Komedyen Baturay Özdemir, “Artık eskisi gibi siyasi mizah yapılmıyor” önermesinin pabucunu dama fırlattı. “Muharrem İnce sizce de kötü bir Tinder date’i gibi değil miydi ya?” diyor ama sadece ona değil, her siyasi kesime ince ve zekice dokundurmalar yapıyor. Bununla ilgili de şu ana kadar olumsuz dönüş almadığını söylüyor. İlk stand-up gösterisini 17 yaşında, henüz lisedeyken yapmış, şimdi gösterilerini binlerce insan izliyor. Onu daha yakından tanımak istedik. Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr
Önüme düşen 10 Instagram story’sinin yedisinde sizi görünce “Kim bu Baturay Özdemir?” deyip sayfanıza girdim, bir saat çıkamadım. Kim bu Baturay Özdemir?
Babam jandarma olduğu için çok şehir değiştirdik. İki yıl doğuda, iki yıl batıdaydık. Bu bende her girdiğim ortamda sevilme ihtiyacı yarattı sanırım. Bir yere gidiyorsunuz, onlar 10 yıllık arkadaş. Oraya adapte olmak için en hızlı yöntem komik olmak diye düşünüyordum. Öne çıkan başka bir özelliğiniz yoksa başka seçeneğiniz kalmıyor zaten. Ben de onu sosyal bir silah olarak kullandım galiba. Zaten lise üçte stand-up yapma kararı aldım.
İlk gösterinizi Ankara’da 17 yaşında gerçekleştirmişsiniz.
Sınıfta, arkadaşlarıma öğle aralarında komik şeyler anlatıyordum. Zamanla başka sınıflardan gelenler olmaya başladı, öğretmenler izlemeye başladı. İki hafta boyunca öğle aralarında gösteri yaptım okulda. Sonra dedim ki “Bunu dışarıda yapayım.” Üç liraya küçük koçanlardan bilet yapıp satmıştık o zaman. Sonra büyük sahnelerde yapmaya başladım ama üniversite sırasında bıraktım. Üniversitede param bitince yapıyordum bir tek. 2015’e kadar böyle geçti.
ORTADA BİR PARA YOKSA HERKES BİRBİRİNE DAHA ÇOK DESTEK OLUR
Siz hep ‘ortamın neşesi’ denilen çocuktunuz o zaman?
Net! Geriye bakınca şu an olduğum yer tesadüf değil, bunu görebiliyorum. BKM Mutfak’ta açık mikrofon yapıyorum mesela. Sahneye çıkmak isteyenler geliyor. Onlara bakınca da bunu çok net görüyorum. Zaten kendi ortamında da komik adamın sahnedeki doğallığı çok bariz belli oluyor.
Başka alanlarda egosantrik durumlar olabiliyor ama komedyenler birbirini daha çok destekliyor gibi.
Çünkü bu alan sektörleşmeyen bir alan. Dünyada sektörleşmiş ama biz burada, bu kültürün yayılması için çok uğraştık. Normalde stand-up kültürünün altında komedyenler vardır. Bizde komedyen altında stand-up vardı. Tam tersi bir sistem yani. Yıllarca insanların algısında bunu netleştirmek için, çeşit çeşit komedyenlerin olması için çok uğraştık. Bir de açıkçası ortada öyle hırslanacak bir para yok.
Niye ya? Komedyenler para kazanmıyor mu?
Kazananları vardır elbette. Tabii biraz şakasına söylüyorum ama gerçeklik yanı da var. Ortada bir para yoksa herkes birbirine daha destek olur. Bölünecek bir para varsa destek azalabilir. Ama ben şimdi 30 yaşındayım. Görece gencim ama şu ana kadar hayatımı hep bununla idame ettirdim.
İŞİN TEKNİK BİR KISMI VAR AMA…
KOMEDYENLİK DAHA ÇOK HAYATTA NE KADAR ‘ÇÖP’ BİRİKTİRDİĞİNİZLE ALAKALI
Bu iş tamamen teatral yetenek ve iyi bir gözlemci olmaya mı dayalı? Değilse “Ben bu işi yapmak istiyorum” diyen biri ne yapmalı?
