'Isırgan otundan ip puf mantarından yara merhemi'
'Doğa'da Tek Başına' adlı televizyon programını izlediniz mi hiç? Programı hazırlayan Serdar Kılıç gerçek bir doğasever. Doğayı ve nimetlerini anlatıyor programında. Ama asıl çarpıcı olan, doğada yalnızken nasıl hayatta kalınabileceği bilgisini vermesi...
ÇAĞNUR HATİPOĞLU
Çiçek, böcek, ağaçlardan hangilerinin yenebileceğini, ateşin nasıl yakılacağını, barınak oluşturmak için ne yapılması gerektiğini anlatıyor. Yaşayarak ve uygulayarak. Bir başka deyişle Serdar Kılıç gerçek bir ‘survivor’ olmanın yollarını öğretiyor. Bunu yaparken de doğası zorlu ülkelere gitmesi gerekebiliyor. Mesela, Grönland’dan yeni dönmüş. Serdar Bey’den o kadar ilginç bilgiler aldık ki...
Bir televizyon kanalında ‘Doğada Tek Başına” adlı bir program hazırlıyorsunuz. Yabancı belgeselleri andıran, hatta daha da ötesinde bir programla doğayı tanıtıyorsunuz. Nasıl yola çıktınız?
Benim işim şehirde gezinmek değil, doğada bulunmak. İnsan en çok mutlu olduğu yerde bulunmak istiyor. Bu yüzden çabaladım ve çok sevdiğim bir işi, meslek haline getirdim.
”Toprağa basmaya bile kıyamıyorum” demişsiniz. Bu çok ilgi çekici.
Toprağın ve doğanın canlı olduğunu düşünüyorum. Üniversitede jeoloji okuyordum. Tahtalarda teorize edilmiş, mikrobilime sığdırılmış jeolojiyi anlatan öğretmenleri dinleyemedim ve okulu bıraktım. Ben okulu bırakmasam o beni bırakacaktı. Jeolojiyi derste değil, doğada gezerek öğrenmek istiyordum.
Doğayla ilk kucaklaşma ne zaman oldu?
Çocukken. Sivaslı bir asker çocuğuyum. Babam beni diğer asker çocukları gibi kampa gönderirdi. Ben ise (gülüyor) dedemin çiftliğine giderdim. Orada yüzlerce hayvan vardı. Tarla işleri, ekinleri, şenlikleri olurdu. Tırpanla ot biçme hikayelerini çok dinlemişimdir. At binersin, saman kokuları, atın teri, dışkısı sarar dört bir tarafını. Şimdi atım var, bazen gözlerimi kapatıp o kokuyu çekerim burnuma.
“Doğada aç kalan bence aptaldır”
Televizyon programında doğada tek başına hayatta kalmayı öğretiyorsunuz. Bunun belli bir sırası var mıdır?
Var. Şehirde ilk olarak ne yapıyoruz? Barınıyoruz. Doğada da önce barınacak bir yer bulmalısınız. Başınızı sokacak bir yer edinirseniz soğuktan, rüzgardan, ıslaklıktan, hayvanlardan korunursunuz. Bu, bir. İkincisi, ateş yakmak. Çünkü ateş yakmak, moral ve motivasyonunuzu düzeltir. Ateşin sadece rengi bile motivasyon yükseltir. Motivasyonu düzelen kişi de fikir üretir, bilgilerini hatırlar, yaratıcılığını arttırır. Üstelik ıslaksanız ateş sayesinde kurursunuz. Ayrıca ateş hayvanları sizden uzak tutar. Suyu steril etmek, yemek pişirmek için kullanabilirsiniz. Üçüncü sırada, yemek-içmek meselesi gelir. Toprakta bir çok yiyecek var. Mantar toplar, yersiniz. Yemlik, kuzu kulağı toplarsınız. Hele Anadolu gibi zengin topraklarda kaybolsanız bile açlıktan ölmezsiniz. “Doğada açlıktan ölüyordum” diyene “aptal” derim. Hele Anadolu, doğa zenginidir. Herhangi bir bölgesinde bile, mutlaka yenilebilen otlar vardır. Dikenli bitkiler, kökler vardır. Keven vardır mesela, kökü yenebilir. Sonra çenger vardır, onun da kökünden yemek ve sakız yapılabilir. Kangal dikeninden de yemek yapabilirsiniz.
Ama biz bu bitkileri görsek bile ne olduğunu bilmeyiz ki...
