemşireler Derneği'nin hukuk bürosu da konuyu araştırıyor" dedi.
Kıraner, "Basından gördüğümüz kadarıyla, bu kişilerin lisanslarının iptali söz konusu. Hastaya bu şekilde davranan kişilerin tekrar hasta bakımında çalışmaması en doğru karar olacaktır" diyerek, "Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de çürük yumurtalar olacaktır. Ancak burada bahsi geçen çalışanlar yoğun bakım hemşiresi, hasta bakıcı veya sağlık teknisyeni, kim olursa olsun aynı zamanda yaptıkları iş itibarıyla önemli bir riskle de karşı karşıyalar, tükenmişlik sendromu" açıklamasını yaptı.
Ebru Kıraner, izledikleri görüntülerdeki kişilerin eğer hemşireyse yüksek bir ihtimalle tükenmişlik sendromu içinde olduğunun belli olduğunu belirterek, "Kişideki bu sendromu öncelikle hastaya bir nesne olarak yaklaşmaya başladıklarında anlarız. Zira bu durum bu meslekte tükenmişlik sendromunun bir numaralı semptomudur" diye konuştu. Kıraner'in açıklamalarına göre tükenmişlik sendromunda, kişi karşısındaki hastanın bir ailesi olduğunu, şefkatle bakılması gerektiğini, öncelikle bir insan olduğunu unutuyor. Ona bir nesne gibi yaklaşıyor. Kıraner, "Bu da kişinin acil psikiyatrik desteğe ihtiyacı olduğunu gösterir" dedi.
"DEPRESYON VE ANKSİYETE SORUNU İLE KARŞI KARŞIYALAR"
Türkiye'deki tüm eğitim ve araştırma hastanelerinde bu tür durumlara karşı doktorundan hemşiresine, sağlık teknisyeninden hasta bakıcısına kadar her sağlık çalışanı için kurulan bir "Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bölümü" var. Çünkü acil serviste, yoğun bakımda veya onkoloji servisi gibi her gün ölümle burun buruna çalışan sağlık personellerinin psikiyatrik olarak desteklenmesi gerekiyor. Zira bu kişiler ciddi depresyon ve anksiyete sorunu riski ile karşı karşıya.
LİYEZON DETAYI
Kıraner, "Başta acil servis, yoğun bakım gibi özellikli birimlerde çalışan doktorlar, hemşireler ve sağlık personelleri olmak üzere tüm sağlık personellerinin hastalıkla, ölümle başa çıkma mekanizmaların artırılması ve düzenli aralıklarla güncellenmesi gerekiyor. Keza ölümle sık karşılaşan özellikli birimlerin ölüm konusunu da konuşması gerekiyor. Ancak Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bölümü takipleri bir zorunluluk değil. Kişinin durumunun farkına varması ve kendisinin başvurması gerekiyor. Diğer yandan tükenmişlik gibi sendromda olan biri durumun farkında olamayabiliyor. Biz hemşireler sürekli kritik hastalarla bir arada olduğumuz için bu tür hizmetlerin düzenli ve sürekli olması gerekiyor ancak bu takipler henüz ülkemizde tıbbi bir zorunluluk değil" açıklamasını yaptı.
Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü ve Sağlık Politikaları Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Gürkan Sert ise "Öncelikle görüntülerin kelimeler ile anlatılmayacak kadar rahatsız edici olduğunu söylemeliyim. İnsan yaşamı ve sağlığı ile ilgili mesleklerin hastanın yaşamına, kişiliğine saygı temeline dayalı geleneksel yaklaşımları vardır. Bu geleneksel yaklaşımların çoğunun yasal çerçevede desteklendiği de bir gerçektir. Bu mesleklerin hiçbir mesleki ilkesi ile uyuşmayan davranışları ile karşı karşıyayız. Öncelikle bu gibi olayların sağlık hizmeti veren sağlık kurum ve kuruluşları zan altında bırakacak ifadeler ile ele alınmaması çok önemli. Her kurum veya meslek mensubunun benzer tutum içinde olduğu algısına neden olacak ifade ve yaklaşımlar sağlık çalışanı hasta ve hasta yakını ilişkilerini derinden yaralayacaktır" diye konuştu.
