Tekel bayisi saldırısında eski dosya yeniden açıldı! Canilerin silah taşıma şekilleriyle ilgili dikkat çeken detay
Esenyurt'ta iki kişinin öldüğü tekel bayisine yapılan silahlı saldırı ile ilgili her gün yeni bir gelişme yaşanıyor. Yaklaşık 2,5 ay öncesine ait görüntüde, ölen Yunus Emre Erzen ağabeyi, Mehmet Erzen'in tekel bayisine gelen Murat Özer'in kardeşi Servet Özer'le tartıştığı ve sonrasında tabancayla bacağından vurduğu görülüyor. Bu sırada tekel bayiinde bulunan baba Cantürk Erzen ise Servet Özer'i dışarıya çıkardığı görülüyor. Çifte cinayet sonrası ortaya çıkan yeni görüntülerle ilgili baskında ölen Yunus Emre Erzen’in babası Cantürk Erzen, büyük oğlu Mehmet Erzen’e Murat Özer’i ayağından vurdurduğu gerekçesiyle savcılıkta ifade verdi. Öte yandan kamera görüntülerinde zanlıların silah taşıma şekillerini emekli emniyet müdürü Bülent Kılıçtepe dikkat çeken sözlerle yorumlandı.
Esenyurt Güzelyurt Mahallesi Mehmet Akif Ersoy Caddesi üzerinde bulunan tekel bayisinde meydana gelen olayda, 20 yaşındaki Batuhan Bayındır ile 24 yaşındaki Yunus Emre Erzen hayatını kaybederken, 21 yaşındaki Yusuf Erzen ise yaralandı. Trürkiyw'nin gündemine oturan olay sonrası Özer ailesinden 4 kişi yakalandı.
ÖZER VE ERZEN AİLELERİ 20 YILDIR TİCARET YAPIYORDU
İstanbul Esenyurt’taki tekel bayisinde öldürülen Yunus Emre Erzen’in babası Cantürk Erzen, saldırganlardan Tarık Özer ve Murat Özer’le yaklaşık 20 yıldır birlikte iş yapıyordu. Her birinin ayrı ayrı inşaat şirketleri vardı. Erzen, Özer Ailesi’nden demir ve inşaat malzemeleri, Özer Ailesi ise Erzen’den PVC ve çelik kapı alıyordu. Tarafların 20 yıllık ticari ilişkisi, Erzen’in büyük oğlu Mehmet Erzen ile Murat Özer’in tartışmasıyla sekteye uğradı. Tartışmanın nedeni, Erzen Ailesi’nin Özer Ailesi’nden aldığı 35 bin TL’lik bir delici makineydi. Mehmet Erzen makinenin fiyatını çok bulduğunu söyleyince ikili arasında kavga çıktı. Mehmet Erzen Murat Özer’i ayağından vurdu.
BARIŞMIŞLARDI
Bu olayın ardından iki aile arasında husumet başladı. İki aile arasına hatırlı tanıdıklar girdi. Erzen Ailesi kan parası yerine Özer Ailesi’nin yaklaşık 500 bin TL’lik PVC borcunu sildi. Ancak pandemi döneminde ekonomik sıkıntılar yaşayınca yaklaşık 600 bin TL borcunu ödeyemedi. Özer Ailesi de bu borcu tahsil etmek için icra yoluna gitti. Cantürk Erzen haciz belgesini sosyal medya hesabından paylaşıp, “20 yıllık ticarete bu sığar mı? Bu adilik değil mi?” diye yazdı. Katliama neden olan son olay da bu oldu.
‘SİZ Mİ AZMETTİRDİNİZ’
İddialara göre, tekel bayisindeki çifte cinayetle ilgili soruşturmaya Murat Özer’in daha önce kurşunlanması olayı da girdi. Murat Özer kurşunlandığında, Cantürk Erzen’in oğlunu azmettirmiş olabileceğini söyledi. Bu ifade üzerine Cantürk Erzen de Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmasına dahil olmuş oldu. Başsavcılık Cantürk Erzen’e “Silahla yaralama olayını siz mi azmettirdiniz” diye sordu. Cantürk Erzen ifadesinin ardından adli kontrol talebiyle Büyükçekmece Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edildi. Mahkeme Cantürk Erzen’e adli kontrol kararı getirdi.
