Yenidoğan Çetesi davasında kritik gün! Elebaşı Fırat Sarı savunma yapıyor
Türkiye'nin gündemine oturan 'Yenidoğan Çetesi' davası tüm hızıyla sürüyor. Onlarca çocuğun hayatını kaybetmesine neden olan, elebaşlığını Fırat Sarı'nın yaptığı 47 sanık hakim karşısında hesap veriyor. 'Yenidoğan Çetesi' lideri doktor Fırat Sarı, bugün mahkeme heyetinin karşısına çıktı. Fırat Sarı ifadesinde, "Yakınlarım bana savunmamı ertelememi önerdiler, ben katılmadım. Savunmamı yapacağım. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial oluştu. Benim hayattan artık bir beklentim, umudum kalmadı. Burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim" dedi.
İstanbul'da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan "Yenidoğan Çetesi" nin yargılanmasına başlandı. Sanıklar haklarındaki iddialara yönelik savunma yapıyor.
ÖRGÜT LİDERİ: ONLARA BORCUM VAR
Yenidoğan çetesinde 1 numaralı sanık Fırat Sarı savunma yapıyor. Savcı Yavuz Engin’in tehdit edilmesi olayının gündeme gelince avukatlarının kendisini bıraktığını söyleyen Fırat Sarı, “Bir süre önce memleketten akrabam avukatlar geldi. Bana hazır olmadıklarını söylediler. Ama ben onlara katılmadım. Bu zamana kadar ki amacım bu mahkemeye çıkıp gerçeklerin ortaya çıkması için elimden geleni yapmaktı” dedi.
Kamuoyundaki infial olduğu için herkesin etkilendiğini söyleyen Sarı, “Buraya gelmeyi çok istedim. Hayatta bir beklentim ve umudum kalmadı. Sadece buraya gelip her şeyi anlatmak istedim. Öyle şeyler çıktı ki benim hayal gücüme sığmayan şeylerdi” dedi.
Arada hemşirelerden para aldığı iddialarını kabul eden Sarı, “Onlardan benim onlara borcum var. Olayların gerçeği açığa çıkması için en baştan anlatmak istiyorum” dedi.
"BANA GÜVENİYORLARDI"
Tıp merkezinde doğan bebekleri koyacak yoğun bakım olmadığını söyleyen Fırat Sarı, "112 nakil birimindeki ekip çok yetersiz. Tutuklanmadan önce de 112 ile görüşmüştüm. Sevk süresi 5-6 saat sürüyor ve yenidoğan için çok kritik bir süre. Bebek kötüyse hemen müdahale ettik. Bazen ben kendim gittim müdahale ettim. Usulsüz sevk dedikleri de bu . Bu işletmeyi ben keşfetmedim bunlar vardı. Bir hastane işletmesinden ayrılınca beni aradı. Ben bu yapıyı gördüm. Ve bu işe el attım. Nöbetçi doktorları oluyordu ama bana güveniyorlardı. Gelip sen de bir baksan diyorlardı. İşletme olarak yaklaşmadık." dedi.
"HERKES BİZE TEKLİF YAPTI"
Kimseye teklif yapmadıklarını belirten Sarı, "Herkes bize teklif yaptı. Çünkü işimizi iyi yaptığımızı biliyorlardı. İşletme denilen yapı böyle başladı. 112 sevkleri çok konuşuldu. Tıp merkezlerindeki hekimler bana güvendiği için bana arayıp soruyor. Beni yakın buldukları için hastalarını bana gönderdiler. O dönem onlara para vermedim. Ama sonra baktık ki hasta bulucular var biriyle anlaştım. Sonra da Mert’le anlaştım. Özel hastaneler İstanbul’da iyi işler başardı. İnsan sağlığı önemli ama orası bir işletme, hasta da bulmaları gerekiyor. En ufak bir ihmal korkunç zararlar yaratıyor." şeklinde konuştu.
"RÜŞVET VEREREK HASTA ALMADIK"
Örgütün 1 numarası Sarı, "Benden önce bir sürü insan her branşta işletme işini yapıyor. Biz hastanelerle sözleşme de yapıyoruz. Bütün ödemeler hastaneye ait oluyor. 112 dışı sevkleri tıp merkezlerinden aldım ya da tanıdığımız göndermişti. 112’nin sistemini bozarak ya da rüşvet vererek hasta almadık." ifadelerini kullandı.
