Ahmet Mümtaz Taylan: Türkiye ergenlik çağında
Fotoğraftaki adam Ahmet Mümtaz Taylan, bu aralar oradan oraya koşturuyor. Filmlerinden ‘Daha’ bitmeden ‘Ölümlü Dünya’da karşımıza çıkıyor. ‘Hayat Sırları’nı kapatırken Kanal D’nin yeni dizisi ‘İnsanlık Suçu’na başlıyor. Hem DasDas Sahne’de ‘Uyarca’ adlı oyunu yönetiyor, hem edebiyat dergisi Tuhaf’ın işlerine yetişiyor. “Bir çay?” deyince ona da “Hayır” demiyor. Siz de bir çay demleyip bize katılın…
17 Mart 2018 , Cumartesi 05:00
Işıl Cinmen
isil.cinmen@posta.com.tr
Fotoğraflar: Uğur Uçan
Nasılsınız?
Yani… Olabilecek kadar iyiyim. Beklentilerimi çok yüksek tutmuyorum. Ne işim, ne de ülke konusunda.... Kişisel olarak mutluyum ama yurttaş olarak birçok sıkıntım var elbette.
‘Nasılsın’ sorusuna ülkeden bağımsız cevap veremeyenler neslindensiniz... Gençler pek böyle değil.
Onlar belki de bizim önemsediğimiz konuları bizim kadar önemsemiyor olabilir. Siyaseti bile isteye ciddiye almayanlar da var. Bu da bir yaşam biçimi, eleştiremeyiz. Ben ruh halimi ülkeninkinden ayrı tutamayanlardanım.
‘KONUŞAN TÜRKİYE’ VE ‘BOŞ KONUŞAN TÜRKİYE’ KARIŞTI
Şu an neredeyiz sizce?
Türkiye henüz 95 yaşında, ergen bir ülke, büyüme çağında. Dünyanın yaşına bakarsan 95 yıl nedir ki? Bir ergen nasıl fevri, öfkeli, sabırsızsa Türkiye de öyle. Bu ülke daha uygarlaşacak, olgunlaşacak, birlikte yaşamayı öğrenecek. Yani bu ülkede yaşanan hiçbir olu dememek lazım. Her şey olacak, her şey geçecek, değişecek.
Jet kazasında ölen genç kadınlara edilen hakaretlere bakıldığında ‘ergenlik çağı’ çok masum kalıyor…
Sosyal medyayla birlikte bazı toplumsal davranışlar görünür oldu. Konuşan Türkiye ve boş konuşan Türkiye birbirine karıştı. O genç kadınların arkasından yazılanlar bende şok etkisi yaratmadı. Aklın, eğitimin ve vicdan duygusunun olmadığı bir ortamda bunlar olur. Temel insani değerler üzerinde anlaşıp içselleştirememişiz. Buna yanalım ama çözüm de arayalım.
Bunun çözümü nasıl olur ki?
Çocuklarımızı kendine benzemeyen bir diğerinin ölümünde zafer narası atmayacak biçimde nasıl geliştirebiliriz? Bunu konuşmalıyız. Bir başkasının felaketine alkış tutmak kendi felaketine cilve yapmaktır. Adalet, hukuk ve vicdan her birimize lazım. Özellikle bize benzemeyenlerle iletişim kurmalıyız. Bize benzemeyenlerle iletişim kurmalıyız ki, birbirimizin yaşama kültürünü anlayalım. Anlayalım ki anlaşabilmek için bir şansımız olsun. Cehalete karşı duyulan öfkeye yenilip kendi mahallelerimize kapanmamalıyız; bu bir işe yaramıyor.
YAVUZ BİNGÖL BİR YOL SEÇTİ ALLAH İÇİNE SİNDİRSİN
Neden bu kadar öfke var?
15-16 yıldır gerilim siyasetiyle bu ülkede yaşıyoruz. Gerildik ve yorulduk. Öfke yorucudur, çok yorar. Sokaklar trollerle dolu artık, teknolojik trollerden bahsetmiyorum. Günlük hayat trolleri…
Örnekse Uber’lere sopayla, silahla saldıran taksiciler…
Sorunu çözme şekline bakar mısın? Haksızlığa uğrayınca kurşun yağdırıp, sopayla Uber’e girişiyorlar. Sonra Taksiciler Odası Başkanı çıkıp, “Sabrımız taşıyor, aklınızı başınıza toplayın” diyebiliyor! Biz aklımızı başımıza toplarız da sen oradan in bir kere, sende te
Bir taraf öbür tarafı kurşunlayınca çok da tartışacak bir şey kalmıyor aslında...
Ama sarı taksinin içinde arabayı süren arkadaşın problemini de bilmek zorundayız çünkü birlikte yaşıyoruz. Türkiye’nin sorunu genel olarak herkesin haklı olmasından da kaynaklanıyor. Dizi gibi. Bir dizide herkes kendine göre haklıysa o dizi iyidir; bizde o itiş kakışı izleriz.
Türkiye iyi bir dizi demek ki…
Türkiye müthiş bir drama havuzu. Bizim böyle bir ülkede iyi dizi yapamıyor oluşumuz bizde de bir kazmalık olduğunun açık işareti. Her taraf malzeme dolu.
Yavuz Bingöl eskiden yakın dostunuzdu. Son birkaç yıldır politik olarak yön değiştirdi. Siz nasıl karşıladınız bu değişimi?
