Argoya yaslanmayan ahlaklı bir komedi filmi yaptık
Rüştü Onur Atilla, hepimizin yüzünü güldüren, daha adı geçer geçmez yüzlere tebessümü yerleştiren bir oyuncu. ‘Güldür Güldür Show’un İbrahim’i. Şimdi ‘İngiliz Anahtarı: Recep Usta’nın başrolü olarak karşımızda. Diyor ki: Argoya ve küfre yaslanmayan, ahlaklı bir komedi filmi yaptık.
Oya Çınar röportajı / Fotoğraflar: OZAN GÜZELCE
Yeni filminizin galasındayız şu an ve siz az önce, “Bana cenaze lazım. Nefret ediyorum galalardan, kutlamalardan” dediniz. Neden sevmiyorsunuz kutlamaları?
Valla, ‘körler, sağırlar, birbirini ağırlar’ deriz ya. Tabii ki bunlar da lazım. Gala, düğün, kına, sünnet… Bunları yapmayalım demiyorum ama ben kutlamalardansa cenazelerde bulunmayı daha değerli bulurum. O günlerde insanların birbirine destek olması çok daha kıymetli bence.
Kimileri de sizin aksinize, ‘İnsanları iyi günlerinde desteklemek daha değerlidir’ diye düşünüyor…
Şu da doğru tabii; kıskançlık ve haset gibi duygularla insanlar birbirini takdir etmeyi pek bilmiyor. Bu konuda çok cimri insanlar var. Sanki başarıyı alkışlamaktan çekinir bir hali var kimilerinin. Nezaketi bile garipser olduk. Ben şimdi durup dururken bir erkeğe ‘ne şıksınız’ desem bir tuhaf tuhaf bakabilir etraftakiler. Bu yanıyla söylediğiniz doğru ama ben kötü gün dostu olmayı daha önemserim her halükarda.
Sizde mesleki kıskançlıklar olmaz mı hiç? Takdirinizi yüksek sesle söyler misiniz her zaman?
Her zaman söylerim. Paylaşırım… İyi bir film izleyeyim, herkes duysun, herkes bilsin, o iş herkese ulaşsın isterim. Mesleki kıskançlık apayrı bir şey. Çok iyi bir oyuncuya bakıp ‘bu rolü ben oynasaydım’ derim ama bunu haset şeklinde yaşamam.
‘İngiliz Anahtarı: Recep Usta’ geçtiğimiz hafta vizyona girdi
‘OH BE! BAŞROLÜM’ DEMEDİM ‘EYVAH! BAŞROLÜM’ DEDİM
‘İngiliz Anahtarı: Recep Usta’ sinemada ilk başrolünüz. Nasıl hissediyorsunuz?
Böyle bir sorumluluk verildiği için mutluyum ama bunun şımarıklığını yaşamadım. ‘Oh be! Başrolüm’ demedim. Aksine, ‘Eyvah başrolüm’ dedim. O sorumluluk bilinciyle de elimden geleni yaptım.
Nasıl bir film oldu sizce?
Bir kere her şeyden önce argoya, küfüre, cinsiyetçi şakalara yaslanmayan, gerçekten aileyle izlenecek, ahlaklı bir komedi filmi yaptığımızı düşünüyorum. Bunu yapanlara da kötü demiyorum, tabii ki onun da alıcısı var ama bizim filmimizde böyle bir şey yok. Aynı zamanda ‘katil kim?’ merakıyla izlenecek bir film. Recep Usta, aile zoruyla tesisatçı olmuş, işini bıkkınlıkla yapan, beceriksiz bir adam. Yaptığı iş eline yakışmıyor.
Siz hiç aileyi mutlu etmek için istemediğiniz bir yoldan yürümek zorunda kaldınız mı?
Ben galiba herkesi mutlu etmek için oyuncu oldum. Aksine benim ailemde altın bilezik baskısı olmadı hiç. Benim kararlarıma hep saygı duyan, her konuda destekleyen bir ailem olduğu için bu konuda hep çok şanslı hissederim.
BİR KERE GÜLDÜRMEK KOLAYDIR ZOR OLAN YILLARCA GÜLDÜRMEKTİR
Sizin kafanızda komedyen ve oyuncu ayırımı var mı?
Komedyen ayrı bir iddia gibi geliyor bana. Yıllardır ağırlıklı olarak komedi yaptığım için bana komedyen diyorlar ama ben kendim için bunu söylemem. Komedyen deyince benim aklıma Cem Yılmaz gelir ve onun yanına kendi adımı koyunca ‘hoop bir dakika!’ derim kendime. Benim işim oyunculuk, en sevdiğim alanı da tiyatro oyunculuğu.
‘Komedi daha zordur’ fikrine katılıyor musunuz?
Kaliteli komedi için doğru bir tespit. Ama şu var; insanları güldürmek kolaydır. Bir anlık bir şeydir o. Bir anda herkesi çok güldürebilirsin ama bunu istikrarlı bir şekilde uzun yıllar devam ettirmek çok ciddi ve zor bir iştir.