Tabii bunları bilmek lazım. Ben biliyorum ama şehirde yaşayan adamın biraz geriye dönüp araştırması, bitkileri tanıması lazım.
Bunları nasıl öğrendiniz?
Çoğunu yaşayarak ve gezerek öğrendim.
“Güneş ve yıldızlar yönünüzü gösterir”
Biraz önce ateş yakmanın gerekliliğinden bahsettiniz. Kibrit, çakmak yoksa?..
Ateş yakmak için üç unsura gerek var: Oksijen, yanıcı malzeme ve ısı. Buzdan bile mercek yapıp yansıtarak ateş yakabilirsiniz.
Diyelim ki doğada kaybolduk. Nereye gideceğimizi nasıl anlayacağız?
Yönünü bulmak için güneşe, yıldıza bakarsın. Ağaçların konumuna, hayvanların yuvalarına bakmak da fikir verir. Mesela karıncalar, yuvalarını güneye dönük yaparlar. Yuvanın sırt kısmını da kuzeye, ağaçlık yerlere yaslarlar. Önemli bir nokta daha: Kaybolduğunu anladığın anda oradan uzaklaşmayacaksın. Çünkü arama kurtarma ekipleri kaybolanları bulmak için bir çember çizerler. Oradan uzaklaşan, çemberi büyütmüş olur, bulunmayı zorlaştırır. Kaybolduğunda, en kısa zamanda bir barınak veya korunaklı yere geçip ateş yakmalısın. Ateş, bulunmayı da kolaylaştırır.
Yaşam için gereken suyu nasıl bulabiliriz?
Herhangi bir su kaynağı bulduysanız, suyu temiz hale getirmek için karbona ihtiyacınız olacak. Bir odun parçasını yakarak koz haline getirin. Üstünden suyu akıtarak süzün. Bu yöntemle en güvenli suya sahip olursunuz. Çam iğneleri kullanarak çay yapabilirsiniz mesela. İçinde C vitamini vardır. Zaten hayvanların izini takip eden hem suya hem yiyeceğe kavuşur.
Diyelim ki arı soktu. Ne yapacağız?
Hemen toprağa idrarınızı yapacaksınız. Islanmış toprağı alıp arının soktuğu yeri bununla sıvayacaksınız. Doğada her sorunun çözümü var, emin olun.
“Isırganın panzehiri yanıbaşındaki bitki”
Programda doğal reçeteler de veriyorsunuz. Isırgan otunun panzehiri, tam yanında dururmuş. Isırgan otu cildi yaktığında ivelek otu sürmeyi öneriyorsunuz. Kaşıntı bu sayede geçiyormuş...
Evet. Isırgan otu genellikle yeşillik, sulak alanlarda olur. İnsan dışkısına yakın yerlerde yetişir. İvelik otu da aynı şartlarda büyür, ısırgan otunun hemen yanında beslenebilir. İvelek otunun yaprağından bir parça koparın, elinizle ovuşturup suyunu çıkarın, kaşınan yerlere sürün. Kaşıntının geçtiğini görürsünüz. İvelek otundan yemek de yapabilirsiniz. Ayrıca, yaprağının serin tutma özelliği vardır. Yiyeceği, otun yapraklarına sarın, buzdolabı etkisine tanık olun. Dedem, ivelek otuna tereyağını koyar, gideceği yere erimeden götürürdü.
Bize vereceğiniz başka ilginç bilgiler vardır mutlaka... Olmaz mı?
Söğüt ağacının iç kılıfından ip yaptım mesela. Çok sağlam. Açıldığında 50 metreyi buluyor. Onu kolumda taşıyorum. İp haline getirdim, örerek sıkılaştırdım, Bu iple olta yaparak balık avlayabilirsin. Barınak yapacaksan bağlamakta kullanabilir, sökük yerlerini bununla dikebilirsin. Isırgan otuyla da ip yapılır. Otun bir dalını alın, dış kılıfını çıkarın, içindeki suyun akmasını bekleyin. Sonra parça parça ayırıp yün eğirir gibi örün. Uçlarını birbirine ekleyince yün gibi uzatabilirsiniz.
Isırgan otu canımızı acıtmayacak mı?
Hayır, yakmaz. Isırgan otunu tutmanın da bir yöntemi var. Bitkinin üzerinde kristal borular var. Bunlar patladığı zaman içindeki zehirli gaz elinize yayılır. Aslında bu da bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Ama eliniz yansın istemiyorsanız, kökünden tutarak yaprakları hızla yukarıya doğru çekin.