Teknik bir boyutu var ama işin önemli bir kısmı teknikle ilgili değil bence. Daha çok ne kadar çöp biriktirdiğinize alakalı komedyenlik. Hayata karşı perspektif oluşturacak kadar bir fikre ve tecrübeye sahip olmakla alakalı. Bence bir komedyeni diğerlerinden ayıran şey; komik olanı anlatmak değil, anlatılan şeye dair yorumudur.
İLBER ORTAYLI OYUNUMU İZLEMEYE GELİRSE ONUN İÇİN DİĞER SEYİRCİLERİ ‘YAKARIM’!
“Sizi izlemeye gelmesini çok istediğiniz, “Onu güldürmeyi çok isterdim” dediğiniz biri var mı?
İlber Hoca’nın (Ortaylı) izlemesini çok isterim. Onun nelere güleceğini merak ederim. Ayrıca gerçekten güleceğini, iyi vakit geçireceğini düşünüyorum. İzleyiciler arasında İlber Hoca varsa o gülsün diye diğer seyirciyi ‘yakabilirim’ hatta. (Gülüyor) Sahne boyunca ona yönelik oynarım.
‘BU ÇOCUK DA BİR PATLAYAMADI GİTTİ’ DENİYORDU, PATLAYINCA REKLAMA AYIRDIĞIM PARAYLA AYAKKABI ALDIM
Birden daha tanınır hale gelmenizi neyle açıklıyorsunuz?
Gösteriyi yayınladıktan sonra kulaktan kulağa konuşulmaya başlamıştı zaten. “Bu çocuk da bir patlayamadı gitti” deniyordu. (Gülüyor) Patlamak kelimesi de tuhaf gelir bana hep. Onun için ne yapman gerektiğini bilmiyorsun. Patlayınca ne oluyor onu da bilmiyorsun. İnsanlar genelde sen “Şu işi yapmak istiyorum” dediğinde, “Sen kimsin? Kaç takipçin var? Ne kadar, neyin var?” durumuna geliyor konu. En yakınındaki bile aslında senin gerçekten ne yapabildiğinle ilgilenmiyor.
Siz de işin bütününü kendiniz üstlenmeye karar verdiniz sanırım…
Aynen öyle gelişti. Zaten bu işi yapıyorsan zamanla bazı yetenekler kazanıyorsunuz. Oturdum, her detayını düşündüm. Her şeyini kendim organize ettim. Çok küçük bir reklam bütçesi de ayırmıştım kendime işi duyurmak için ama sonra ona gerek kalmadı. “Ben reklama ayırdığım parayla ayakkabı alacağım” dedim sonra. (Gülüyor)
Umduğunuzdan hızlı yayıldığı için mi?
En yakın arkadaşlarıma bir haftada 100 bin izlenirse benim için tamamdır demiştim. Bir haftada 300 bin izlendi, şimdi 600 bin olmuş. Benim düzgün bir reklam yapacak bütçem yoktu zaten. En yakın arkadaşlarıma “Ben bir gösteri yayınlayacağım, siz de paylaşırsınız değil mi?” dedim. Tüm reklam stratejim bundan ibaretti.
Bir rol modeliniz var mı? Siz en çok kime gülüyorsunuz mesela?
Cem Yılmaz tabii ki ve Yılmaz Erdoğan. Onlar olmasa ben de benim kuşağım da stand-up diye bir şeyin varlığını herhalde daha geç keşfederdik. Önünüzde böyle başarılı örneklerin olması çok önemli.
Sık sık “Artık politik şaka yapılamıyor, siyasi isimler eskisi gibi hoşgörülü değil” ifadesini duyuyoruz insanlardan ama siz yapıyorsunuz.
Bence bu sadece siyasetle alakalı değil, ülkede insanlar birbirine daha tahammülsüz artık. Siyaset ciddi bir iş neticede ve ciddi bir şeyle şakalaşmak tehlikeli bir danstır tabii. Ama ben dans etmeyi seviyorum. Komik olan her şeyin şakası yapılır. Ben mizahta çizgimi böyle tutuyorum.
