Çizdiğiniz sınırı zorlayan her eylem tacizdir
Miray Daner ve Boran Kuzum, yerden göğe kadar övgüyü, güzel sözü hak eden iki şahane genç oyuncu. Yetenek, aura, zeka… Yok, yok ikisinde de. ‘Saygı’ dizisinde Helen ve Savaş rolünde, birbirine aşık iki seri katili canlandırıyorlar. Ama o nasıl oynamak, gerçekten döktürüyorlar. Biraz diziyi biraz da Miray ve Boran’ın iç dünyasını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
‘Saygı’, derin bir hikaye, zor bir hikaye. İlk bölümlerde resmen yıprandım izlerken. Siz oynarken psikolojik olarak nasıl etkileniyorsunuz?
Miray Daner: İstisnalar olur tabii ama sahneye hizmet eden bir duyguyu sonrasında üzerimde taşımam. Aksi çok yorucu olur! Psikolojik olarak her iş kadar yorucuydu ama hazırlığında uzun emek var…
Boran Kuzum: Sette ya da tiyatroda ortaya çıkan duygu, iş dışında devam etmez bende. Yoğun sahnelerde çok ağlamak, çok gülmek gibi yüksek duygular çalışmışsak, onun duygusal yorgunluğu oluyor sadece.
Ercüment Çözer bir anti kahraman. Bir karakteri içinizden çıkarırken katille bile empati kurmak durumundasınız. Gerçekte kendinizi bir suçluyla empati kurmaya çalışırken yakaladığınız oldu mu hiç?
M.D.: Evet, oldu. Mesela adam bir kadını darp ediyor, araya girip kadını kurtarmaya çalışan delikanlı katil oluyor veya bir çocuk tacizcisini öldürüp mahkemede; “Hiç pişman değilim, yine olsa yine yaparım” diyor. Böyle durumlarda bir suçluyla empati yaparken buluyorsunuz kendinizi.
B.K.: Bir karakter çalışırken, konservatuvar zamanlarından itibaren anti kahraman da olsa, saf kötülük yapan bir karakter de olsa her zaman onunla empati kurma refleksim oluştu benim. Hayatta da olmalı... Evet, affedilemez suçlar vardır ama onun dışında insan davranışlarının arkasında hep bir sebep var. Bunları anlamaya çalışmak bir seçim.
Suç ve ceza kelimeleri yan yana sizde hangi duyguları uyandırıyor? Adaletin sağlanamadığı noktada insanın kendi adaletini aramasına nasıl bakıyorsunuz?
M.D.: Toplumda herkesin kendi adaletini sağlaması kaos ve adaletsizlik yaratır. Ortalık savaş alanına döner. Ama kanunların da işlenen suçun cezasını karşılıyor olması gerek. Kamu vicdanında suçlunun cezasını çekmediği düşünülürse adalete güven sarsılır, bu da toplumu yanlış şekillendirip bir fitili ateşler.
B.K.: Adaletin yerini bulmadığı pek çok olayla karşılaşıyoruz maalesef. Çoğumuzun içinde öfke birikiyor. Herkesin kendi adaletini araması sosyal devlet yapısını tabii ki bozacaktır. Bizim coğrafyamız için bir ütopya gibi olsa da şu anda, umalım ki hukuk sistemi bunları düşündürmeye bile gerek bırakmasın.
BORAN KUZUM: HERKESE SAYGI DUYMAYA YETECEK TOLERANSIMIZ YOK
Saygı size ne ifade ediyor? Sevgiden önce mi gelmeli sizce?
M.D.: Saygının olmadığı yerde sevgi kalıcı olmaz, kimseyi sevmekle yükümlü değiliz ama herkese saygı duymakla yükümlüyüz.
B.K.: Yaş aldıkça kendi küçük çevremde sadece sevdiğim, sevmeye emek harcamaktan zevk aldığım insanlar kaldı. Sevgi daha özel bir duygu. Saygı, o özel insanlara karşı beraberinde gelişiyor zaten. Bence herkese saygı duyamayacağımız kadar toleransımızın azaldığı bir dönemdeyiz.
MİRAY DANER: SAYGISIZ BİRİNİN VARLIĞINI GÖRMEZDEN GELİRİM
Nasıl birine asla saygı duyamazsınız?
B.K.: Hak yiyen, kendini üstün gösterme çabasıyla başkalarını ezen, ötekileştiren, faşist, kendinden farklı olanları kabul etmeyen, bulunduğu duruma göre şekil değiştiren, kadına şiddet uygulayan ve aşağılayan kimseye saygı duymam.
M.D.: Kendine ve etrafındakilere saygı duymayan birine saygı duymam. Bu, o kişiye saygısızlık yapacağım anlamına gelmiyor ama… Varlığını görmezden gelirim.
BİRİ HAYATIMA MÜDAHALE ETTİĞİNDE DARLANIYORUM
Birinin sizi yönetmeye çalıştığını hissettiğinizde tepkiniz ne olur?
B.K.: Bu soru benim için sorulmuş gibi. (Gülüyor) Özgür ruhlu bir insanım, birinin hayatıma müdahale ettiğini hissettiğim an darlanıyorum. Hemen uzaklaşırım.
M.D.: Bazen bu manipülasyona maruz kaldığımızı o olayın veya kişinin dışına çıkmadan fark edemeyebiliriz. Böyle bir durumu fark ettiğinizde de otomatik olarak kendinizi korumaya alır, o durumdan ya da o kişiden uzaklaşırsınız.