Bir şeyi çok merak ediyorum. “Doğada yalnız olmak ve hayatta kalmak” diyoruz ama yanınızda kameraman oluyor.
Belki başkaları da vardır çekimlerde... Çekimlere 5 kişi gidiyoruz. Yiyecek ve içeceklerini alıyor onlar. Dört kişi normal hayatına devam ediyor, sadece ben doğada tek başıma oluyorum. Çok riskli yerlerde 3 kişi oluyoruz. Bazı yerlere tek başıma gittiğim oldu, gece çekimlerini bile kendim yaptım. Lokasyona göre ekip benimle kalıyor veya şehre gidip geliyor.
Doğada açlığa ne kadar tahammül edebiliriz?
Bir insan en fazla 3 hafta aç kalabilir. Ama oda sıcaklığında bir yerdeyse.
“Yöneticilere ders veriyorum”
Bu işten para kazanabiliyor musunuz?
Şehirde işlerim var. Doğayla ilgili seminerler veriyorum. Ayrıca üst düzey şirket yöneticilerine takım çalışması, motivasyon üzerine eğitim veriyorum.
Yöneticiler sizden ne öğreniyor?
Olaylar karşısında nasıl soğukkanlı olunacağını. Buna ‘durumsal liderlik’ diyorum. Yavuz Sultan Selim, Mısır’ı fethetmek için altı-yedi ay süren bir sefere çıkıyor. Bu sefere bütün şehir lojistik olarak gidiyor. Bu örnekteki takım çalışmasını, iletişimini, bir şirkete uygulayabilirim. Bu seferin sadece iki günlük bölümünü uygulasam bile hem motive olurlar, hem de liderlik ve takım çalışmasını öğrenirler.
Gerçekleştirmek istediğiniz bir proje var mı?
Her zaman projelerim vardır. Gerçek kahramanlık hikayeleri var kafamda. Ama ‘Gladyatör’ ya da ‘300 Spartalı’ gibi kurgu hikayeler değil. Geçmişimizde yer alan gerçek hikayeler... Askerlerin hikayeleri mesela. Ebeveyn ilişkisini güçlendirmek için kış aylarında bir kamp ortamı yaratmayı düşünüyorum. Kışa kadar, doğa ve doğada hayatta kalmak ile ilgili sahip olduğum tüm bilgilerin yer alacağı üç kitap çıkarmak istiyorum.
“Tezekten çıkmış buğdayı yedim”
”Asker” dediniz de... Bir programınızda Kars’a gitmiş, Sarıkamış Harbi’ni ve orada soğuktan donarak hayatını kaybeden askerlerimizin yaşadıklarını canlandırmıştınız. Böyle şeyler mi hazırlayacaksınız?
İlkokula Sarıkamış’ta başladım. O sayede çok şey öğrendim. Sarıkamış Harbi’ni anlatan çok kitap okudum, kaynaklardan yola çıkarak günlükleri inceledim. Programda da harbi yaşayarak canlandırdım. Askerlerimizin nasıl donduğunu, ne gibi zorluklar çektiğini görmek istedim. Onların yaşadığını yaşayabilmek için tezeğin içinden çıkardığım buğdayı yedim. İnsanlar aç kaldığında, affedersiniz, insan dışkısı bile yedi.
Doğa uzmanı olarak hangi ürünleri tüketiyorsunuz?
Karakovan balını tüketirim. Tereyağımız Beypazarı’ndan, kaşarımız Kars’tan gelir. Eti, peyniri de en iyi üretilen yerlerden getirtirim.
‘Survivor Yarışması saçmalığın daniskası’
Survivor yarışması için ne düşünüyorsunuz?
Survivor, bence saçmalığın daniskası. Mark Burnett’in uydurması. Kendisi, Kenan Saral, Sinan Saral ve Zeynep Atabay ile beraber katıldığımız gerçek Survivor Yarışması’nda yer almıştı. Sonradan reality şova dönüştürdü. Survivor demek, doğal zorluklarda, hiçbir psikolojik destek olmadan hayatını idame ettirmek demek. Oysa yarışmada kameraman var, helikopter var, doktor var. Ölmeyeceğini bildiğin bir yer ‘survivor’ olamaz.
