'Tehlikeli olduğu için tiyatro yapıyorum'
'Kaçak' dizisi ekranda... İki tiyatro oyunu sürüyor... Bir avukatı canlandırdığı Amerikan yapımı 'Rosewater' adlı film ise bu sezon vizyona girecek. Haluk Bilginer ile Moda'daki Oyun Atölyesi'nde buluştuk. 'Nehir' adlı oyunu seyrettim, kuliste söyleştik. Şu kadarını söyleyeyim: Haluk Bilginer'i dinlemek, uçsuz bucaksız bir bilgi nehrinde yüzmeyi öğrenmeye çalışmak gibi...
Röportaj: ELMAS DERECİ elmasdereci@gmail.com
* Şu sıra çalıştığınız projelerden başlayalım.
2014-2015 sezonunda ‘Nehir’ oyunumuz Moda’daki Oyun Atölyesi’nde sahnelenmeye devam edecek. Ayça Bingöl ve Canan Ergüder ile birlikte oynuyorum. Oyun Atölyesi açıldığında ilk sahnelediğimiz ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ kuruluşumuzun 15. yılı nedeniyle yeni bir yorum ve kadroyla tekrar başladı. Televizyon dizisi ‘Kaçak’ devam ediyor. Bu sezon, Amerikalı sunucu Jon Stewart’ın yönettiği ‘Rosewater’ adlı film vizyona girecek. O filmdeyim. Gael Garcia Bernal başrolde, ben de avukatım. Konu gerçek: İngiliz gazeteci haber yapmak için gittiği İran’da rehin alınıp hapse konuluyor. Orada 100 gün boyunca yaşadıklarını yazıyor. Film, o kitaptan uyarlama.
* ‘Nehir’ adlı oyunun broşüründe sizin bir yazınız var; “Tiyatro gerçeğin görülmesini istemeyenler için tehlikelidir.” Dünyanın her yerinde çok tehlikelidir.
Ben de tehlikeli olduğu için tiyatro yapıyorum. Risk almadan hayat yürümez. Kaplumbağa yürüyeceği zaman, kartalın kapma tehlikesine rağmen önce başını çıkarır, sonra adım atmaya başlar. Kafanızı çıkaracaksınız ki yürüyebilesiniz. İlerlemek daima risk içerir. Siz kafanızı çıkarırsanız kimi gelir keser o başı, kimi de alıp büst yapar. “Her şeye muhalifim, işim bu”
* Politik duruşunuz fazla bilinmiyor?
Yaptığım şey, politik duruşumu gayet iyi gösteriyor. Elalemin arsasına yıllar önce tiyatro salonu yaptım, bundan daha politik ne olabilir! Buraya, 12 yıl öncesinin parasıyla bir milyon dolar harcadım. Ben sadece muhalifim. Herkese ve herşeye. Çünkü bu benim işim. Desteklediğim bir parti ve lider iktidar olsa bile ben muhalefette kalacağım. Siz de muhalif olmalısınız. Gazeteciden de sanatçıdan da yandaş olmaz.
* O zaman şunu sorayım: Yeni Güvenlik Yasası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Zaten varolan yasayı yeniymiş gibi sunmalarını anlamış değilim.
* Açılım süreci hakkında ne düşünüyorsunuz?
Neyin açılım süreci? Açılım süreci nedir? Bundan bir şey anlamadım. Ben barıştan yanayım, barış olsun istiyorum. Bu aptalca katliamın, katledilişin hemen durmasından, hatta dün durmasından yanayım. “Akil kişi olmakla işim yok”
* ‘Akil kişi’ olmayı size de önerdiler mi? Olur muydunuz?
Hiç işim olmaz.
* “Sanatçının en büyük mutluluğu alkıştır” derler. Bunca yıldan sonra alkış sizin için rutinleşmiş olabilir mi?
