Bedük, nevi şahsına münhasır biri. Türkiye’de elektronik müzik deyince akla gelen ilk isimlerden. Tamamen kendi tarzını yaratmış bir müzisyen. Benzeri neredeyse yok. Beş yıldır yurt dışında yaşıyor. “Orada kendime bir emekli hayatı kurdum, burada rock star oluyorum” diyor. Yeni şarkısı ‘Kopsun Kıyamet’i dinleyicisiyle buluşturan Bedük ile merak ettiklerimizi konuştuk.
Uzun zamandır yurt dışındasınız. Konserleriniz devam ediyor ama bu kadar zaman sonra Türkiye’de olmak, buradaki izleyiciyle buluşmak ne hissettiriyor?
Pendemiden sonra nefis bir rahatlama oldu tabii. Zaten sürekli stüdyodayım. 24 saat çalışan biriyim. Konsere seyirci nasıl rahatlamaya geliyorsa ben de aslında rahatlamaya geliyorum. Dışarı eğlenmeye çıkmıyorum, sadece konserlerim için eğlenmeye çıkıyorum. Tek eğlendiğim yer kendi konserlerim oluyor. Pandemide içimizde çok birikmişti bu uzaklık hissi. Şimdi o hissi öyle bir çıkartıyorum ki fena yani! (Gülüyor)
Red Bull İstanbul Unlocked projesi kapsamında sahne aldınız. Deyim yerindeyse seyirci de siz de coşmuş durumdaydınız…
Red Bull’a özel daha sert, daha elektro, daha hızlı, daha kan, ter ve göz yaşı bir gece yaşadık. Hahaha! Dediğim gibi, onca zamanın birikmişliği de olunca yansıması daha coşkulu oldu ister istemez.
KONSERLERDE TÜM DUVARLARIMI YIKIYORUM
Yurt dışında konser vermekle buradaki dinleyiciyle buluşmak arasında duygu olarak fark var mı?
Aslında hep aynı oluyor. Yakın zamanda Londra’da, Amsterdam’da, New York’ta konserlerim oldu. Hepsinde ilk 15 dakika bir ısınma, “Ya burada başka bir şey oluyor” havası, sonra hem benim hem izleyicinin çok rahat ettiği, kendimizi en doğal haliyle ifade edebildiğimiz bir yere dönüşüyor. Hepimiz çılgınlar gibi dans ederek eğlenmeye başlıyoruz.
Sizin sahnenizi izleyen herkes “Güzel deliriyor, güzel delirtiyor” gibi şeyler söylüyor. Sahnede içinizden Bedük’ü nasıl anlatırsınız?
Hepimizin normalde gösterdiği bir taraf var, bir de içimizde kendimize özel bir taraf var. Sahnede ben içimdeki tüm duvarları yıkarak en gerçek halimi dışarı çıkarıyorum. Nasıl ki pazartesi işine giden insan başka biri ama cuma günü dışarı çıkarken başka biri oluyorsa, benim için de stüdyo hafta içi işe gitmek, konser ise sizin hafta sonu dışarı çıkma hissiniz gibi. Her şeyin yorgunluğunu atıyorum. İçimdeki her şeyi dışa vuruyorum.
Kendinizi sahnedeki kadar rahat ettiğiniz ikinci bir adresiniz var mı?
Evim… Çocuklarımla beraber olabilmek. Orada da her zaman kendim olabiliyorum ama o yine daha oyuncu bir ben. Sahnedeki adam daha alfa bir adam. Evdeki adam daha Yengeç bir adam.
ŞARKILARIMDA VERMEYİ EN SEVDİĞİM DUYGU, AĞLARKEN DANS ETME HİSSİ
Yeni şarkınız Kopsun Kıyamet’i de dinleyicinizle buluşturdunuz. Sözleri ağır ama müzik yine çok güzel dans ettiriyor ve genelde sizden çıkan şeyler bu ruhta oluyor.
Bendeki sıkıntı hiçbir matematiğimin olmaması aslında. Genelde bakınca her şarkımda bir Bedük havası hissedilir ama hiçbir şarkım da birbirine benzemez. Çoğu zaman da kendimi sabote etmeyi severim. Bir şey çok tuttuysa, bir sonrakinde onun tam tersini yaparım. Vermeyi en sevdiğim duygu şu; ağlarken, yağmur yağarken dans ediyorsun gibi düşün… Mutsuzsundur ama bir umudun vardır. O hissi çok seviyorum.
Hem müziğinizi hem sizi çok özgün buluyorum. Bedük deyince bir benzeriniz gelmiyor aklıma benim. Sizce bu neyle ilgili olabilir?
Yok evet. Valla bir şey olmaya çalışmıyorum, elimdeki tüm renkleri vermeye çalışıyorum. Genelde şarkılarım sanki oynarken çıkıyor. Bir puzzle gibi düşünüyorum. Beni mutlu eden neyse onun üzerine gidiyorum. Beni denetleyen de yok, her şeyi kendim yapıyorum. Her albümde her detay bana ait.