SİLAHI TAŞIMA ŞEKLİ ÖRTÜLÜ TEHDİT
Bu olay sonrası Türkiye'de siah taşıma tartışması alevlendi. Milliyet yazarı Tunca Bengin ise sanıkların silah taşıma şekillerini emekli emniyet müdürü Bülent Kılıçtepe'ye sordu. İşte Tunca Bengin'in o yazısı:
Esenyurt’taki tekel bayisi saldırganlarının ifadeleri “Öldürmek gibi bir niyetimiz yoktu, olay bir anda istemediğimiz şekilde gelişti, kontrolden çıktı, çok pişmanız” gibisinden bildik hikâye. Elbette neyin ne olduğuna yargı karar verecek ama Türkiye’yi ayağa kaldıran güvenlik kamerası görüntülerine bakıldığında ifadeler hiç de örtüşmüyor, inandırıcı gelmiyor. Hem mafyavari kararlı tavırlar hem de olay anındaki refleksler ve davranışlar anlamında. Hatta şuursuzluk boyutuyla daha başka ipuçları da içeriyor. Yani herkesi ürküten, dehşet veren bu görüntüler sıradan bir alacak-verecek anlaşmazlığı ya da kızdıran WhatsApp mesajlarıyla anlık gelişen fevri bir parlama, patlama sonucu bir adam öldürme, cinayet değil, çok daha derin konulardan kaynaklanan bir “racon kesme” hesaplaşması olasılığını güçlendiriyor. Özellikle de garip bir özgüven ve aşırı dozda saldırganlık, boyutuyla. Mesela terör ve narkotik konusunda uzman emekli emniyet müdürü Bülent Kılıçtepe’nin o görüntülerle ilgili yorumu şöyle:
“Adamların bellerindeki silah taşıyış şekli bile öz güvenli. Adam üzerine bir ceket falan giyer polise yakalanırım enselenirim diye. Bunlarda o da yok. Bir de yeşil tişörtlü saldırganın belindeki tabancayı dışarıdan sarkıtma durumu var. Üstelik dışa mandallı kılıfla taşıyor. Örtülü tehdit de var işin içinde. Bunlar bire bir vurmaya gelmişler.”
TABANCAYI DIŞARIDAN SARKITMA NE DEMEK?
“Bizim özel harekâtçıların beline, bacağına bağladığı gibi. Öyle bir öz güven var; legal, polis yok, jandarma yok, kontrol eden yok havasındalar. Yoksa akıllı adam üzerine ceket giyer, gömlek altı yapar. Oldu indin arabadan, orada sivil bir polise denk geldin, ne yapacaksın? O korku yok adamda. Oralarda polisten daha iyi boruları ötüyor gibi bir his var adamlarda. Yoksa biraz çekinir, derli toplu girerler, silah öyle taşınmaz ki...”
Yani daha baştan adamların niyetleri açık ve net. “Hadi gidelim, oturup konuşalım paramızı isteyelim” diye bir şey söz konusu değil. Spontane gelişen bir olay havası yok. Aksine, saldırganın şiddete başvurmadan önce elini gencin omuzuna koyması “Ben senden üstünüm, yüklü geldim, aklını başına al” duruşu.
PLANLI ŞİDDET HAREKETİ
Dolayısıyla, yürütülen laboratuvar destekli kriminal soruşturmada her detay kovuşturma süreci açısından kritik önemde. Laboratuvardan gelecek sonuca, delillere göre bir anda tahkikatın, yargı sürecinin seyri değişebilir. Ki bu anlamda fazlasıyla karanlık nokta da bulunuyor. Kılıçtepe onlardan bazılarını da şöyle sıraladı:
- Aşırı dozda bir saldırganlık var. Şişeyi vurmaları daha baştan planlı bir şiddet hareketi, parayı tahsil hareketi değil. Normalde adam gider konuşur ama burada irade dışına çıkan davranışlar var. Kaba otopsiler bitmiştir ama ince otopsilerde laboratuvardan daha rapor gelmemiştir. Kabasına göre, tabanca eldeki mermiye uyuyordur, boş kovan uyuyordur ama açısı, öldürücü mermi hangisiydi, hangi açıdan girdi, birinci mi, sonuncumu o çok önemli çünkü öldürdükten sonra ateş etmenin de cezası var. Bir tane sıktın, adamı öldürdün. İki, üç, dört olursa, bu imhaya yönelik demektir. Burada bir şey var, daha önceden tuttuğun bir kin, onu kusma var. Hani adamı bıçaklıyorlar, öldükten sonra da bilmem neyini kesiyorlar ya öyle bir hınç. Bu adamlarda da bir hınç var, bunların hepsi de suçu ağırlaştırıcı nedenler. Vahşi bir öldürme bu, normal öldürme değil.
- Hele o iki tane masum çocuğun hiçbir suçu yok. Adam diğerini vurduktan sonra, dönüyor onları da vuruyor. Sana bir tehdit var mıydı? Yok. O zaman niye öldürdün? Onlarda silah yok bir şey yok. Araya girme, müdahale falan da söz konusu değil ama adamın muhakeme kabiliyeti sıfıra inmiş, ona sıkmakla cezanın artacağını hesaplayamıyor. Hadi diğerine kinin var, oradaki iki kişiye kin neden? Suçla orantısız bir hareket yapıyor adam. Demek ki şuuru yerinde değil. Eğer herhangi bir madde kullanımı söz konusuysa ve kanında çıktıysa burada da o maddeyi nasıl aldığı kritik önemde. Tasarlayıp cesaret kazanmak amacıyla mı kullandı, yoksa aldıktan sonra olaylar kendiliğinden mi gelişti? Onu da hâkim belirleyecek. Tabii varsa da ve cesaret amacıyla aldıysa da bu ceza artırımı demek. Kan tahlillerinin temiz çıkması da şuurun açık olduğu, dolayısıyla taammüden adam öldürme iddiasını güçlendirme anlamına gelecektir.
Kısacası, Türkiye’yi ayağa kaldıran dehşet görüntülerindeki saldırganların hepsi yakalandı, tutuklananlar var ama olay henüz tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmış değil. Aksine, oldukça karanlık noktalı bolca soru işaretleri içeren bir durum söz konusu. Tabii saldırganlar hakkında istenecek ve alacakları cezalar açısından da...