Çok geziyorsunuz. Ailenize nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Örneğin geçen hafta Grönland’daydım. 65 derece kuzey enleminde 165 kilometrelik bir rota vardı, onu izledim. Oraya ilk kez bir Türk gitmiş oldu. Eşim ve oğlumla sık buluşuyorum. Ya onlar bana geliyor ya ben eve dönüyorum. Oğlum Tibet Kılıç dört yaşında ve bir doğa adamı. Evimizin arkası orman. Orada barınak yaptık kendimize. Yaz-kış gideriz, çay yaparız bitkilerden.
Mudurnu’da macera kampı
Serdar Kılıç’ın Mudurnu’da bir de doğa sporları kampı var. 12 yıl önce kurulan kamp, sadece 8-16 yaş arası çocuklar için. Kampta doğada tek başına kalmanın yöntemleri öğretiliyor: Nasıl barınılır, nasıl balık yakalanır, nasıl yön bulunur, nasıl yemek yapılır... Kampta elektromanyetik alan yaratan hiç bir şey yok. Abur cubur alacak marketin bile olmadığı kampta dağdan gelen su içiliyor. Çocukların yaratıcılığı ve becerileri artıyor. Hedefinin doğayı tekrar insanlarla buluşturmak olduğunu söyleyen Serdar Kılıç şöyle devam ediyor: “Çocuk, tavuğu folyoda görüyor ve onun bir poşetten geldiğini sanıyor. Tavuğu doğada görmemiş ki. Şimdiki çocuklar yalnız ve bilgisayar başında. Çocuk enerjisini harcayamıyor, sonra obez oluyor ve bunun getirdiği psikolojik sorunlar yüzünden sosyalleşmeyi öğrenemiyor. Biraz büyüdükten sonra diyetisyene, ardından psikoloğa gidiyor. Hayat böyle geçmez. İnsan vücudu hareket etmek için yaratılmış. Hem beden çalışacak hem beyin. Hepsi birbirine bağlı.”
SERDAR KILIÇ’TAN DOĞAL REÇETELER
- Puf mantarı, yuvarlaktır. Bastırdığımız zaman koyu sarı ve yeşilimsi bir tozu çıkar. Bu kuru tozu, yaranızın üzerine koyun. Hem mikrop öldürür hem yarayı çok çabuk iyileştirir.
- Bir avcı ormanda ayı avlıyor... Ayının ağzını açtığında dişinin çürüdüğünü ve apse yaptığını görüyor. Hayvanın o dişinin kenarında da söğüt ağacının dış kılıfının sarılı olduğunu farkediyor. Avcı biraz araştırınca, söğüt ağacının içinde aspirinin ham maddesinin bulunduğunu anlıyor. Ayı kendini de doğayı da biliyor.
- Atların sancı ağaçları vardır. Atlar sancı tuttuğu zaman bunu kemirir, iyileşir. Bu, ağrıyı keserken kanı da sulandıran bir ağaç türüdür. Söğüde benzer, sulak yerde bulunur. Kafkaslar bunu çok iyi bilir mesela.
- Sancı ağacının yaprakları siğili de tedavi eder. Yapraklarını havanda dövüp siğilin üzerine koyun. 3-4 günde iyileşir. Biz bunu, kampa gelen bir çocukta denedik. Annesi çocuğa ilaç göndermiş, ben sancı ağacının yapraklarını kullandım. İyileşerek gitti evine.
- Akbağ gibi bir bitki vardır. Bu, kaz tüyü gibi bir şeydir. Bitkiyi, giysinin içine koyarsan vücut sıcaklığını koruyabilirsin.
(09.07.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)
3- Mandalinaları aylarca taze tutmanın formülü bulundu! Bu basit yöntemle mandalinalar çürümeye meydan okuyor: İşte kabzımalların depo tekniği
- Pazardan kilo kilo alın! Ömrü 10 yıl uzatıyor: Tüketenler 100 yaşına kadar yaşıyor, saniyesinde kana karışıyor, kansızlığın kökünü kurutuyor
- Ağrı kesici içip beklemeye son! Ağrı kesiciyi 2 kat hızlı etkili hale getiren yöntem
- Bel, basen ve göbekteki yağları mum gibi eritiyor! Metabolizma hızını yüzde 200 artırıyor, ödemi vücuttan söküp atıyor!
- Cüzdanın bereketini artırıyor! Sadece 1 tane koymak yetiyor, paraya para katıyor, atalarımızdan miras kalan gelenek