"ÖZEL KONUŞMALAR KAMUYA YANSITILDI"
Fırat Sarı savunmasını şöyle sürdürdü:
4 tane yenidoğan ambulansı olan bir yerde ne yapabilirsiniz. Bütün sevk yükünü nasıl aşacaksınız.
Artık anlamı yok ama benim tapelere çok itirazım var. Özel hayatımızı paylaştığımız insanlarla konuşurken daha rahat konuşursunuz, arada argo konuşursunuz. Özel yapılan konuşmalar kamuya yansıtıldı. Belli bölümler kesiliyor. Çevirilerde anlam bozukluklar var. Tıbbi terimler yanlış yazılmış. Biz tapelerle yargılandığımız için tapeleri anlatıyorum.
Hastanelerin sermayeleri 50 milyon dolar ile 250 milyon dolar arasında değişiyor. Hastane ciddi bir sistem ciddi bir organizasyon. Bizim hastanelerle ilgili anlaşmalarda da hekim ve hemşirelerin ücretlerini asgari olarak ödediler. Onların üstünü biz tamamladık. Yanlış mı yanlıştı.
"O BEBEĞİN ZATEN BAĞIRSAĞI PATLAMIŞ"
Ben sadece dinlenme sürecinde ölen bebeklerden sorumlu tutuldum. Ama benim görmediğim, bilmediğim bebekler var. Karakoç bebek 3.200 gram doğmuş 2 kilo ölmüş diyorlar. O bebeğin zaten bağırsağı patlamış. Kilo alamıyor. Kadan bebekle benim ilişkilendirmem zaten skandal. Bebek öldükten 2 gün sonra İlker hoca ile konuşuyoruz bebek hakkında o da mesleki bir tartışma. Ben bu yüzden suçlanıyorum.
"BENİM OLAYIM BU KADAR"
Opara bebeği ben hiç görmedim. Bebeği bize sevk eden hastane, doktor bebeğin kendi doktoru hiç iddianamede yok. Opara bebeğin doktoru beni aradı. 112’den yer bulamadıklarını söyledi. Ben de Doğukan’ı aradım ve bakabilirseniz alın dedim. Benim olayım bu kadar. Benim sorumluluğum bu kadar. Sonradan anladım Doğukan Şehmus hocaya sormamış kendisi kabul etmiş. Çocuk yoğun bakım olmadığı için yenidoğana yatırıldı. Erişkin yoğun bakıma yatıramazsınız o daha tehlikeli zaten erişkin hemşireleri o çocuğa bakamaz zaten, anlamaz.İstanbul’da çocuk yoğun bakımı çok az allah korusun birimizin çocuğuna bir şey olsa yer bulmak çok zor. Halime bebek Çorlu’da eğitim araştırma hastanesinde doğmuş. Bebekte çok ciddi ağır hasar vardı. Ben ailesini de uyardım. Yaşamayabilir yaşasa da çok ağır engel kalır dedim. 2 gün sonra da ex oldu zaten. Ben sadece, bekletin ben geleyim dedim. Bunun tek amacı süreç boyunca babayla ben konuştuğum için babaya ben haber vermek istedim.
"KENDİMİ İNSAN OLARAK BİLE GÖRMÜYORUM ARTIK"
Kendimi insan olarak bile görmüyorum artık. Zorunlu hizmetini yapmış, ömrünü bu işlere vermiş insanlar için yapılan konuşmalar çok kırıcı. Gençler çok acımasız. Ben bir hekime hastanı daha erken taburcu et derim. Her şey hekime ait. Meslek etiği gereği ben bunu bir meslektaşıma söyleyemem.
"GENÇKEN BİZ DE ÖYLEYDİK"
Hemşire arkadaşlar çok özgüvenliler, ben merkezciler. Her şeyi ben yaptım diyorlar ama öyle değil yani. Belki gençken biz de öyleydik.
"BU ÖFKEYİ ANLIYORUM"
Vahşi olsan oranlardan çıkar. Ben onlarca sağlıklı bebek taburcu ettim. Benim yoğun bakımımın kapısında bebeğini sağlıkla kucağına verdiğim aile bile benden şikayetçi oldu. Gidip röntgen çektirmiş bebeğimin böbreğini mi çaldı diye. Anne babaları yadırgamıyorum çok normal. Doğumların 10 da 1’i yoğun bakıma giriyor. Bir anne için bebeğinin yoğun bakıma girmesi çok travmatik bir durum. Siz bunları yaşayan insanlara aynı şeyi tekrar yaşatıyorsunuz. Ben bu öfkeyi anlıyorum.
