Genco Erkal: Çok hırpalandım ama hep onurumla yaşadım, kendimi hiç satmadım
Sanat yaşamında 60 yılı geride bıraktı. Hep zor yollardan yürümüş, kendi deyimiyle epey hırpalanmış ama bu yolu bilerek, tercih ederek yürüdüğünü söylüyor. “Hiçbir iktidar, muhalif, düşünen, sorgulayan beyinlere tahammül edemez” diyor. Genco Erkal, yaklaşık iki yıl aradan sonra Ahmed Arif’in şiirlerinden oluşan müzikli gösteri ‘Şahdamarım’ ile 1 Temmuz’da sahnede olacak. Hem yeni oyununu hem de tüm tiyatro yolculuğunu konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Pandemiyle birlikte, iki yıla yaklaşan bir sürecin sonunda 1 Temmuz’da, ‘Şahdamarım’ oyunuyla sahnede olacaksınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Geçtiğimiz yıl sahnede 60’ıncı yılımı kutladım. Tiyatro benim için meslek değil, bir yaşama biçimi. “Tiyatro insanı” diyorum kendime. Pandemi öncesi ayda ortalama 20 gün sahnedeydim. Böyle yaşayan biri için aylarca eve kapalı kalmak büyük bir şok oldu.
Neler yaşadınız bu süreçte?
Kimyam bozuldu. Eklemlerim paslandı, tutukluk yaptı. Bir korku geliyor insana, bir daha eski formumu tutturamayacağım, yeni metin ezberleyemeyeceğim gibi karabasanlar üşüşüyor insanın beynine.
Sonra nasıl baş ettiniz bu duygularla?
Kendime başka uğraşlar buldum. “İnsanlar tiyatroya gelemiyorsa ben, tiyatroyu onların evine götürürüm” diyerek arşivimizdeki eski oyunları, kurduğum YouTube kanalımda yayımlamaya başladım. Pek çok insan ekonomik nedenlerden tiyatroya gidemiyor ya da büyük kentlerde yaşamadığı için tiyatroya ulaşamıyor. Onlar için değerli bir fırsat oldu. Ben de 60 yıl boyunca beni destekleyen izleyicilerime biraz olsun gönül borcumu ödemiş oldum.
AHMED ARİF, EDEBİYATIMIZDA BİR DORUK NOKTASI
Ve Ahmed Arif’in şiirlerinden oluşan müzikli gösteriyi ‘Şahdamarım’ adıyla sahneye taşımaya karar verdiniz…
Bir yerden sonra “Pandemi mutlaka bitecek” diyerek yeni oyun üzerine düşünmeye başladım. Ahmed Arif, tartışmasız bir şekilde edebiyatımızda bir doruk noktası. Ömrü boyunca yazdığı bir tek şiir kitabıyla gönüllerde taht kurmuş, mısraları dilden dile dolaşmış bir ozan. Çok sevdiğim iki müzisyen dostum, bu projeye büyük coşkuyla omuz vermeyi kabul etti. Ercan ve Gökhan Çağıran kardeşlerle yoğun bir çalışmaya giriştik. Ahmet Kaya, Rahmi Saltuk ve Grup Ekin’in bestelerini kullandık. Ayrıca Ercan ve Gökhan, oyun için altı yeni beste yaptılar. Şiirle müziğin iç içe geçtiği bir yapı oluştu.
HİÇBİR İKTİDAR; MUHALİF SESLERE, DÜŞÜNEN, SORGULAYAN BEYİNLERE TAHAMMÜL EDEMİYOR
Bugüne kadar, eserlerini sahneye taşıdığınız isimler hep zor yollardan yürümüş isimler… Bu, özel bir seçim mi?
Biz ülke olarak, nedense değerli sanatçılarımıza çok çektirmişiz. ‘Üç Kemal’ler’; Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Kemal Tahir yıllarca hapis yatmış. Nazım Hikmet, Can Yücel, Aziz Nesin… hangi birini sayayım. Ahmed Arif de bu zulümden nasibini almış bir ozan. Hiçbir iktidar; muhalif seslere, düşünen, sorgulayan, eleştiren beyinlere tahammül edemiyor. İşin tuhafı, bütün bu kötü muameleye rağmen bu eşsiz sanatçılar, ülkelerini ve insanlarını çok sevmişler. Onu yüceltmişler, el üstünde tutmuşlar.
Bu kez Ahmed Arif’in eserlerini sahneye taşımanızda bunlar mı etkili oldu?
Elbette! Ahmed Arif, tüm bu saydığım zorlukları ziyadesiyle yaşamış isimlerin başında gelen bir ozan. Ülkesini, emekçilerini gözü gibi sevmiş, zulme, haksızlığa, baskıya karşı, özgürlüğü savunmuş, sevdasına delicesine bağlanmış. Aramızdan ayrılışının 30’uncu yılı olması da bizi biraz tetikledi. ‘Şahdamarım’ adlı oyunumuz, onun anısına bir armağan olsun istedik.
YAŞADIĞIMIZ DÜNYA, İNSANI TİKSİNDİRECEK KADAR PİSLİKLE DOLU AMA ELE ELE VERİRSEK BAHARI GETİREBİLİRİZ
Ahmed Arif’in en ünlü dizelerinden yola çıkarak sorsam; sizce dağlarına bahar gelecek mi bu memleketin?
