Olağanüstü bir aşk hikayesi... Hindistan’da başlayan rüya Türkiye’de gerçek oldu
Okuyacağınız aşk hikayesi en iyi film senaryolarına taş çıkartır. Hindistanlı yazar Ann Patricia Agatha D’Silva, rüyasında sürekli hayatının aşkının Türkiye’de olduğunu görüyor. Ardından da ‘Deniz ve Kum’ adında bir kitap yazmaya başlıyor
Hindistan’da başladığı kitabı bitirmek için Türkiye’ye geliyor. Ruhani bir yolculuğa çıkıyor. Müslüman oluyor. Kısa süre sonra rüyalarındaki aşkını buluyor Sertaç Baycan ile tanışıyor.
Geçmişini Hindistan’da bırakıp Türkiye’ye yerleşiyor. Şimdi bu aşkı bir de hikayenin kahramanlarından dinleyin.
Güzel hikâyenizi dinlemeye sizi tanımakla başlayalım.
Meryem Baycan: Hindistan’da doğdum ve büyüdüm. İş insanıyım. Yaptığım tasarımlarla ülkemde epeyce tanınan biriyim. 15 yaşımdan beri şiirler yazıyorum ve hayatın içindeki gizemi şiirlerimle anlatıyorum. İlk kitabım ‘Kum ve Deniz’de şair bir yazarın romanını okuyacaksınız. Derin bir ruhsal yapım var ve hayatımdaki tesadüfler beni her zaman bir yere götürmüştür. Aslında tanışma hikayemiz de tam bu noktada başladı.
Sertaç Baycan: Ne güzel bir başlangıç oldu. Yaratıcı enerjimiz bizi bir araya getirdi. Ben de 12 yaşımdan beri öyküler ve oyunlar yazıyordum. Yeditepe Üniversitesi’nde sinema okurken senaryolar yazmaya başladım. ‘Leyla ile Mecnun’ dizisinde de hikaye yazarlığı yaptım. İki yazar bir olunca samanlık seyran olurmuş diyeceğim ama bizde daha fazlası oldu.
Aşkınızı nasıl tarif edersiniz?
M.B.: Aslında aşk hikayemiz aynen ‘Kum ve Deniz’ kitabımdaki gibi başlıyor. Kumdaki ayak izleri... Maddi, dijital ve hızlı bir hayatın içinde ruh eşimi arıyordum ve bu arayış beni tam dört kez ‘Dünyanın Merkezi’ olarak gördüğüm Türkiye’ye getirdi. Yüreğimi takip ettim ve de hayatımın aşkını buldum.
Sizce rüyanız neden Türkiye konusunda bu kadar ısrarcıydı?
M.B.: Ruh eşimin burada olduğunu biliyordum. Rüyalarımda sürekli birini görüyordum. Başka bir zamanda, başka bir çağdaydık sanki. Ve rüyamda gördüğüm erkeğin kafasında sadece Müslümanların giydiğini bildiğim beyaz sarık gibi bir şey vardı. Bu adam sanki 14. yüzyıldan ya da belki 300 yıl öncesinden biri gibiydi. Daha önce hiç görmediğim bir figürdü. Ben her zaman uhrevi dünyaya ve maneviyata çok önem vermişimdir.
Yani, bir rüyanın peşinden koştunuz ve hayatınız değişti.
M.B.: Aslında 20 seneden bu yana aynı rüyayı görüyordum. Bu rüya için Hindistan’daki kurulu hayatımı bıraktım, her şeyden vazgeçtim. O rüyanın peşinden koşup Türkiye’ye kadar geldim. Zaten ‘Deniz ve Kum’ kitabımın yarısı Hindistan’da yarısı Türkiye’de geçiyor. Yunus Emre ve Mevlana’dan çok etkileniyordum. Konya’ya, Beypazarı’na, Kapadokya’ya Şanlıurfa’ya gittim. Türkiye’deki tüm mistik ve ruhanilik teşkil eden yerleri inceledim.
Ne kadar ilginç...
S.B.: Zaten eşim tüm dünyayı gezmiş ve araştırmayı seviyor. Aynı zamanda tasarımcıdır. İnanılmaz güzel çantalar, elbiseler tasarlıyor. Bu arada, kendisi söylemedi ama Meryem aynı zamanda ressamdır. Nerede olursak olalım bence kader bizi bir araya getirecekti.
Şimdi en önemli kısma gelelim; nasıl tanıştınız?
S.B.: Caddebostan’da bir kafede kahvemi yudumlarken gördüm Meryem’i. Gerçi o zamanlar adı Ann Patricia Agatha D’Silva’yı. Meryem ismini ona ben verdim. Bunun sebebini eşimin ‘Deniz ve Kum’ kitabını okuyunca anlayacaksınız. Daha ilk görüşte başladı her şey; görür görmez etkilendim ondan. Yanına gittim ve “Merhaba” dedim, o da güzel bir karşılık verdi. O günden bu yana da beraberiz hiç kopmadık. Kader, iki yazarı buluşturdu. Onun kitabını, ruhani bir yolculuğa çıktığını ve hayatının aşkını Türkiye’de aradığını falan hiç bilmiyordum, anlatmadı da. Fakat ben ona aşık oldum. Aslında evliliği hiç düşünmüyordum aklımın ucundan bile geçmezdi. İşime vermiştim kendimi ama onu tanıyınca “Bu benim evleneceğim kadın, hayatımın kadını” dedim.