Doç. Dr. Sert, "Somut olayda sağlık mesleği ve sağlık hizmeti ile hiçbir şekilde bağdaşmayan, hiçbir yönü ile savunulmayacak eylemlerin olduğunu tereddütsüz söylemek mümkündür. Aslında bu gibi eylemler ve ifadeler yalnızca sağlık çalışanı – hasta ilişkisinde mesleki etik açısından asla kabul edilmeyecek eylemler değildir. Normal günlük ilişkilerimizde dahi daha zor durumda olan, kısmen de olsa bizimle bağımlılık ilişkisi içinde olan kişilere karşı gerçekleştirilmesi kabul edilmeyen eylemlerdir. Bakmakla yükümlü olduğunuz kurumunuzda yatan bir hastaya yapılmasını bir yana bırakın herhangi bir insana bile yapılması kabul edilemez" ifadelerine yer verdi. Doç. Dr. Sert şöyle devam etti:
Bu tür durumlarda hastane yönetimlerinin sorumlulukları da merak konusu. Doç Dr. Sert, "Kurumlar bünyelerinde çalışan sağlık meslek mensuplarının neredeyse her eyleminden sorumludur. İstihdam ettikleri kişilerin konusunda yetkin olması, görevleri ile ilgili gerekli özeni gösterecek nitelikte olması, görevlerini gerektiği gibi yerine getirmesi için gereken tüm özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Bu konudaki her eksiklikten aynı zamanda kurum da sorumludur. Bu bağlamda hastanın kötü muameleye uğraması durumunda kötü muameleyi gerçekleştiren çalışan kişi kadar kurumun da sorumluluğu vardır. Kurumun çalışanları seçerken, çalışanların çalışma koşullarını düzenlerken, çalışanların iş ve eylemlerini denetlerken hastaların zarar görmemesi için gerekli tüm önlemleri alması bir zorunluluktur" diye konuştu.
Olaya karışanların meslekten men edilmesi konusunda ise Doç. Dr. Sert, "Meslekten men uygulamaları ağır uygulamalardır. Bu gibi hususta karar verilirken konuların en ince ayrıntısına kadar incelenmesi gerekmektedir. Bu gibi cezaların uygulanması hususunda temkinli kararlar alınmasının önemli olduğuna inanıyorum" dedi.
HASTA VE HASTA YAKINLARI TAZMİNAT HAKKINA SAHİP!
Konunun hukuki ve cezai anlamdaki karşılığına da bakabilmek adına Avukat Bilal Üzer'le görüştük. "Hasta ve ailesinin hukuki hakları neler? Tazminat özelinde hakları nedir? Tutuklanan sağlık çalışanlarında ceza davası süreci nasıl olur? Burada kurumun sorumluluğu nedir?" sorularını yönelttiğimiz Av. Üzer, öncelikle gerçekleşen somut olayda hangi hukuk kurallarının ihlal edildiğinden bahsediyor.
PEK ÇOK MADDENİN İHLALİ VAR
Hangi hukuk kuralları ihlal edildi?
"Hasta hakları mevzuatı var. Ayrıntıları hasta hakları yönetmeliğinde var. Fiili bu yönetmeliğe göre değerlendirdiğimizde pek çok konuda yönetmeliğin birçok maddesine aykırı durum var. Her şeyden önce yönetmeliğin 6. maddesinde 'adalet ve hakkaniyete uygun olarak sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı'nın ihlali söz konusu. Adalete ve özellikle 'hakkaniyete uygun' sağlık hizmetinin verilmediği görülüyor. Bu, çok önemli bir eksiklik.
Yönetmeliğin 14. maddesinde 'personelin hastalığın gerektirdiği tıbbi özeni göstermelidir' denir. Videodaki durum tıbbi bir özen değilmiş gibi görünebilir ancak bu durumdaki hastaya tıbbi bir özenin gösterilmediği ortada. Bu bakımdan da bir aykırılık söz konusu.
Asıl önemli olan ise yönetmeliğin 21. maddesinde belirtilir. 21. maddede 'hastanın mahremiyetine saygı gösterilmesi' hakkından bahsedilir. Somut olayda hastanın mahremiyetinin çok alenen ihlal edildiği, ona saygısızlık yapıldığı çok net bir şekilde ortadadır. Hastanın sağlık bilgileri değil ama kimliği gizli tutulmuyor. Fotoğrafı, video görüntüsü çekiliyor. Bununla da aynı yönetmeliğin 23. maddesinde belirtilen 'hastanın bilgilerinin gizli tutulması' yükümlülüğünün ihlal edildiği de ortada.
"FİİLDE HASTANIN İNSANİ DEĞERLERİNE SAYGI GÖSTERİLMİYOR"
Av. Üzer, "İhlaller konusu sadece bununla bitmiyor" diyor ve devam ediyor." Yönetmeliğin en alt kısmında bu sayılan blok hakların dışında 'diğer haklar' adı altında başkaca bir hak grubu da var. Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 39. maddesinde 'insani değerlere saygı gösterilmesi' olarak özel bir yükümlülük bulunuyor. Bu harekette 39. madde de ihlal ediliyor, hastanın insani değerlerine saygı gösterilmiyor."