Sizce tacizin sınırı nerede başlar?
M.D.: Bu konuda daha çok bilinçlenmemiz gerekiyor. Kişinin kendi için çizdiği sınırları zorlayan, rızası dışında gerçekleşen her eylem tacizdir. Başka birinin ya da eylemi gerçekleştiren kişinin rahatsız olmayacağı bir şeyden, olayın muhatabı rahatsızlık duyabilir. Dolayısıyla karşıdaki kişinin verdiği alanın sınırı aşıldığı anda taciz başlar.
B.K.: Herkesin çizdiği ve gösterdiği sınırları vardır. O sınır aşıldığı an taciz başlar benim için.
Tanıştıkları gece, Helen’in Savaş’a “Korkuyor musun ıslanmaktan?” sorusu bence önemli bir soru. Hangi durumlarda kontrollü davranır, hangi durumlarda “Islanmak güzeldir” dersiniz?
B.K.: Bazı alanlar benim için siyah ve beyazdır. Yani nettir, iş gibi. İş söz konusu olunca netlik arıyorum. Hayatı yaşamak için de “Islanmak güzeldir” diyorum. (Gülüyor)
M.D.: Ben, her şeyin doğal akışında ilerlemesinden yanayım. Çok sabırlı biriyim; olması için can attığım konularda bile ısrarcı olmam, sabırla beklerim. Zaten yaşaman gereken bir şeyse er ya da geç yaşıyorsun. Kontrolü kaybetmekten korkarım zaman zaman ama hayatın karşıma çıkardığı sürprizlerden de kaçmam. Heyecanlı olan da bu değil mi? Hayatın doğal akışında, beklenmedik anlarda ıslanmak güzeldir.
Bir şeylerin mahvolacağını hissettiğiniz anda geri çekilir misiniz yoksa hikayenin sonunu görmek için devam eder misiniz?
M.D.: “Devam etseydim ne yaşardım?” diye merak etmektense “Denedim ve gördüm” demek bana daha iyi hissettiriyor. Şu sözü çok severim: Yeter ki gece yatağına yattığında ‘Ben elimden geleni yaptım’ de. Bazen kazanamamış olsan da yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.
Profesyonel olarak oyuncu olmanıza rağmen beden diliniz sizi özel hayatınızda ele veriyor mu?
M.D.: Özel hayatımda duygumu, düşüncemi asla saklayamam. Beni biraz tanıyan biri beden dilimden, ses tonumdan duygumu hemen anlayabilir.
B.K.: Biz de bazen çok üzücü şeyler yaşıyoruz. Ama o gün sette o duygumuzdan çok farklı bir şey oynamamız gerekiyor. Kendi duygumu dönüştürerek oyunla aktarmayı öğrenince, set ortamı benim için terapi seansı gibi oldu.
FİZİKSEL OLARAK DEĞİŞTİM
Sizi izlerken, sürekli “Ya Miray Daner ne kadar güzelmiş meğer” dedim. Ben mi daha önce bu kadar farkında değildim yoksa siz mi değiştiniz biraz?
M.D.: Çok teşekkür ederim… Fiziki olarak bir değişim yaşadığımı kabul ediyorum ama bu fark edişinizi daha çok enerjimin, bakış açımın değişmesine bağlıyorum. İçsel olarak yaşadığım olumlu değişimin sonucu olabilir…
Kısa kısa...
Uyandığınızda görmekten ya da yapmaktan en mutlu olduğunuz şey?
M.D.: Kahve içmek.
B.K.: Uyandığımda hemen yataktan kalkmamayı seviyorum.
Rüyanızda onu görünce mutlu uyanmanıza sebep olan biri?
B.K.: Çok rüya görmüyorum ben.
M.D.: Kişi olarak değil de sık sık rüyamda uçtuğumu görüyorum, mutlu uyanmama sebep oluyor.
Aşkın karşısına tek bir kelime koysanız?
M.D.: Merak.
B.K.: Aşkın karşısına kelime koyamam. (Gülüyor)
Hayattaki en büyük tutkunuz ne?
B.K.: En büyük tutkum seyahat ve mesleğim.
M.D.: Mesleğim.
“Dünyaya bir daha gelsem...” cümlesini aklınıza gelen ilk kelimelerle nasıl tamamlarsınız?
B.K.: Bir daha gelmiş olduğumu bilmek isterdim.
M.D.: Bir kabilede doğmak isterdim.
- 1 hafta boyunca için! 7 günde 7 kilo verdiriyor, aç kalmadan zayıflatıyor, kaşık kaşık yiyince yağları cayır cayır yakıyor
- Botoksa para dökmeye hiç gerek yok! Uyumadan 1 damla süren sabah 10 yaş gençleşiyor
- 40 yıllık yoğurtçunun sırrı! Taş gibi yoğurt yapmak için içerisine 15 adet ekleyin: Hem lezzetli hem şifalı, probiyotik etkisiyle vücuda iyi geliyor
- Kelle paçaya büyük rakip! Ruslar kaşık kaşık tüketiyor: Bağışıklığı çelik gibi güçlendiriyor, damar daralmasını önlüyor, lezzetli ve şifalı
- Kadir Ezildi tarifini verdi! Yağmura çamura meydan okuyor: Temizlik suyuna 1 çay bardağı ekleyin