"BOZULDUĞU AN AN ÖLÜMCÜL OLUR"
İlaç satma bir ekip işi benim hayatımı karartan bir ekip işi Hasan Basri Gök ile Hakan Doğukan Taşçı yaptığı. İlacı almış 300 liraya 500 liraya satmış. O kadar kazanmış. Bunlar saklama koşulları önemli ilaçlar. Gördüm Hasan poşete koymuş götürüyor. Tamam 2-3 saat dayanır. Ama gittiği yerde ne kadar kalacak. Bozulduğu an verilen hasta için ölümcül olur. Ben bu durumu polise şikayet ettim. Tapelerde o yüzden rahattım. İlaç satma işinde, Ben 200-300 lira için bu işi neden yapayım. Hastanelerin sermayesi 250 milyon dolar diyoruz. Böyle bir ilacı neden bebekten sakınsın neden satsın. İlaçsızlıktan bebeğe bir şey olsa onun için daha büyük bir zarar.
"SAVCI TAVRINI DEĞİŞTİRDİ"
Savcı tehdit edilince dosyanın rengi değişti. Savcı tehdit edilince bize karşı tavrının değiştiğini düşünüyorum. İddianame kolluk fezlekesi ile aynı. Bütün suçlar zaten CİMER şikayetinin içinde. Şikayeti yapan adam, 2023’te yapmış. O tarihten sonra da benim hastanemde çalışmış. Benim ailem Bingöl’den gelen aileme yardımcı olan biri. Buradaki insanları en çok şok eden insan, Deniz (CİMER şikayetini yapan tutuklu sanık) vatan millet bilmez, o yazılanlar ona ait değil. Onun bu tarz bir konuşması yok, uslubu o değil. Deniz’de vatan millet sevgisi yok.
“Gözlerimin önünde bir sürü çocuk öldü” diyor. O zaman neden bizimle çalışmaya devam etti. Savcı da hiç gel de sen anlat nasıl oldu bu ölümler diye sormadı. Deniz’in bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Gözaltına alındığımızda arabada 11 kişiydik bize, “Arkadaşlar canınız yanacak ama ben sisteme karşı yaptım” dedi. Buradaki 11 kişi de şahittir.
"OĞLUM OKULA GİDEMİYOR"
Oğlum 15 yaşında biri aramış onu, korkmuş. Ama arayan demiş ki, “Korkma ben babanın baktığı hastalardan birinin babasıyım. Baban çok iyi bir doktor ama şu an söyleyemiyoruz” demiş. Oğlum korkuyor, okula gidemiyor. Yıllarca hastalar için koşturduk sonunda geldiğimiz yer burası.
HASTA YÖNLENDİRMESİ İÇİN PARA ALDIM
Dün kürsüye gelen tutuklu sanıklardan ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir "Hasta yönlendirmesi yaptığımdan dolayı maddi bir kazanç elde ettiğimi kabul ediyorum." dedi. Özdemir ayrıca Savcı Yavuz Engin'i hedef aldı.
İşte Özdemir'in mahkemeye verdiği o ifadeler:
"Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Hasta yönlendirmesi yaptığım için maddi kazanç elde ettiğim doğrudur. Tıp merkezinde yoğun bakım ünitesinde olan bir bebeğin tüm kurallar uygulandığında hastaneye gitmesi beş saati bulur. Tıp merkezleri bu sürenin uzamaması için ya civardaki doktorları ararlar ya da benim gibi aracıları. Böylelikle sevk süresi 5 saatten 30 dakikaya iniyor. Bunun hasta menfaati açısından uygunluğunu takdirinize bırakıyorum"
"4-5 SAAT SÜREN İŞLEMİ 45 DAKİKADA YAPIYORUZ"
Gıyasettin Mert Özdemir, "Tıp Merkezindeki bebeğim hastane yoğun bakıma gitme süresi 4-5 saat sürmektedir. Bundan dolayı pratikteki kurallar uygulanmıyor. Bu kadar uzun süre uğraşmamak için ya 112 ile yada benim gibi aracılarla bunu hallederler. Kurallara uyarak 4-5 saatte sürecekken pratik uygulayarak 45 dakika hallediyoruz. Bu hasta menfaatine" diye konuştu.
