Geri duvarların renkli düşmanı: Graffiti
Graffiti aleminde bir şeyler oluyor. Dünyanın en ünlü ve en gizli graffiti sanatçısı Banksy’nin sanat eserine çevirdiği kapılar, duvarlar yerlerinden sökülüp satılıyor. Çizdikleri milyon dolarlara alınıyor. O ise onu yutan kapitalizm ile mücadele etmek için kendi eserlerini parçalıyor. Ama o parçaladıkça eserin fiyatı artıyor!
Işıl Cinmen
isil.cinmen@posta.com.tr
Yani kısacası ‘sanat anarşizmi’ olarak tarif edilen graffiti, düşmanı olduğu kapitalizm tarafından ele geçirilmiş gibi görünüyor. Otoriteye karşı çıkma ritüeli, sokakların en sevilen illegali, sistem tarafından yutuluyor. Bu hüzünlü yenilgiyi ve İstanbul sokaklarının halini anlamak için Türkiye’nin ilk graffiti efsanesi Turbo’yu ve son dönemin popüler graffiticisi RealWeak’i dinliyoruz...
REALWEAK: DEVLET GRİYİ SEVER BİZLER İSE RENKLERİ SEVERİZ
Bu iş hâlâ illegal mi Türkiye’de?
Kanunen hâlâ suç ama dünya değişiyor. Eskiden vandalizm olarak görülen, suç sayılan bu işi şimdi polisler bile sanat olarak görüyor. Düşünsene Karaköy, Cihangir şehrin en popüler yerleri ve tüm duvarlar graffiti dolu. İnsanlar bu duvarların önünde fotoğraf çekip Instagram’a koyuyor. Böylece yavaş yavaş insanların algısında ‘suç’la olan ilişkisi yok oluyor.
Evet, meşruiyet sağlaması bakımından iyi fakat büyük resimde graffitinin ruhuna nasıl etki ediyor?
Tüm dünyada bir süredir Banksy’nin de popülaritesinin artmasıyla, graffiti sektörün ilgisini çekmeye başladı. Önceden gri duvarları boyarken polisten kaçan bizler, şimdi kafelerin, ofislerin, otellerin duvarlarını boyamak için üstüne para ödenen insanlara dönüştük. O kadar ki şimdi geceleri şehrin duvarlarını özgürce boyamak için gelen işleri reddetmek zorunda kalıyorum, çünkü zaman kalmıyor. Bu elbette graffitinin ruhuna zarar veriyor.
Onun ruhunu ne oluşturuyor?
Özgürlük, adrenalin, yaratıcılık ve “Ben buradayım” duygusu. Önünde kimseye ait olmayan kocaman gri bir duvar var ve o senin renklerinle doluyor. Altına da imzanı atıyorsun, ertesi gün ona bakan herkese “Ben buradayım” demiş oluyorsun.
Takma isim geleneğinin kökeninde illegal dönemler mi var?
Evet, eskiye dayanıyor. Graffiti tüm dünyada yasal olmayan bir sanattı, uzun zaman vandalizm olarak algılandı. Dolayısıyla adını soyadını yazsan ertesi gün enselenirdin. Bu kültür, 1960’lar New York’unda politik eylemcilerin ve sokak çetelerinin seslerini duyurmak istemesiyle başladı. İlk tag’ler (lakaplar) de o zamandan geliyor. Sonra 70’lerde rap ve hip-hop kültürüyle dünyaya yayıldı. Kısa isimler kullanılmasının nedeni ise hızlıca yazıp kaçmak için...
Senin adın neden RealWeak?
Sanatın sonu yoktur, bu konuda asla güçlü olamazsın, ben oldum diyemezsin. Sonsuza kadar eksik görmek istiyorum kendimi... Bunu kendime hatırlatmak için ‘weak’ yani ‘güçsüz, yetersiz, cılız.’ Çizgim realistik olduğu, gerçeğe yakın çizdiğim için de ‘real’ yani ‘gerçek.’
Görünmez olsan nereyi boyamak isterdin?
Boğaz köprüsünü, tüm gri tünelleri, Marmaray’ı... Ama baksana bu ülkede gençler gri merdivenleri rengarenk yapınca ertesi gün belediye gelip tekrar griye boyuyor. Benim kafam bunu almıyor. İnsanlar neden renklerden kaçıyor? Sanırım devlet griyi seviyor, bizler ise renkleri...
TURBA: GRAFFİTİ İLLEGALDİR YASAL OLMASINI İSTEMEM
Sen Türkiye’nin ilk graffiticisi olarak tanınıyorsun. Nasıl başladın?
80’lerde break dance popüler olduğunda ben de yapmaya başladım. Break dance yaparken plak kapaklarında graffitileri görüyordum. Ama ne olduğunu anlamıyordum. Betamax’lı video kaset dönemleriydi ve harıl harıl break dance filmlerini bulmaya çalışıyorduk. ‘Beat Street’ isimli filmi seyredince graffitinin ne olduğunu anladım ve bu işi yapmalıyım diyerek başladım. 1985’ten beri sokaklardayım.
Tonla ilginç hikayen olduğunu biliyorum ama yerimiz az olduğu için benim için önemli sorularla gitmek durumundayım. Bir graffitici için bu işin en önemli duygusu ne?
Sokaklara adınızı yazıyorsunuz, bir şeyler çiziyorsunuz ve kimse onları kimin yaptığını bilmiyor ama bilmeden sizi konuşuyorlar. Clark Kent ve Superman gibi! Elbette adrenalin ve gizli meşhur olma duygusu da var. Graffiti yaşadığınız dünyada sizin de var olduğunuzu göstermektir. Bir graffiticiye ne yaptığını sorarsanız size “Sadece adımı yazıyorum” der.
Graffitinin tümüyle yasal olmasını ister miydin?
Asla istemem. Graffiti özünde illegal bir sanattır. İzinli ve izinsiz graffitide birçok başarılı sanatçı var. İsteyen, kabiliyetine göre istediğini yapar.
İstanbul ve diğer büyük şehirlerin sokakları her geçen gün renkleniyor. Griler azalıyor. Türkiye’de bu sanat nereye gidecek sence?
Bu aralar revaçta ama tabii ki popüler kültür tarafından tüketilene kadar. Graffiti sayesinde yeteneğini duyuran ve kendine has stili olan sanatçılar işlerini yapmaya devam edecek. Sanat dünyasına ise bu kazançlar kâr kalacak. Türkiye’de benim hayalini kurduğum seviyeye maalesef gelmedi graffiti. Bu ülkedeki her alt kültür bir anda moda oluyor. Gençler arasında birden yayılıyor. Sonra birileri bundan çıkar sağlıyor. Ve gerçekten ruhla, tutkuyla üretenler bir süre sonra bırakıyorlar. Umarım graffitinin başına gelen de bu olmayacak.
- Dikenlerin arasında yetişiyor! Kilosu 120 TL: Kompostosunu yapıp bardak bardak için, doğadan gelen C vitamini kaynağı
- Kış sözleri 2024! Kısa, uzun ve anlamlı kış ile ilgili güzel sözler!
- Cennet hurması yemek için 10 sebep! Pazardan kilo kilo alıp kış boyu tüketin
- Göz kremine çuval çuval para dökmeyin! Koyu halkaları 2 ton açıyor: Göz altı şişkinliğini silip süpürüyor
- Bağırsakları santim santim onarıyor! Kabızlık derdine son veriyor: Bağırsak kaslarını makine gibi çalıştırıyor