Türkiye'nin hikayesi işgalin gölgesinde bir seçimle başladı
Vatanın kurtuluşu, 23 Nisan 1920’de millete dayalı bir yönetimle ve milletin bağrından çıkan bir kahramanın dehası ile sağlanmıştı.
Türkiye, bu yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı, Cumhurbaşkanı ile 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nin atmosferi içinde kutluyor. Vatanın kurtuluşu ile demokrasi yolculuğunun büyük adımının atılması, işgal günlerinin zor şartları içinde yapılan seçimin ardından 23 Nisan 1920’de millete dayalı bir yönetimle ve milletin bağrından çıkan bir kahramanın dehası ile sağlanmıştı.
Milli mücadele; 1919 ile 1920 yılının zorlu koşulları içinde önce kongreler süreci ardından da seçimlerin yapılması ve Meclis’in açılması ile örgütlü bir mücadele özelliği kazandı. Mustafa Kemal Atatürk, 1918’in son ayları ile 1919’un ilk aylarında İstanbul’da yoğun temaslarda bulunarak, büyük bir sabır ve gizlilik içinde kurtuluş mücadelesinin alt yapısını hazırladı. Kibirli İngiliz generalleri, Çanakkale Savaşı’nda kendilerine mağlubiyetin utancını yaşatan Mustafa Kemal’in İstanbul’da bulunmasından rahatsızdı. İstanbul Hükümeti’ne, Mustafa Kemal’in Nusaybin’deki ordunun başına atanması için baskı yapıyorlardı. Ancak Mustafa Kemal, bu atamayı reddetti. Bunun üzerine aracı ve yaveri alınarak, ödeneği kesildi. Mustafa Kemal, 1919’un ağaçların yapraklanmaya başladığı bahar günlerinde ustaca yürüttüğü temaslar ile geniş yetkilere sahip bir makamın sahibi olarak Anadolu’ya geçmenin imkanını sağladı. 9. Ordu Müfettişliği’ne atanan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da idi.
KURTULUŞUN ROTASI
Mondros Mütarekesi’nin ardından farklı zamanlarda toplanan kongreler, toplum genelindeki milli direnme ruhunu yansıtması açısından önem taşır. Ancak bu kongrelerin büyük bölümü yerel nitelikte kurtuluş arayışlarıydı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının ardından telgraf yoluyla kurduğu iletişim ağıyla milli mücadele ruhu, ulusal ölçekte teşkilatlandırılmaya çalışıldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile çatı bir örgüt oluşturuldu. Askerlikten istifa eden Mustafa Kemal’in, ilk kez sivil bir önder olarak başkanlığını yaptığı Erzurum Kongresi 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapıldı. Kongreye; Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan gelen 62 delege katıldı. Kongre, kurtuluş savaşının rotasının oluşturulmasında önemli rol oynadı. Temsil açısından bölgesel nitelikte olmasına rağmen alınan kararlar bu kongreye, milli bir nitelik kazandırdı. Manda ve himaye reddedilerek ulusal bağımsızlık direncinin ortaya konulduğu kongrenin, Ege’de başlayan direnişe psikolojik olarak olumlu bir yansıması da oldu. 41 delege ile toplanan Sivas Kongresi ile Erzurum Kongresi’nde atılan adım genişletilerek, ülkenin bütününe yaygınlaştırıldı. 4 Eylül - 11 Eylül 1919 tarihlerinde yapılan Sivas Kongresi’nde alınan kararlar ile yeni bir devletin kuruluşunun bir anlamda temel şartları oluşturuldu.
İŞGAL ALTINDA SEÇİM YAPILDI
Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğinde Temsil Heyeti Başkanı sıfatını taşıyordu. 19 Mart 1920’de bir genelge yayınladı ve Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir Meclis’in açılması gerektiğini ilan etti. Her livadan 5 kişinin seçileceği seçimin ardından da mebusların, 15 gün içinde Ankara’ya gelmelerini istedi. 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Birinci Meclis, işgal altında yapılan seçimde seçilenler ile Osmanlı Meclis-i Mebusanı’ndan katılanlarla birlikte 437 milletvekilinden oluştu. Bu 437 üyenin ancak 337’si dönemi tamamlayabilecekti. İşgal şartlarında Ankara’ya gelmenin güçlüğü nedeniyle Meclis’in açılışı da, ancak 115 milletvekili ile yapılabildi. Irmakların; eriyen kar ve nisan yağmurlarının suları ile gürül gürül aktığı bir bahar günü, 23 Nisan 1920’de önce Hacı Bayram Camii’nde cuma namazı kılındı. Mebuslar, sokakları dolduran coşku içindeki halkın arasından geçmekte zorluk çekiyordu. Ankara’da bir bayram sevinci vardı. Meclis binası olarak buna uygun belki de tek yer olduğu için seçilen İttihat ve Terakki Kulübü binasına, çok da uzak olmayan Hacı Bayram Camii’nden güçlükle gelinebildi. 23 Nisan 1920’de saat 14.00 sıralarında Meclis, ilk toplantısını yaptı.