Peki bu maddelerin ihlali sonucunda nasıl bir sıkıntı doğar?
"Öncelikle burada bir tazminat yönü var. İhlaller neticesinde hasta maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunabilir. Olayda maddi bir zarar yokmuş gibi görünse de aslında maddi anlamda da bazı zararlar söz konusu. Örneğin hastanenin faaliyetlerinin durdurulması sonucunda hastanın başka bir özel hastaneye sevk edilmesi gerekiyor. Hastanın nakli, yeni hastanede ödeyeceği ücret ve tüm süreçler sırasında çıkacak ek maliyetlerin hepsi bir tarafta aslında bu olay sebebiyle gerçeklemiş durumda. Tüm bunlar maddi tazminat kapsamında değerlendirilir. Maddi tazminatta kalem kalem hangi zararların oluştuğu somut olarak; belge ve delille hesaplanır. Hasta yakınları veya hastanın kendisi sağlığına kavuştuğunda bahsettiğimiz kalemler veya şu an öngöremediğimiz başka kalemleri belgeleriyle ortaya koyarak maddi tazminat taleplerini mahkeme önünde dile getirebilir. Ama burada daha önemli olan bir manevi zarar var. Manevi Tazminat Hukuku bağlamında bir sorumluluk gündeme geliyor. Bu sorumluluk da kişinin gördüğü muamele dolayısıyla yaşadığı acı, elem, ızdırap, aşağılanma gibi duygulardan, sıkıntılardan kaynaklanan bir manevi tazminat da alabilir. Manevi tazminatın bir ölçüsü yoktur. Kişi bu ölçüyü kendi koyar. Mahkeme kanalıyla tazminat talep eder. Bahsedilen zararın o kadar olup olaması konusununa da hakim veya hamkime karar verir."
Hasta yakınları da tazminat talebinde bulunabilir mi?
"Hasta çok yaşlı. Dolayısıyla hasta temyiz, yani ayırt etme gücüne sahip omayabilir. Görüntülerde de böyle görünüyor ancak bu durum hastalığından da kaynaklanıyor olabilir. Bunu konuşma nedenimiz şu: Ayırt etme gücü yoksa yakınları da kendi zararları ölçüsünde maddi ve manevi zarar taleplerini hastadan ayrıca kendileri de iletme hakkına sahip."
Kurumun sorumluluğu nedir?
"Hem Hasta Hakları Mevzuatı hem Borçlar Kanunu da çok açık ve net bir şekilde hastanenin de tüm bahsettiğimiz durumlardan sorumlu olduğunu gösteriyor. Hasta Hakları 43. maddesinde geçiyor. Bu anlamda hastane de tazminattan kesinlikle sorumlu. Ancak cezai sorumluluk anlamında baktığımızda, yani parasal noktada hukukumuzda cezaların şahsiliği geçerli. Yani fiili kim işlediyse, Ceza Hukuku'nda da o sorumludur. Bu yönüyle ilgili fiil, cezai sorumluluk personelde. Ancak hastane yönetiminin bu harekete cevaz vermesi, ihmale göz yumması tespit edilir ve o yönüyle dolaylı bir sorumluluktan bahsedilirse, o durumda bu da düşünülebilir."
GÖRÜNTÜLERİ PAYLAŞMASALAR DA, KENDİLERİ İÇİN ÇEKSELER DE İHLAL VAR
Peki ya görüntülerin paylaşılması?
"Görüntülerin servis edilmesi ayrıca bir ihlal de oluşturuyor. Ceza Hukuku bakımından 'özel hayatın gizliliği' ihlal ediliyor. Rıza almadan veya rıza veremeyecek kişinin görüntülerini çekmek ve paylaşmak; kamuya açmak da suç. İnternette paylaşılması personelin yaptığı bir şey olmasa bile kendi aralarında izlemek üzere çekseler bile görüntülerin çekilmesi yine aynı sorumluluğu doğurur. Keza, somut olayda aynı zamanda "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu"nun ihlali de söz konusu. Kişinin kimliği, görüntüsü, TC kimlik numarası, sağlık bilgileri, sağlık durumu gibi tüm bilgiler kişisel veridir. Kişisel veriler uygun koşullarda onay alınmadan ne toplanabilir ne dağıtılabilir. Burada bu ihlal de vardır."