Herkes kendi hayatını yaşıyor. Kendisinin bir şikayeti olduğunu düşünmüyorum. İşi, hayatı yolunda. Bir yol seçti hayırlısı olsun, Allah içine sindirsin. Yavuz Bingöl için eleştiri ya da destek cümlesi söyleme hakkını kendimde görmüyorum.
Ona tepki verenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yavuz Bingöl’ün AKP’li olma hakkı var. ‘Yandaş’ deniliyorsa buna, onu olma hakkı da var. Sen katılmayabilirsin. Eğer üretimleriyle siyasi görüşleri arasında bir paralellik varsa onu görmezden gelmeyi tercih edebilirsin ama hakaret edemezsin. Tepki verilir ama bunun şekli, üslubu sıkıntılı. Linç kültürünü icat etmiş gibiyiz. Tepkini rencide etmeden, sınırı aşmadan ver. İnsan bedeninin ve ruhunun bir sınırı vardır. Allah hepimize sabır ve üslup versin.
Dizilerde çoğunlukla baba rolündesiniz. Sanki milletimizin babası gibisiniz…
Hahaha böyle söyleme, milletimizin yeterince babası var. Evet, artık genelde birisinin babası oluyorum çünkü 52 yaşındayım. Ama o babaların ayrı kimlikleri, farklı karakterleri var. 34 yıllık meslek hayatımda kendimi şanslı sayıyorum, yer aldığım her işi hep içime sinen biçimde yürütmeye çalıştım.
Oyunculukta tabunuz var mı?
Rol olarak tabum yok. Ancak tabiatı gereği faşist ve faşizmi öven, baskıyı ayrımcılığı öven bir işte hiçbir koşulda çalışmam. Aç kalsam da çalışmam.
45'İNDE SONRA ERKEK GİBİ HİSSETTİM
Bize 52 yıldan süzülen bir ders verir misiniz?
Veremem. Kimseye verilecek bir dersim yok. Ama benim hayattan aldığım dersi sorarsan o şu: Eşitlik, vicdan ve adalet duygusunu kaybetmediğiniz sürece her şeyin üstesinden gelirsiniz. Zorluk olur, yokluk olur, yoksulluk olur, hasret olur, kayıp olur, her şey olur mesele vicdanı yitirmemektir. Bir insan evladının başına her şey gelir ve her şey geçer. Geçtikten sonra hemen kalbini ve aklını kontrol et. Vicdanın yerinde duruyor mu? Kimsenin hakkını yedin mi? Kimseye hakkını yedirdin mi aptalca? Hayat bir terazidir ve çok da mühim değildir. Fazla ciddiye almak iyi değildir.
Oysa siz hayatı çok ciddiye alan biri gibi duruyorsunuz…
Çok güzel bir cümle var: İnsan bir kan pıhtısı ve bin endişeden ibarettir. Fazla ciddiye alınmamalıdır.
Bir erkek kaç yaşında olgunlaşıyor?
Bir erkeği bilmiyorum ama bu erkek 45’ten sonra toparlanmaya başladı. Şimdi fena değil. Bayağı erkek gibi hissediyorum.
45 neden? Ne oldu?
Akıl başa anca geliyor. Deneyimler toparlanıyor. Öncesi tekkeye düzgün odun taşımaya çalışmakla geçiyor. Daha erken olgunlaşabilen insanlara hayranlık duyuyorum.
PORNO, SEKSİN DRAMASIDIR
Nasıl kadınlardan hoşlanıyorsunuz?
Artık fiziksel görünümle daha az ilgiliyim. İşini iyi yapan kadın bana çekici geliyor. “Çirkin bir kadın nasıl çekici gelebilir?” diyebilirsin elbette. Ama işte ben edadan etkileniyorum. Aşk ille de manken kriterleri üzerinden yürümez. Ben de Brad Pitt ya da Johnny Depp değilim. Haddimi biliyorum.
Haksızlık etmeyin, evlendiğiniz kadınlardan biri Türkiye güzeliydi!
Sadece o kriterle kışkırsaydım, bir daha evlenmezdim ya da başka kız arkadaşım olmazdı. Birlikte olduğum bütün kadınlar güzeldi. Doğal çevremde olan, işini iyi yapan, yetenekli tüm kadınları ilgiyle izliyorum. Bir yaştan sonra anlıyorsun, Dünya güzeli olsa/olsan ne olacak? Hayat pornografi değil. Porno, seksin draması. Onlar uçucu geçici meseleler. Fiziksel görünüm müzikteki intro gibi, oysa aşka senfoni lazım!
Haberin Devamı
BUNLARI DA OKUYUN
- Asıl faydası sütünde gizli! Cildi gerim gerim gerip doğal botoks etkisi sağlıyor, kolajen üretimini destekliyor! Mermer gibi cildin sırrıymış
- Demeti 45 TL, faydasını duyan torba torba alıyor! Kemikleri beton gibi yapıyor, bağırsakları harıl harıl çalıştırıp kabızlığı bitiriyor! Doğal şeker ilacı
- Japonlar bardak bardak içiyor! Metabolizma hızını yüzde 100'e çıkarıyor, potasyum, demir, kalsiyum ne ararsan onda! Doğanın antioksidan kralı
- Suyunu sıkıp bardak bardak içenin kolesterol seviyeleri anında yere çakılıyor, doğanın C vitamini kralı olarak biliniyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama kan şekerini 300'e fırlatıyor! Damarları tıkayıp mideyi şişiriyor, kabızlığın en büyük sebebi!