“Elimde fileyle pazar alışverişi yaparım”
Mütevazı, sempatik, neşeli ve babacan tavırlarının yanı sıra oyunculuk yeteneğiyle gönüllere taht kuran usta oyuncu Levent Kırca (64) sivri diliyle de ünlü
Bu röportajda da veryansın etti: “Ülkede sanatçıyım diye geçinen dönekler ve kaypaklar var” dedi... “İşsiz bırakıldım, ödeneğim kesildi” dedi... “Ki “64 yaşında, şarap gibiyim.”
'Cem Yılmaz'ı ihtiyarlara havale ediyorum'
Cem Yılmaz, size twitter’dan ‘moruk’ dedi. Bu sözü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunların Cumhuriyet’e, Atatürk’e saygısı yok ki bana olsun. Adam Gezi olayları sırasında güzel bir twit atmış. Hoşuma gitti, “Hoşgeldin aramıza Cem Yılmaz” dedim. Ertesi gün, Gezi eylemcilerine saldırılar başlayınca Şafak Sezer gibi Cem Yılmaz da twitlerini silmiş. Ben de “Siz nasıl adamsınız?” dedim. Ağzını bozdu, ‘moruk, ihtiyar’ gibi saygısızca sözler etti. Ama bilmiyor ki ülkenin üçte biri ihtiyar. Cem’i Türkiye’deki ihtiyarlara havale ediyorum. Cem Yılmaz Boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz?
Roportaj: Ömer GÖREN
Artık sizi televizyonda görmüyoruz. Neden? Neler yapıyorsunuz?
Son olarak 21 yıllık efsane olan, hatta Guinness Rekorlar Kitabı’na gireceği söylenen ‘Olacak O Kadar’ programım vardı ekranda. Eleştirdiğim Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan programın kaldırılmasını istemiş, aksi takdirde kanalın lisansını iptal edeceğini söylemiş. O günden sonra hiçbir kanalda program yapamadım, işsiz kaldım. Kanunen tiyatrolara verilen 100 bin liralık ödenek de Gezi eylemlerine destek verdiğim için kesildi. Genco Erkal, Ferhan Şensoy ve Emre Kınay gibi bazı tiyatrocular da ödeneği alamadı. Şimdi Türkiye’nin çeşitli illeri ve Avrupa ülkelerinde daha da yoğun tiyatro yapıyorum. İki oyunum var: ‘Azınlık’ ve ‘İçerdekiler’. Bu oyunları, üyesi olmaktan şeref duyduğum İşçi Partisi ve Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığın Ulusal TV organize ediyor. Bir taraftan da Gezi eylemleri konulu üçüncü oyunumu hazırlıyorum.
Hal böyleyken oyunlarınızı rahat sahneleyebiliyor musunuz?
Gittiğim şehirlerdeki bazı valilikler, bize devlete ait olan salonları vermiyorlar. Ama stadyum, düğün salonu gibi yerlerde oynuyoruz. Polisler de kamerayla gelip çekiyor. Oyun bitince kulise gelip ellerimden öpüyor, resim çektiriyor, anne-babalarının selamını getirip “Seninle büyüdük, seni çok seviyoruz” diyorlar. Kimseden korkmuyorum, cumhuriyetçileri ve Atatürkçüleri savunuyorum. Korkarak ülkeyi kurtaramayız. Dolayısıyla, Atatürk’ün karşısında olan herkes Levent Kırca’yı karşısında bulur. Başka sanatçıların cesareti yok, çünkü maddi menfaat peşindeler. Akiller mesela. PKK’nın Türkiye’yi bölmesine araç oldular, insanlara “Türkiye, Kürdistan olmayacak” dediler. Ama ne oldu? Millet kıyameti kopardı, proje yattı. Şimdi de kimse yüzlerine dahi bakmıyor. Ne filmleri izleniyor ne şarkıları dinleniyor. Utançlarından saklanıyorlar. Ben bunları köşemde de yazdım, hiç biri cevap veremedi. Veremezler de. Biri film yapıyor, aldığı maddi desteğin karşılığını filminde Atatürk’ü kötüleyerek veriyor. Diğeri “Başbakan’ın icraatlarını beğeniyorum” diye konuşuyor, devlet yardımının en yüksek kademesinden para alıyor. Bu ülkede ‘sanatçıyım’ diye geçinen ne dönekler ne kaypaklar var. Ama umutsuz değilim, bu adamlardan da yaptıklarının hesabı sorulacak. Son kitabım ‘Önüm Arkam Sağım Solum Dönek’de her şeyi yazdım.
Peki Levent Kırca neyine güveniyor?
Beynine, ciğerine, yüreğine... Şahsi menfaatlerim söz konusu olamaz.
Ülkeyi terk etmeyi düşündünüz mü hiç?
Niye terk edeyim! 64 yaşındayım, şurada ne kadar ömrüm kaldı ki? Ayrıca bana göre hava hoş. Şeriat geldiğinde çarşafı giyecek, imam hatipte okuyacak olan ben değilim. Hapishaneye atsalar yine yazımı yazar, kitabımı okur, yemeğimi yer, yan gelip yatarım. Umrumda bile değil. “Pantolonun belini iple bağlar, öyle gezerdim”
Mal varlığınızı sorsak... Haddimizi aşmış olur muyuz?