Ben umutluyum. Bu konuda örnek aldığım sanatçı Nazım Hikmet’tir. 13 yılını hapislerde geçirdi, bir o kadar yılını sürgünde, vatan hasretiyle geçirdi. Ama geleceğe olan inancını hiç kaybetmedi. Kolay değil biliyorum… Yaşadığımız dünya, insanı tiksindirecek kadar pislikle dolu ama el ele tutuşup dayanışma içinde emek verirsek, birlikte baharı getirebiliriz.
BENİM YAPIM ÇOK İNİŞLİ ÇIKIŞLIDIR
BİR AN DEPRESYONA GİRERİM, ARDINDAN DORUKLARDA UÇARIM
83 yaşındasınız ve deyim yerindeyse hala aşkla zeytin dikiyorsunuz. Bu gücü ve inancı nereden, nasıl buluyorsunuz?
Yaptığım işe inanıyorum. Mesleğime tutkuyla bağlıyım. Toplumu eğitme, ona doğru yolu gösterme, ışık tutma konusunda yararlı olduğumu düşünüyorum. İnandığım yolda boyun eğmeden yürüyorum.
Hiç çekindiğiniz, korktuğunuz, kendinizi çaresiz ya da yalnız hissettiğiniz zamanlar olmadı mı?
Olmaz mı! Benim yapım çok inişli çıkışlıdır. Bir an depresyona varacak kadar karamsar olurum. Arkasından doruklarda uçarım. Önemli olan o en dibe vurduğunuz an, bunun mutlak olmadığının, direnir, sabrederseniz bunu mutlaka atlatacağınızın bilincinde olmaktır. Nitekim bir süre sonra yükseliş başlar. Emek vermek, üretmek ve yaptığım işten keyif almak… Beni ayakta tutan budur.
Genco Erkal deyince, insanların aklında siyasi bir duruş beliriyor. Toplumsal olaylara yaklaşımınızda hep belirgin bir tavır var. Bedel ödediğinizi düşünüyor musunuz?
Tiyatronun toplum içindeki işlevinin, görevinin, sorumluluğunun bilincine vardığımdan beri politik tiyatro yapmayı seçtim. Her zaman ezilenlerin yanında oldum. HHaksızlığa, baskıya, adaletsizliğe karşı çıktım. Evet, özellikle yaşadığım askeri darbe dönemlerinde epey hırpalandım. Oyunlarımız yasaklandı, yargılandık, saldırıya uğradık, linç edilme tehlikesi yaşadık. Ama bunun, seçtiğimiz yolun doğal bir sonucu olduğunun hep bilincindeydik. Bugün de benzeri baskılar devam ediyor. Alıştık artık.
Tüm bu saydığınız zorluklara rağmen, Dostlar Tiyatrosu, yarım asırdır ayakta. Yola çıktığınız noktayla şu an durduğunuz yerin muhasebesini yapınca, gördüğünüz tablo size ne hissettiriyor?
Bir tek şeyi kesin olarak söyleyebilirim. Çok zorluklar yaşadım ama yaptığım hiçbir şeyden utanç duymadım. Hep inandıklarımı yaptım. Her zaman dürüst, tutarlı, içten, yapmacıksız, afrasız tafrasız, alçak gönüllü ve onurlu yaşamayı seçtim, kendimi satmadım. Bu da az bir şey değil sanırım. Yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım. Ne kadar becerebildiysem artık…
İLGİ ÇEKİCİ BİR ÖZEL HAYATIM YOK
Özel hayatınızla ilgili çok az şey biliyoruz. İşiniz dışında neredeyse hiç ortada yoksunuz. Genco Erkal’ın nasıl bir hayatı var?
Bazen ben de şaşıyorum kendime, sanki tiyatro dışında benim hayatım yokmuş gibime geliyor. Sürekli bir çalışma var. Hep kendimi geliştirme, aküleri doldurma gayreti… Edebiyattan, müzikten, tüm sanat dallarından besleniyorum. Eşimle dostumla yiyip içmekten, sohbet etmekten hoşlanıyorum. Az ve öz dostum var. Spor hayatımın önemli bir parçası. Yaz kış yüzmeyi ihmal etmem. Teknede mavi yolculuk yapmak en sevdiğim tatil biçimi. Bir kızım, iki torunum var. Onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Açıkçası, bu kadar işte. Fazla ilgi çekici bir özel hayatım yok sanırım. (Gülüyor)
1 Temmuz, saat 21.00’de Göztepe Özgürlük Parkı
2 Temmuz, saat 21.00’de Kadıköy Belediyesi, Selamiçeşme Özgürlük Parkı
14 Temmuz, saat 21.00’de Küçükçiftlik Park
- Aydın Dağları’nda son yılların en verimli hasadı yapıldı! En güçlü antioksidan: Kalbe giden damarlarda yağ çözücü etkisi yaratıyor
- Karlı ve yağmurlu havalarda tabak tabak için! Vücudu soba gibi ısıtıyor: Böbrek ve karaciğere kalkan oluyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama tansiyonu, şekeri tavana çıkarıyor! Zehirden bile daha zararlı 3 besin, ağzınıza bile sürmeyin
- Her yemekte sarımsak soymaya son! Dondurucuda aylarca tazeliğini koruyor
- Yumurtadan 30 kat faydalı! 1 kaşığı protein depolarını fullüyor, etten 20 kat ucuz, kaslara protein banyosu yaptırıyor