YILLARCA KİLOLU OLDUĞUMUN FARKINDA DEĞİLDİM
‘Güldür Güldür’ bir ekran klasiğine dönüştü. Türkiye’de bu kadar uzun soluklu devam eden işlerin örneği çok az. ‘Nasıl tutturduk bu kimyayı?’ diyor musunuz yoksa cevabını biliyor musunuz?
Sahne önünden arkasına, her detayında işini iyi yapan insanların bir arada olduğu bir iş çünkü. 12 yıldır devam ediyor. Tüm ekip en küçük şeyde birbirinin arkasını kolluyor. Herkes birbirine sonsuz destek. En büyük sırrı bu bence. Gerçekten bir prestij işi. Ben de içinde yer almaktan çok mutlu ve gururluyum.
Orada hep ‘şişman’ zorbalığına, şakalarına maruz kalıyorsunuz. Normalde mesele ettiğiniz bir şey mi bu?
Ben 45 kilo verdim. Az uz bir şey değil düşününce. Bizim ekibimizde herkesin fiziksel durumları şaka malzemesi edildi, ediliyor. Kele, kellik şakası yapıyoruz. Kısa olana bücür şakası yapıyoruz. Ben de grubun şişmanı olduğum için bundan nasibimi bolca aldım. Bana hiçbir zaman zorbalık gibi gelmiyordu yalnız bu çünkü ben kendimi çok normal sanıyordum. Kilolu olduğumu düşünmüyordum.
45 kiloyu vermeye nasıl karar verdiniz peki?
Ne zaman ki sağlıkla ilgili durumlar oldu, iki merdiven çıkınca nefes nefese kalmaya başladım; o zaman bir terslik var kafasına girdim. Her şeyden önce iki çocuk babasıyım ve enerji olarak onlara yetmediğimi görünce bu kararı aldım. Tüp mide ameliyatı oldum. Spor ve sağlıklı beslenmeyle de ömür boyu dikkat etmeniz gerekiyor. Şimdi sağlıklı ve mutluyum.
Fiziksel olarak defo gibi görülen şeylerin şakasını çok yapar mısınız?
Biz sahne üstünde de arkasında da, ‘Güldür Güldür’ ekibiyle kendi aramızda en ağır şakaları yaparız birbirimize. Dışarıdan bakan için kavga sebebi olacak şeyleri de söyleriz birbirimize ama sokakta önüme gelene böyle bir şeyin şakasını yapmam.
HAYATIMDA NE BİR YUMRUK YEDİM NE BİR YUMRUK ATTIM
Siz hep ‘sınıfı güldüren o çocuk’ muydunuz?
İlkokul beşteyken arkadaşımla küçük sınıflara turneye çıkardık. Yusuf diye bir arkadaşım vardı. Hocalar bizi bilir, sırf bunun için alt sınıflara, onları güldürmemiz için çağırırlardı bizi. Ben hep insanları güldürmeyi kovalayan, bir o kadar da kavgadan ve dövüşten korkan, kaçan çocuktum. Hayatımda ne bir yumruk yedim ne birine yumruk attım.
...KISA KISA…
En masum küfrünüz ne?
Çocuklara bile öğretiyorum. Puştu çok severim. Oğlum Uygar üç buçuk yaşında. Çok güzel ‘puşt’ diyor.
Duyduğunuzda tüylerinizi diken diken eden bir hitap şekli var mı?
Moruk. Her şeyiyle tuhaf geliyor bana. İçinde minnacık bir anlam bulmak mümkün değil. ‘Moruk n’aber?’ nedir yani?
Kolay ağlayabilen biri misiniz, en son neye ağladınız?
Evet. Geçen ay anneannemi kaybettim. Onun cenazesinde ağladım.
Sabah uyandığınızda eliniz ilk neye gider?
Sabahından sabahına değişir ama genelde başucumdaki suya gider.
Onur arkadaşınız olsa, en çok neyini eleştirirdiniz?
İçine atmasını. Söyle be adam. Neyse söyle kurtul. Paylaş, yardım iste. Ayıp değil ki. Bunu yeni yeni öğreniyorum.
Bir konuda övseniz ne söylersiniz?
İş disiplini takdir edilesi.
Başlayınca durması zor olan bir şey?
Eskiden yemekti benim için. Şimdi güzel sofra, dost sohbeti derim.
- Günlük burç yorumları! Filiz Özkol yazdı: Başak, Akrep, Balık ve diğer burç yorumları
- Yemekten hemen sonra çeyrek bardak için! Şişkinliğin kökünü kurutuyor: Gaz ve mide yanmasını önlüyor
- Osmanlı'nın gözbebeği: İnsülin direncini baskılıyor, doğal şeker ilacı! 1 bardağı tıkalı bağırsakları anında boşaltıyor
- Türkiye'den Brezilya ve Japonya'ya tonlarca satılıyor! Böbrekleri diyalizden kurtarıyor, insülin direncini kırıyor
- Erim erim eritiyor! Yemekten hemen sonra uygulayın: Vücuda sarılan yağları yok ediyor