Bir dönem çuvalla para kazandım, şimdi de çok şükür kazanıyorum, aç açıkta değilim. Evliyken birçok şeyi Oya (Başar) Hanım’ın üzerine yapmıştık. Boşanırken kendi rızam ile onları sevgili Oya’ya verip şapkamı alarak çıktım. Helali hoş olsun. Şu anda platom ve kostümlerimi taşıyan bir midibüsüm var. Zaten yokluğa alışkınım. Ankara’dan İstanbul’a geldiğimde çoook sıkıntılar çekmiş, aç kalmıştım. Pantolonumun belini iple bağlar, öyle yürürdüm.
Oya Başar ile ayrıldığınıza pişman mısınız? Barışma umudu olmaz mı?
Kesinlikle pişman değil, bilakis memnunum. 10 sene olmuş, herkes kendi yolunu çizmiş, bitmiş. Zaten 8 yıldır birlikte yaşadığım ve sevdiğim bir hanım, kendime göre de bir düzenim var.
Birlikte yaşadığınız hanımefendiyle evliliği düşünüyor musunuz?
Tesadüfen tanıştık. Her zaman nikahlanmamızı söylemişimdir, şu anda da evli gibiyiz. Çok iyi bir insanla birlikteyim ve gerçekten mutluyum. Bana destek verir, ilaçlarımı takip eder, üstümü örter, yemeğimi pişirir. Bir de çocuk yapsa! “Keşke yine çocuğum olsa...”
Çocuk mu?
Torun demek istediniz her halde. Torunum olsun tabii ki isterim. Ama hatundan çocuk yapmak da isterim. Çünkü çocuklara bayılıyorum. Hele kızlar kendilerini bir başka sevdiriyor.
4 çocuğunuz var, biri kız: Ayşe. O sizin için özel midir?
Hepsini çok severim. İlk eşim Nur Hanım’dan olan Oğuzcan (37), Özdeş (34) ile ikinci eşim Oya Hanım’dan olan Umut (32) ve Ayşe (20). Birbirlerinden ayıramam. Fakat Amerika’da yatılı okuyan kızım daha başka.
Özel yaşantınızda da neşeli misiniz?
Daha da matrağımdır. Şen şakrak, mütevazı bir yaşamım var. Her vatandaş gibi otobüse binen, elimde file pazar alışverişi yapar, halkın içinde dolaşırım. Hiçbir vatandaştan üstünlüğü olmayan sade bir adamım. “Senin koruman yok mu?” diye şaşırırlar. “İyi rol yaptığım için adım ‘sarhoş’a çıktı”
Sizi en çok ne kızdırıp üzer, ne mutlu eder?
Vatan hainliği, sahtekarlık, yalancılık, menfaatçilik, ısrarcılık, mazeret beni kızdırır ve üzer. Halkımın bana sevgiyle, gülümseyerek bakması, alkışlaması ise beni mutlu eder. Ama beni çok fazla adam yerine koymaları da havaya sokabilir. Arkamdan “Şerefli, sağlam bir herifti” demeleri de benim için yeterli.
Sizi ‘sarhoş’ olarak nitelendirenler çıkıyor. Doğru mu bu?
Adımı sarhoşa çıkarmalarının sebebi oynadığım sarhoş rollerinin çok meşhur olması. Halbuki çok nadir, sevgilimle bir duble rakı içerim. Sigaram bile yoktur. Aslında içebilsem keşke! Ama bünyem kaldırmıyor.
Hâlâ çok aktif ve enerjiksiniz. Sağlığınız nasıl?
Yüksek tansiyonum, ritm bozukluğum, kalp rahatsızlığım var. Bunun için de kan sulandırıcı ilaçlar alıyor, sıkma meyve suları içiyorum. Spor yapamıyorum ne yazık ki. Tek sporum sahne.
Kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz?
64 yaşındayım. Hissettiğim yaş da bu. Yaşlanmak beni mutlu eder. Hiç ölmeyecekmişim gibi yaşıyor, yarın ölecekmişim gibi de hazırda bekliyorum. Henüz hayatımın son perdesini oynamadım, çok yakında büyük numaralarım olacak. İpucu yok. Bekleyin ve görün.
Paça çorbasına buyurun
Babam ressam ve heykeltıraştı. Genlerimde olacak ki çamurdan heykel ve resim yapıyorum. Ama satmam, ilerde sergi açabilirim. Bilhassa ölmüş bir arkadaşımın büstünü yapmak acımı azaltıyor. Müzik dinlemeye ve kitap okumaya bayılırım. Çok da güzel yemek ve salata yaparım. Şu anda paça çorbası kaynatıyorum mesela.
- Kaşık kaşık yiyoruz ama metabolizmayı alt üst ediyor! Her kahvaltı sofrasında var, ömrü 10 yıl kısaltıyor, diyabete davetiye çıkartıyor
- Karaciğeri resmen yeniden doğmuş gibi yapıyor! Her sabah aç karnına 1 kaşık yutmak yetiyor: Bağırsakları fokur fokur çalıştırıp ömre 10 yıl ekliyor!
- Göz altı morluklarını tarihe karıştırıyor! 3 malzemeyle evde hazırlanıyor: Kan dolaşımını hızlandırarak cilt tonunu eşitliyor
- 3 hafta uygulayınca iğne ipliğe çeviriyor! Vücuttaki yağları eritiyor: Metabolizmayı çalıştırıp forma sokuyor
- En asil burçlar onlarmış! Çevrelerindekileri auraları ile büyülüyorlar