ANZAVUR ÇETESİNİN ARASINDAN GEÇTİLER
Mehmet Akif ile oğlu, süvarinin kılavuzluğunda yola tekrar koyuldu. İzmit ile Adapazarı arasındaki bir yerde milli mücadeleye cephane götüren kafileye katıldılar. Akif, Geyve köyünde Kuşçubaşı Eşref ile buluştu. Enver Paşa’nın yakın adamlarından Kuşçubaşı Eşref, Teşkilatı Mahsusa’nın en önemli isimlerinden biriydi. Eşref’in yanında Yenibahçeli Şükrü Bey vardı. Nişancılığı dillere destan Şükrü Bey, Enver Paşa’nın yaveriydi. Aynı günlerde İstanbul Hükümeti’nin kuvveti Anzavur Ahmet’in çeteleri de bölgedeydi. Akif, oğlu ve yol arkadaşlarıyla daha sonra kafileden ayrılarak dekovil ile Eskişehir’e geçti. Oradan da trenle Ankara’ya. Mustafa Kemal, Akif’i Meclis’in bahçesinde Gözübüyükzade Ziya Hoca’nın da aralarında bulunduğu milletvekilleriyle birlikte karşıladı. Akif, o karanlık günlerde Kastamonu ve Konya gibi illere giderek, halkı milli mücadeleye destek vermeye çağıracaktı. Bu zorlu günlerde, 27 Nisan 1920’de Ankara’ya gelen bir diğer isim ise Mareşal Fevzi Çakmak’tı. Ankara’ya geliş yolu üzerinde yer alan Adapazarı, 10 Mayıs 1920’de Ahmet Anzavur çetesi tarafından işgal edilecekti. 11 Mayıs’ta ise İstanbul’daki Divan-ı Harp, Mustafa Kemal Paşa’nın idamı kararını alacaktı. Mustafa Kemal ile O’nun çağrısıyla milli mücadele için Ankara’ya gidenler, bilinçli ve isteyerek kendilerine başka bir seçenek bırakmamışlardı: Ya vatanı kurtaracaklardı ya da şerefleriyle şehit olacaklardı.
PÜRSİLAH HEYBETLİ İNSANLAR
İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy, seçimde Biga milletvekili seçilmişti. Ara seçimde Burdur milletvekili olacak Mehmet Akif’in 3 Haziran 1920’de İstanbul’dan Ankara’ya yolculuğu; o günlerde vekil, subay ve aydınların hangi zorlu koşullar içinde Ankara’ya geçtiği hakkında da fikir verir. Akif, sabahın erken saatlerinde gizlice evinden ayrıldı. Yanında 13 yaşındaki oğlu Emin Akif vardı. Baba ile oğlu güneşin doğduğu saatlerde Karacaahmet Mezarlığı’na vardı. Buradan Ali Şükrü Bey ile birlikte bir faytonla yola çıktılar. Kısıklı üzerinden Alemdağ yakınlarındaki bir çiftlik evine ulaştılar. O zaman 13 yaşında olan Emin Akif, yıllar sonra “Çiftlikte pürsilâh heybetli insanlar dikkatimi çekti. Bunların bazıları göğüslerine çapraz fişeklikler asmışlar, başlarına da İzmir zeybeklerinkine benzeyen başlıklar dolamışlar idi. İşte bu kahramanlar o muazzam savaşın ilk günlerinde düşmanlara karşı cephe tutan Kuvayı Milliyenin serhad fedaileri oluyorlardı” diyecekti.
ADI TBMM OLDU
Meclis’in ilk adı Millet Meclisi idi. Seçilenler ve Meclis-i Mebusan üyeleriyle birlikte oluşmasından dolayı Büyük Millet Meclisi adı kabul edildi. 1921’de ise Türkiye Büyük Millet Meclisi adı resmi hale geldi. (Milliyet)