Keşke oyunlar biraz yuhalanabilse. Yuhalandığında alkışın değeri ortaya çıkar. Antik Yunan’da izleyici oyunu beğenmediğinde yuhalıyordu. Bizim edep ve terbiyemiz ona izin vermediği için biz kötü oyunları da alkışlıyoruz. Keşke kötü bir şey yaptığımda yuhalansam, böylece haddimi bilsem, dersimi alsam ve bir daha aynı saçmalığı yapmasam. Oysa biz toplum olarak saçmalık yapmaya devam ediyoruz, çünkü bizi kimse yuhalamıyor. “Türkiye’de her şey olabilirsiniz, bir tek rezil olamazsınız” diye ne kadar da doğru söylemiş Murathan Mungan. Sanattan da politikadan da buna o kadar çok örnek verilebilir ki.
* Bir örnek verebilir misiniz?
Siz verin ve yazın bu örnekleri. Bu, medyanın görevi değil mi?
'KENDİNDEN VAZGEÇMEDEN AŞK OLMAZ'
* Günümüz yazarlarının eserlerini mi yoksa dünya klasiklerini mi oynamayı seviyorsunuz?
İyi yazılmış her şeyi oynamayı seviyorum. Oyuncu olarak ağzımı sulandıran şeyler olsun. Mesela ‘Nehir’ çok hınzırca yazılmış, sürprizlerle dolu bir oyun. Evrensel bir konu olan kadın-erkek ilişkisini anlatıyor.
* ‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular’ gibi mi?..
(Gülüyor) Evet, bizim oyundaki adama göre tüm kadınlar aynı. Aslında adam aşık olmayı beceremiyor. Hiç aşık olmadan ölen çok insan var. Belki yüzde 10’u hayatında bir kez aşık olabiliyor. Bir kez aşık olduysanız şanslısınız demektir. Beraberlikler olabilir ama aşık olmak herkese nasip olan bir şey değil. Aşık olmak için sevmeyi bilmek gerekir. Sevmeyi bilmek de kolay değil, kendinden vazgeçmek gerekir. Vazgeçmeden aşık olunmaz.
* Haluk Bilginer nasıl bir insandır?
Hümanist, huysuz, araştırmacı, bencil?.. Hepsidir, hatta fazlasıdır. Sözlükte ne kadar sıfat varsa, hepsiyim. Siz de öylesiniz. Her şeyi taşıyorsunuz. İçinizde bir katil var. Bende de var. Ama biz öldürmemeyi seçiyoruz. Bu saydıklarım herkesin içinde var. Ne bileyim, herkes gibi bir adamım ben de.
* İş dışında neler yapıyorsunuz?
Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Bu yaptıklarım zaten kendime ayırdığım zaman. Ben yaşamak için çalışmıyorum artık, birileri bana çalışmayayım diye para veriyor. Çalışmanın nasıl olduğunu, haftada 50 lira için temizlik yaptığımı, haftalığımı almak için perşembe günlerini nasıl beklediğimi çok iyi bilirim. Toprakla uğraşmak neyse, oyunculuk benim için o. Kendim için yapıyorum. Bu elbette büyük bir lüks. Allah herkese versin böyle bir lüksü.
‘YETENEĞİMİ KAYBEDERSEM BENİM İÇİN HER ŞEY BİTER’
* Aileniz dışında neyi kaybetseniz çok ağır yaşarsınız?
Oyunculuk yeteneğimi kaybedersem benim için her şey biter. Artık oyunculuk yapamıyorsam, geçmiş olsun, uyutun beni. Hayatı ancak böyle anlayabiliyorum çünkü.
*İlahi adalete inanır mısınız?
Herkesin yaşattığını yaşamadan ölmeyeceğine inanırım. Öyle ya da böyle, yaşattığınızı yaşayacaksınız bir gün. Siz kendiniz çağırırsınız zaten onu. Sizin dışınızda bir güce ait değildir.
* “Erkekler ağlamaz” denir, siz ağlar mısınız?
Herkes ağlar. Ben de ağlarım, salak mıyım ki ağlamayayım. Erkekler üzerinde ağır bir yüktür bu laf. Üstelik bunu yükleyen de salak erkekler... Kadınların aklının onda biri olsa onlarda, böyle şeyler yapmazlar. Ağlamak duygunun taşmasıdır, zayıflık-güçlülük ile ilgisi yoktur.
*Kadın olsanız... Nasıl olurdunuz?
