Ercan, patronluğu sahneye yansııttı
İzel Çeliköz, efsane şarkılarıyla 90'lara damga vuran bir isim. Bir dönem İzel-Çelik- Ercan grubunun da üyesi olan sanatçı "30 yıl sonra bir araya gelip neden dağıldınız?” sorumuzu "Ercan (Saatçi), patron oldu ve o patronluk duygusunu sahneye yansıttı maalesef. Biz onun çalışanları değiliz. Her şey para değil" diye yanıtladı.
Alev Gürsoy Cimin röportajı
İzel Çeliköz, efsane şarkılarıyla 90’lara damga vurdu. Her şarkısı milyonlara hitap etti. Bir dönemin popüler müzik grubu İzel-Çelik-Ercan’ın üyelerinden de biriydi. Grup dağıldı. 30 yıl sonra tekrar birleştiler ama yine devam ettiremediler. Bu kez köprüleri atan İzel’di. Buluşunca bu konuyu da konuştuk tabii. Samimi sohbetimize buyurun.
TÜKENMİŞLİK DEĞİL OTURMUŞLUK SENDROMU YAŞIYORUM
Nasılsınız, her şey yolunda mı?
Gayet iyiyim. İşimi yapma derdindeyim. Müzik yapmak ve yeni şarkı bulmak benim için çok önemli. Bulamadığım zaman da çok ortalarda görünmüyorum.
Ama o inziva süreciniz uzun sürüyor. Bu dinleyicilerinize haksızlık değil mi?
Bence özlenmek iyidir. Sürekli ortalarda görünmek daha vasat bir hareket bence. İnsanın söyleyecek bir şeyi yoksa biraz kenara çekilmeli. Müzikle ilgili anlatmak istediklerim varsa ortaya çıkıyorum yoksa kayıplardayım.
90’lar şarkıcıları çok şanslı bence. Hiç yeni eser üretmesiniz de unutulmuyorsunuz…
Bizi ayakta tutan en büyük şey şarkılarımız. İşte o eserler bizi yaşatıyor. Evet 90’larda başladım ama 2000’lerde de atak yaptım, çok debelendim. 35 yıla bakınca 10 küsur albüm yapmışım. Mesela bir dönem dans denince akla ilk ben gelirdim.
Şimdikiler de dans ediyor ama hep tartışılıyor, hiç yeterli bulunmuyor dansları. Sizce neden?
Ben günde 8 saat dans ediyordum ve her dansın eğitimini almaya çalışıyordum. Yurt dışından en ünlü ismi getirdim. O zaman çok uğraşmıştı sanatçı dostlarım benimle. “İzel de abarttı bu işi, biz Jennifer Lopez miyiz? Ne gerek?” dediler. Şimdi bunu diyenlere bakıyorum, hepsi sahneye dansçılarla çıkıyor.
Sahnede dekoltenin sınırları da hâlâ çok tartışılıyor. Bu konuya ne diyorsunuz?
Göstereceksen bir yerini göstereceksin. Mahremler hariç. Mesela sırt dekoltesi kullanıyorsan, elbisenin önü tamamen kapalı olmalı, yırtmaç bile olmamalı. Ben hep bir denge kurmuşum. Sanki sesimiz, şarkımız, müzik yokmuşçasına her tarafımızı açmak manasız. Sesi iyi olanlar bile açıyor da açıyor. Abarttılar.
Siz bunu doğru bulmuyorsunuz o zaman?
Geçen sene Kuruçeşme konserlerinde sanki şarkıcılar değil, kostümler yarışıyordu. Herkeste bir mükemmel görünme yarışı, çabası var. Estetik de çok arttı, tek tipleşme var. Bütün kadınlar birbirine benziyor. Arkadaşlarım soruyorlar bana, “Acaba botoks mu yaptırsan şu gıdıyı aldırsan mı?” diye.
Siz ne cevap veriyorsunuz?
Durun bir, zamanı var diyorum. Bir 5-10 sene sonra tadilat yaparım tabii ki. (Gülüyor) Ama gençlik varken ne gerek var? Dünyadaki ünlü markalar artık estetiksiz, kilolu mankenler kullanmaya başladılar. Çünkü bu gidişat hiç iyi değil.
Doğallıktan yanasınız anladığım kadarıyla?
Geçenlerde makyözüm benim fotoğrafımı photoshop’lamış. Altına “Bu ben değilim ki” yazdım. Bakınca Demet Akalın zannettim. Bütün Türkiye biliyor ki İzel’in cildi bozuk. Kimi kandırabilirim?
Z KUŞAĞI BENİ KENDİ KUŞAĞIMDAN DAHA İYİ ANLADI
Geçmişle bugünü nasıl kıyaslarsınız peki?
Artık saygı yok. İnsanlar önceden sanatçıları dinlemeye giderken takım elbise falan giyermiş. Şimdi herkes kendine sanatçı diyor. Ben Instagram’da kimliğime ‘şarkıcı’ yazmıyorum mesela.
Neden, yılların emeğini verdiniz sonuçta?
Birine bakıyorum, o da kendine sanatçı diyor. Şimdi herkes, her şey oldu. Özellikle sosyal medyadan sonra herkes şarkıcı, sanatçı olabiliyor. O mecraları sevmiyorum. Ben hâlâ mektup yazanlardanım.
Sanatçılar artık asıl parayı oradan kazanıyorlar. TikTok’ta sizin ‘Düşer O’ şarkınız trendlerde ve milyonlara ulaştı mesela.