Birbirinizi görür görmez nasıl bu kadar yakınlaştınız?
S.B.: O güzelliği görüp de fark etmemek haksızlık olurdu. Bence aramızdaki şeyin kaderden başka hiçbir açıklaması olamaz.
Ne kadar süre sonra evlendiniz?
S.B.: Her şey üç ay içerisinde oldu bitti. 15 Haziran’da tanıştık. 19 Ağustos’ta Hindistan’da nikah yaptık ve 30 Ağustos’ta da Zonguldak’ta evlendik. Hem Türk hem de Hindistan kültürüne göre iki düğünümüz oldu.
Katolik'tim Müslüman olurken bir an bile tereddüt etmedim
Aileleriniz bu işe ne dedi?
B.B.: Zaten Türkiye’ye son gelişinde annesi de onunla beraber gelmiş. Biz tanışıp sevgili olduktan hemen sonra annesiyle de tanıştırdı. Annesi de beni çok sevdi ve onayladı. Ben aileme söylediğimde önce şaka yapıyorum zannettiler. Ama sonrasında iki taraf da çok memnun kaldı ve onayladılar. Bizim aşk hikayemiz hem ailemize hem de arkadaşlarımıza büyük bir mutluluk verdi. Açıkçası Allah benim gönlüme göre verdi... İngilizce anlaşıyoruz ama Türkçe’yi de en kısa zamanda ona öğreteceğim.
M.B.: Türkçe konuşmayı çok istiyorum, zor bir dil ama kesinlikle öğreneceğimi düşünüyorum ve tam olarak Türk ve Müslüman gibi yaşamak istiyorum. Kuran-ı Kerim’i çok seviyorum. Tam üç kere okudum. Bu ülkeyi gerçekten çok seviyorum. Defalarca Diriliş Ertuğrul’u izledim. Bence bu dizi Türk örf ve adetlerini tüm dünyaya en iyi şekilde tanıtıyor. Bu arada insanlar Hindistan’da Türk yapımlarına çok düşkünler.
Din değiştirmek zor bir karardır. Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?
M.B.: Elbette çok zor ama bir an bile tereddüt etmedim. Katolik’tim. 2016’da İstanbul’a ilk kez geldiğimde, bir sabah ezanı ile her şey değişti. Sultanahmet Camii’nden gelen o sesi duyar duymaz karar verdim. Bu yüzden ezanın benim hayatımda çok büyük bir anlamı var, hayatımı tamamen değiştirdi.
Kitapta anlattığı adam her şeyiyle bana benziyor
Kitabınız ‘Kum ve Deniz’ neyi anlatıyor?
M.B.: Sertaç ve beni.. Ve ben bu kitabı Sertaç’ı tanımadan önce yazmaya başladım.
S.B.: Kitap kapağındaki resim bile sanki bana benzetilmiş. 76 ve 77. sayfalarda yazılanları okuyunca hayrete düştüm. Rüyalarında gördüğü adamı birebir tarif etmiş. Elleri, gözleri, dudakları, boyu... Aynı ben! Yıllarca rüyalarında gördüğü ve kitapta anlattığı adam her şeyiyle bana benziyor. Hatta “Acaba ben bir proje miyim” diyorum ona bazen. O da bana “Sen benim yüzyıllardır süren aşk projemsin” diyor. İlk tanıştığımızda nasıl bir kitap olduğunu ve ne için yazıldığını bilmiyordum. Kitabı okumaya başladıktan sonra anladım. Kitabı bir solukta okudum ve dehşete kapıldım. Bu kitabı, yani aşkımızı film yapacağız zaten. Kitabın Türkçesi yakında geliyor, sonrasında kitabın senaryosu gelecek ve filme çevireceğiz. Bizimki ‘Kum ve Deniz’in hikayesi. Yüzyıllardır devam eden bir hikaye.
ALEV GÜRSOY CİMİN
alev.gursoy@posta.com.tr
- 2 hafta boyunca her gün için! Cildi bebek gibi yapıyor: Kırışıklıkları santim santim açıyor, cilde kolajen banyosu yaptırıyor
- Astrologlar tek tek uyardı: O burçların başına gelmeyen kalmayacak! 12 Kasım'da aman dikkat
- Her gece cildinize sürün! Esnekliği artırıp kırışıklıkları yok ediyor: Kuru ve pul pul dökülmüş teni toparlıyor
- Cildiniz ve sağlığınız için tam bir mucize! Eklem ağrılarına, cilt sorunlarına çare, karaciğer ve hava temizliği sağlıyor
- Çinliler kilo kilo alıyor! Türkiye'den tüm dünyaya satılan şifa kaynağı, kemikleri beton gibi yapıyor, 2 malzemeyle hazırlanıyor, doğal probiyotik içeriyor, doğal ilaç