ŞİDDETİN HİÇBİR TÜRÜ KABUL EDİLEMEZ, KÖTÜ ŞAKAYA VERİLECEK EN İYİ CEVAP GÜLMEMEKTİR
Oscar’da olanlar için ne diyorsunuz? Will Smith, eşinin saçının dökülmesiyle ilgili Chris Rock’un yaptığı şakaya yumrukla cevap verdi.
Şiddetin hiçbir türlüsü kabul edilemez. Evet o şaka kötü bir şakaydı ama onun iyisi de yapılabilirdi. Şaka eni sonu karşındaki insanı güldürmek için yapılan bir şey. Bunun olumsuz dönüşü en fazla o şakaya gülmemek olmalı.
“Muharrem İnce kötü bir Tinder date’i gibiydi” diyorsunuz sahnede. “Siyasal islam gülüşü”nden bahsediyorsunuz. Olumsuz dönüşleri oluyor mu size?
Şaşıracaksınız belki ama olumlu dönüşler daha çok. Hatta olumsuz dönüş neredeyse yok gibi. Üstelik bahsettiğim o kesimden olumlu dönüşler alıyorum. Çünkü bu tespit doğru, böyle bir şey var. Dalga geçmiyorum, gözlemlediğim bir şeyi aktarıyorum. O da öyle bir tespitti.
Babanızın Meral Akşener’i kastederek, “Oğlum, ne diyorsun Meral’e?” sorusunu “Meral Hanım, ne diyeyim babama?” diyerek paylaştınız. Onun görüp paylaşacağını tahmin etmiş miydiniz?
Artık hemen her siyasi partinin çok güçlü bir sosyal medya ekibi olduğu için göreceğini tahmin etmiştim açıkçası ama paylaşacağını, cevap vereceğini hiç düşünmemiştim. Berberdeydim o sırada. Yanımda da yakın bir arkadaşım vardı. Ekrana bildirim gelince telefonu arkadaşıma verdim. “Oğlum bak bakayım, fake hesap mı gerçekten Meral Akşener mi?” diye. (Gülüyor) Komik, tatlı bir andı.
Bir insanı dilinize dolamanız, sahnenize taşımanız için ne gerekiyor?
Önce bana komik gelmesi gerekiyor tabii. Komedi, dramın kırıldığı bir noktadır ya. Bir adam yolda yürürken o dramdır, düştüğü anda komik olur. Benim kafamda bir yerde o ‘düşüyorsa’ onu anlatıyorum.
HAYATIN BİR KISMINA DURDUK YERE NEDEN SANSÜR UYGULAYALIM!
Komedyenlerin zaman zaman küfürlü şaka yapmasıyla ilgili eleştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şahsi olarak şu ana kadar bu konuda bir eleştiri almadım. Ama hayatı bu şekilde sterilize etmeyi doğru bulmuyorum. Yazdığım metinlerde hiç küfür yok ama sahnede o an dilime geliyorsa ediyorum. O yüzden “Ben asla küfür etmem” diye bir sloganla çıkamam. Neticede hayatın içinde bu var ve hayatın bir kısmına durduk yere neden sansür uygulayalım!
Sizce mizahın, esprinin muhatapları arasında keskin bir yaş farkı var mı? Mesela kendi tespitlerinize göre Z kuşağıyla babanızın güldüğü şeyler çok farklı mı?
Var tabii. Farklı nesiller arasında neredeyse kültür değişiyor. 40 yıl önce yaşadığımız şeyi şu an Retro olarak geri yaşıyoruz. Bu büyük bir tüketim hızı demek aynı zamanda. Dolayısıyla babamın güldüğü şeyle, yeğenimin güldüğü şey arasında elbette fark var.
- Saç diplerindeki hassasiyet! Cildimizin sessiz uyarıları
- Şampuanın içine 2 damla atmak yetiyor! Saç köklerini coşturup yağlanmayı önlüyor, parıl parıl parlatıyor! Rapunzel gibi saçların sırrıymış
- Yüzde 100 gençleştirici doğal yağ! Kırışıklıkları karış karış açıyor: Kuru görünümü yok ediyor
- Alt karnı eriten tarif! Göbeğinden kurtulmak isteyen kaşık kaşık yesin: Kalori yakımını hızlandırıyor
- İlk hasat yapıldı! Bir ayda toplanıyor, herkes bayılıyor