İnanılmaz bir şey bu ya. Biz orada dünyada bir ilki yaşadık. Oturduğum yerden milyonlara ulaştım. Şarkının üzerinden 13 yıl geçti ve ben bu şarkıyla yıllar sonra zirveyi gördüm. Bizim kuşak anlamadı ama Z kuşağı güzel anladı o şarkıyı ve beni.
Özel hayatınız ne durumda?
Ah yaramı deşme ah! Evden çıkmıyorum ki özel hayatım olsun.
Neden evden çıkmıyorsunuz? Yoksa siz de mi tükenmişlik sendromuna yakalandınız?
Ben onun nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum ama ben bir oturmuştuk sendromu yaşıyorum; sürekli oturuyorum ve hiç kalkmak istemiyorum.
ERCAN PATRONLUK DUYGUSUNU SAHNEYE YANSITTI
Gelelim İzel-Çelik-Ercan üçlüsüne. 30 yıl aradan sonra bir araya geldiniz, bir yıl dayanamadan yeniden dağıldınız. Ne oldu?
Evet, 30 yıl sonra biz de çok sevinmiştik. İlk konserdeki heyecanımızı anlatamam. Ben biraz daha rahattım ama Ercan (Saatçi) 26 yıl sahneye çıkmamış, onun verdiği heyecan da vardı. Zaman tüneline girmiş gibiydik.
Peki, ne oldu da devam edemediniz?
Bir anda olmadı. Bir yaz sezonu boyunca beraber konser yaptık. Ben hep şunu derim kendime, “İzel, mutsuz olduğun yerde durma” Son dönemde mutsuz olmaya başlamıştım. Mutsuz olduğum yerde de durmak istemedim.
Neydi sizi mutsuz eden?
Aradan 30 yıl geçti. Hepimiz ayrı ayrı şeyler yaptık. Başkalaştık. Biz ayrı ayrı İzel, Çelik, Ercan’ı yaşattık zaten. Çelik, çok güzel şarkılar yaptı, ben öyle. Ercan işin mutfak kısmında çok büyük bir müzik şirketinin başına geçti, o da güzel albümler çıkardı, gençlere destek oldu, patron oldu ve o patronluk duygusunu sahneye yansıttı maalesef. Biz onun çalışanları değiliz. Her şey para değil, baktım ki oradan kazanacağım parayı sağlığıma harcayacağım. Ne gerek var?
Dostluk bitti mi? Kırgın mı ayrıldınız?
Ben şu an bana kırgın olup olmadıklarını bilmiyorum açıkçası. Çünkü bu duygu bana sahnede geldi ve orada söyledim bunu. Bardağı taşıran son damla gibi bir durum yaşadım. Kıbrıs’taydık. Bir an sahnede her şeye yabancılaştım. “Benim burada ne işim var?” duygusuna kapıldım. Grup kuralları koymuşlar mesela. Benim dekolte giymemi istemediler. Karizmamız çizilirmiş. Bu niye bizim karizmamızı çizsin? Sahnede ‘Veda Busesi’ şarkısını okuyup ikisinden de özür dileyerek sahneden indim.
Sahnede söylemeniz biraz değişik olmuş, evet!
Evet ama bunaldım, dayanamadım. Onlar da şaşırdılar, gerildiler. ‘Aaa’ oldular. Ama çok sabrettiğim için yaptıktan sonra “Keşke olmasaydı” demiyorum hiçbir şeye.
İKİ SİYASİ PARTİYE ŞARKIMI VERMEK BENİM DÖNEKLİĞİMDEN OLDU
Hâlâ bütün siyasi partilerin mitinglerde, ‘Biz El Ele Gönül Gönüle’ şarkınız çalıyor…
Sorma, geçmişte de iki başkan adayına şarkı vermem benim dönekliğim... O zaman Ahmet San’dı menajerim. Şarkıyı iki başkan istiyor ve sıkı rakipler. “Eyvah! Nasıl olacak?” derken Ahmet’in kıvrak zekası sonucu ‘Biz El Ele Gönül Gönül’yi Tansu Çiller’e, ‘Hasretim’ şarkısını da Mesut Yılmaz’a verdik. “Denizleri aş da gel Mesut” diye yorumladılar. Sonra bu kez rahmetli Erbakan ‘Bas Damarıma’ şarkımı istedi. Dedim ki, “Yok artık, bu kadar da döneklik yapamam.”
Şimdi herhangi bir siyasi partiye şarkınızı verir misiniz?
Şimdi bir tarafa gittiğin zaman diğer taraf sana düşman oluyor. Kutuplaşma var. Müziğin, sanatçının tarafı, partisi hatta futbol takımı bile olamaz. Ben bir siyasi partiye niye yanaşayım, o kadar ezik miyim? Kimsenin kanadının altına giremem.
- Saç diplerindeki hassasiyet! Cildimizin sessiz uyarıları
- Şampuanın içine 2 damla atmak yetiyor! Saç köklerini coşturup yağlanmayı önlüyor, parıl parıl parlatıyor! Rapunzel gibi saçların sırrıymış
- Yüzde 100 gençleştirici doğal yağ! Kırışıklıkları karış karış açıyor: Kuru görünümü yok ediyor
- Alt karnı eriten tarif! Göbeğinden kurtulmak isteyen kaşık kaşık yesin: Kalori yakımını hızlandırıyor
- İlk hasat yapıldı! Bir ayda toplanıyor, herkes bayılıyor