Gıyasettin Mert Özdemir, "İstanbul dışı 112 nakillerinde tüm sevkler 112 bilgisi dahilinde gerçekleşir. İstanbul'a gelene kadar tüm hastanelerdeki taramalar yapılır. Yer bulunamayınca beni ararlar. Bu taramalar 1-2 saat değil günler sürüyor. İstanbul 112'nin bilgi sahibi olarak ifadelerinin alınması gerekirdi" şeklinde konuştu.
"SAVCI ART NİYETLİ"
Gıyasettin Mert Özdemir, "Savcı Yavuz Engin art niyetli şekilde benim istasyonum yanlış yazıldı. Ben Bağcılar'da çalışmaktayım Eyüpsultan yazılmış" dedi.
"SADECE FIRAT SARI'YA DEĞİL HERKESE HASTA YÖNLENDİRDİM"
112 çalışanı Gıyasettin Mert Özdemir, "Ben sadece Fırat Sarı'ya hasta yönlendirmiyorum. Tüm branşlarda yönlendirme yapıyorum. Sadece yenidoğan yoğun bakıma sevk yapıyormuşum gibi gösterilmiş. Hepsine yönlendirme yapıyorum. Bu suçlama komik duruma düşmüştür" diye konuştu.
"DOKTOR GİBİ KENDİMİ TANITTIM"
Gıyasettin Mert Özdemir, "Doktor Ahmet gibi kendimi tanıttığım iddia edilmektedir. Gidilip Doktor Ahmet'e sorulmamıştır. İddianamenin ne kadar ilgisiz ve tutarsız hazırlandığı bellidir. Doktor Ahmet ve doktor Ali adına hasta kabul ettim. Doktorların bundan bilgisi var" dedi.
YENİDEN SAVCIYI SUÇLADI
Gıyasettin Mert Özdemir savunmasında sürekli olarak Savcı Yavuz Engin'in art niyetli olduğunu söyledi. Özdemir savunmasında, "Dosyada 10 bebekle ilgili suçlama var ama sadece Kaya bebek konusunda adım geçiyor. Savcı Yavuz Engin tarafından örgüt yöneticiliğine sokuldum. Bunu art niyetli olarak yaptı savcı" dedi.
GÖNDERİLEN HASTAYA GÖRE ÖDEME YAPILIYOR"
Gıyasettin Mert Özdemir, "Hasta yönlendirmesi için para aldım. Fırat Sarı, Birinci Hastanesi ve Bağcılar Şafak Hastanesinden hasta yönlendirmesi için para aldım. Muhasebe ile iletişim kuruyordum. Anlaşmayı hastane yönetimiyle yaptım. Birinci Hastanesinde Ali Aksu ile anlaştım. Bağcılar Şafak Hastanesinde Mustafa Kazan ile görüştüm. Tam bir ücret yok. Aylık gönderilen hastaya göre ödeme yapılıyor" diye konuştu.
"GEREKSİZ BİR KONUŞMA OLMUŞ"
Mahkeme Başkanı, sanık Gıyaseddin Özdemir'e, tapelerde geçen, '10 günden aşağı yatan hasta yok' cümlesine, 'Sen şoförsün. Hasta yatışları ve taburcu olma sürelerini neden takip ediyorsun? Seni ilgilendiren bir şey var mı?" sorularını sordu. Sanık Özdemir bu sorulara: "Normalde beni ilgilendirmez. Gereksiz bir konuşma olmuş" dedi.
"HASTALARA KENDİMİ DOKTOR OLARAK TANITTIM"
Gıyaseddin Mert Özdemir: "Hastalara kendimi doktor olarak tanıttım. Bundan Ali Aksu'nun da bilgisi var. Kendileri çok yoğun oldukları için bu konular ile muhatap olmak istemezler. Bu sebepten ben doktor olarak konuşurdum"
SAVCIYA ART NİYET SUÇLAMASINA HAKİMDEN CEVAP
Gıyasettin Mert Özdemir'in savcı Yavuz Engin'in art niyetli olduğunu söylemesinin ardından mahkeme başkanı, "Savcılık niye art niyetli olsun. Bebek ölümünü soruşturmak art niyet mi? Görevini yapmak art niyet mi?" şeklinde soru sordu. Gıyasettin Mert Özdemir ise, "Gelen denetim ekipleri 1 hafta 10 gün sonra birinci basamak değil üçüncü basamak olduğunu belirtmiştir" dedi.
Mahkeme başkanı, "İhmal ölüm varsa savcılık gidecek bu art niyet mi? görevini yapmak art niyet mi?" şeklinde soru sordu. Soru üzerine Gıyasettin Mert Özdemir, "Bu benim yorumum başkanım" dedi.