Magnezyum ve silisyum kökenli ana kaya parçalarının, yerin farklı derinliklerindeki başkalaşım katmanları içinde, hidrotermal etkilerle hidratlaşması neticesinde oluşan lüle taşının, Türkiye’de en çok çıkarıldığı yerlerden biri Eskişehir. Kolay şekil alması nedeniyle ustaları tarafından çeşitli formlar verilerek süs eşyası olarak kullanılan lüle taşının, Eskişehir’de çok sayıda sanatkârı bulunuyor. O sanatkârlardan biri olan Emre Mangaltepe, işlediği figürlerden çok, taşı yemesiyle ön plana çıkıyor. Özel bıçağı ile küçük parçalar kopararak taşı yiyen Mangaltepe, tükettiği miktara dikkat ediyor. Çevresindeki insanların genellikle bu duruma çok şaşırdığının altını çizen sanatkâr Mangaltepe, taşı mide sorunlarına iyi geldiği için yediğini söyledi.
“LÜLE TAŞINI YEDİĞİMİ GÖRDÜKLERİNDE ÇOK ŞAŞIRIYORLAR”
17 yıllardır lüle taşı yiyen Emre Mangaltepe, taşın içerdiği mineraller hakkında araştırma yaptığını belirtti. Taşın tadı hakkında da konuşan lüle taşı sanatkârı Mangaltepe, “Lüle taşının tarihini araştırdık, üniversitelerle ortak çalışıp tezler hazırlandık. Lüle taşının doğal bir mineral olduğunu, magnezyum silisyum ve kalsiyuma sahip olduğunu araştırmalar sonucunda gördük. Yenilebilecek kadar doğal bir mineral olduğunu keşfettik. Onun içinde kimseye önermemekle birlikte mide ağrım olduğumda kendim yiyorum. Taşın topraktan çıktığı ilk ham halinden bıçak yardımı ile aldığım parçayı çiğneyerek yiyorum. Daha doğal topraksı bir tadı var. Yediğimde 1-2 gramı geçmeyecek miktarda yiyorum. Almanya’da ünlü bir ilaç firması lüle taşı tozunu hap sanayisinde kullanıyorlar. Lüle taşının yendiğini gören insan sayısı çok azdır. Bizim de ekmeğimiz taştan çıktığı için ekmeğimizi yiyebiliyoruz. Lüle taşını yediğimi gördüklerinde çok şaşırıyorlar” dedi.