Ne bileyim, çok iyi bir kadın olurdum herhalde. İnşallah bir dahaki sefere öyle doğarım. Kadınlar erkekleri çok iyi bildikleri ve çok daha akıllı oldukları için yönlendirmeyi başarıyorlar. Ben kadın olsaydım, erkekleri yönlendirmeden, eşit seviyede ilişkiye girmeyi yeğlerdim. Çünkü gücün zaten bende olduğunu bilirdim: Doğuran benim, rahim bende.
'İNGİLTERE VE TÜRKİYE DÜNYA İLE MARS GİBİ'
* İngiltere’de de tiyatro yapmaya devam ediyorsunuz.
Türkiye ve İngiltere’yi karşılaştırsanız... Mars ile Dünya gibi. İngiltere’de biri çıkıp “Artık İngiltere’de tiyatro yapılmayacak” dese onu hemen akıl hastanesine gönderirler. Peki bunu Türkiye’de biri söylese ne olur? En fazla bin kişi sokağa çıkar, biber gazını yiyip oturur. Aramızdaki fark bu işte. Kurulması bile utanç verici cümleleri kurabilen bir ülkeyiz biz. Burada biri tiyatroyu yasaklasa şaşmam. Ama İngiltere’de bunu kraliçe bile söyleyemez, doğduğuna pişman ederler.
* Türkiye’de sanat ve sanatçının geleceği ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Türkiye ne zaman demokrasiye ve her konuda standarta kavuşur, o zaman söyleyecek sözümüz olabilir. Standarttan kastım; gelirin 25 bin dolara çıkması değil. Bir ülkenin uygarlığı, kişi başına düşen milli gelirle ölçülemez. Bu ülkede kaç kişi kitap okuyor, kaç kişi piyano çalıyor, kaç kişi tiyatroya gidiyor, kadınlar sokaklarda özgürce dolaşabiliyor mu, oy kullanabiliyor mu!.. Bu iş rakamlarla değil, yaşama nasıl katkıda bulunduğunuzla, yaptıklarınızla ilgilidir. Mesele para kazanmak değil, nasıl harcayacağınızdır.
* Kültür Bakanı olsanız ne yapardınız?
Önce bir kültür bakanlığımız olsun isterdim. Turizm bakanlığının kuyruğuna eklenmiş bir bakanlık değil. Bir ülke için büyük ayıptır bu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Kültür Bakanlığı’nın aldığı pay ne acaba? Eminim ki Diyanet İşleri’nin aldığından çok daha azdır.
KELİMELER YORUMLAR
Haluk Bilginer’e birkaç kelime söyledim, aklına ilk gelen yorumlarını aldım.
Yoksulluk= Türkiye
Kibir=Türkiye
Cinsellik=Türkiye’de olmayan
Siyaset= Türkiye’de olmayan
Sağlık= Türkiye’de olmayan
Korku= Türkiye’de çok var
Adalet= Dünyanın hiçbir yerinde yok ama Türkiye’de hukuk bile yok
Cesaret= Türkiye’de olmayan şey
Halk= Türkiye’de çok var, hatta halklar var
Sansür= Antalya’daki sansür vız gelir tırıs gider. Asıl sansür içimizdekidir. En tehlikelisi de otosansürdür. Onunla savaşamazsınız. Sansürü kaldırabilirsiniz, yarın daha özgürlükçü bir hükümet gelir, kaldırır. Ama otosansürü neremize yerleştireceğiz!??
- Kaşık kaşık yiyoruz ama metabolizmayı alt üst ediyor! Her kahvaltı sofrasında var, ömrü 10 yıl kısaltıyor, diyabete davetiye çıkartıyor
- Karaciğeri resmen yeniden doğmuş gibi yapıyor! Her sabah aç karnına 1 kaşık yutmak yetiyor: Bağırsakları fokur fokur çalıştırıp ömre 10 yıl ekliyor!
- Göz altı morluklarını tarihe karıştırıyor! 3 malzemeyle evde hazırlanıyor: Kan dolaşımını hızlandırarak cilt tonunu eşitliyor
- 3 hafta uygulayınca iğne ipliğe çeviriyor! Vücuttaki yağları eritiyor: Metabolizmayı çalıştırıp forma sokuyor
- En asil burçlar onlarmış! Çevrelerindekileri auraları ile büyülüyorlar