LONDRA’DA EMEKLİ HAYATI YAŞIYORUM, BURADA ROCK STAR HAYATI
Beş yıldır Londra’da yaşıyorsunuz. Orada nasıl akıyor hayat?
Valla orada emekli hayatı yaşıyorum, buraya gelip rock star hayatı yaşıyorum. Dengeliyor beni. Orada daha çok stüdyodayım, ailemleyim. Düzenli bir dünya yarattım.
HER TÜRLÜ KISITLAMAYA KARŞIYIM, BÜTÜN KISITLAMALAR TERS TEPER
Müzik ve dans bu kadar şifa veren bir şeyken bir yandan baskı altına alınması, saat kısıtlaması gibi şeyler size ne hissettiriyor?
Her zaman özgürlüklerin yanındayım. Baskı her zaman ters teper. Müzik yasağı konusunda sosyal medyada bir şey yazınca genelde hep şu söyleniyor, “Kardeşim biz de uyumak istiyoruz.” Çok güzel ama biz de zaten sokakta borazan çalalım derdinde değiliz. Kapalı mekanlarda, ses izolasyonu olan mekanlarda, turizm yerlerinde bu artık sorun olmamalı. Ayrıca herkesin gece yaşamaya da hakkı var. Herkes sabah dokuz akşam beş hayatı yaşamak zorunda değil.
Özgürlük tanımınız ne?
Çok net o aslında. Başkasına bir zarar vermediğin sürece istediğin her şeyi yapabilirsin. Senin bedenin, senin hayatın. İstediğin herkesi sevebilirsin. Her koşulda kendin olmaya hakkın ve gücün olabilmeli ve buna kimse müdahale etmemeli.
Ne zaman kısıtlanmış hissedersiniz?
Tutmasınlar beni! (Gülüyor) “Sen şunu yapamazsın” denilince ben onu mutlaka yaparım. Bana kimse “Yapamazsın” dememeli.
ONLARCA YENİ İNSAN TANIMAK YERİNE BİR İNSANI DEFALARCA YENİDEN TANIMAK DAHA GÜZEL
Artık örneğine çok rastlamadığımız için sizin lise aşkınızla evli olmanız bana hep çok romantik geliyor. Zamanla sıkılmak, eskimek denen şey size hiç uğramıyor mu?
Farklı farklı insanları onlarca kez tanımak yerine bir insanın farklı yönlerini tekrar tekrar tanıma uğraşını ben daha çok seviyorum. İnsan değişiyor, gelişiyor. Karşınızdaki kişi de siz de hep aynı kalmıyorsunuz. Bence bu diğerinden çok daha güzel. Sürekli kendini yeni birine anlatmaya çalışmak, sürekli yeni birini tanıma uğraşı… Çok sıkıcı ve yorucu değil mi ya!
Aşk tanımınız ne?
Delilik hali. Şimşek çakması gibi. Ondan sonra yağmur yağmaya başlıyor, sonra güneş açıyor… O ilk yıldırım hali aşk işte. Sonra bin bir duyguyla evriliyor, daha güçlü bir şeye dönüşüyor.
En sevmediğiniz özelliğiniz ne?
İnatçıyım, gıcığım. Burnumun dikine giderim her zaman. İnsanları dinlerim ama yine bildiğimi okurum. Benim karşıma ben gelsem bayağı kavga ederiz onla yani. (Gülüyor)
HER ŞEYİN PARMAK UCUNDA KAYDIRILMASI ÇOK CAN SIKICI BİR HALE GELDİ
Dış dünyaya gündeme bakınca şu sıra sizi en rahatsız eden konular neler?
Ekonomi şu an büyük sorun. Genel olarak kavramların içinin boşaltılması ve her şeyin parmak ucunda kaydırma haline dönüştürülmesi. Sevgililer de ilişkiler de böyle artık. Okuduğumuz kitabın bile yerine geçti ya kaydırma olayı, bu gerçekten çok can sıkıcı. Hiçbir şeyi içselleştirmiyoruz artık. Parmağımızın ucuyla kaydırıp geçiyoruz üzerinden.
- Kuru kuru öksürüğe son veriyor! Babaannelerimizin yaptığı tarif: Meğer böyle 100 yaşına kadar yaşıyorlarmış
- Pekmezin içine 1 kaşık ekleyin! Kemikleri beton gibi yapıyor, kolesterolün kökünü kurutuyor, vücuda demir yüklüyor
- Yağlara mıknatıs gibi yapışıyor! 1 haftada 3 kilo verdiriyor: Hindistan cevizi suyu ile karıştırın
- Deste deste para saçmaya gerek yok! 1 damlası cildi bebek gibi yapıyor: Lekeleri açıp cilt tonunu eşitliyor
- Uzmanı anlattı: Doğal ve laboratuvar pırlantaları arasındaki farklar