Cem Davran, BluTV’nin yeni dizisi: ‘7Yüz: Büyük Günahlar’daki oyunculuğuyla büyük beğeni topluyor. 53 yaşındaki oyuncu, “Kitleler arızayı seviyor. Ben bu piyasada görüp görebileceğiniz en büyük arızayım. Ama işte benim trajedim de bu; sansasyonlar üzerimde iyi durmuyor. İçimdeki fırtınayı aktörlüğe akıtıyorum” diyor
Oya Çınar
oya.cinar@posta.com.tr
Fotoğraf: Muzaffer Kantarcıoğlu
BluTV'deki diziniz'7Yüz:Büyük Günahlar'nasıl gidiyor?
Harika! Sosyal medyada yazılanları okuyunca gülüyorum. "Bir gün Cem Davran'ı öveceğim aklıma gelmezdi" diyen bile var. Ama ben zaten 10 yıldır başka damardan yürüyorum. Oynadığım dizilerde de filmlerde de ona göre seçimler yapıyorum. Böyle bir süreçte geldi bu senaryo. O kadar etkilendim ki çeviri zannettim. Tunç Şahin'in yazdığı müthiş bir hikaye.
Filmlerinizin tarzı da değişti...
Doğru. 'Kumarbazlar', 'Bir Ses Böler Geceyi', 'Ve Panayır Köyden Gider' tamamen sanatsal kaygılarla yapıldı. Bu bir günde olmuyor tabii. Yıllar içinde öyle bir hayat kurdum ki, artık gerçekten inandığım işlerin içinde olma, inanmadıklarıma hayır deme lüksüm var.
Nelerle meşgulsünüz şu ara?
Yakın zamanda Tokat, Turhal’da güzel bir hikaye çekeceğiz. Onun heyecanını yaşıyorum. Diğer yandan tüm enerjimi, zamanımı İstanbul Halk Tiyatrosu için harcıyorum.
İstanbul Halk Tiyatrosu nasıl kuruldu?
Aslında yıllardır var ama bizim kapısını kapatıp sahalara kadar çalışacağımız, aktörlüğümüzü demlendireceğimiz yeni bir alana ihtiyacımız vardı. Yıldıray Şahinler, Erkan Can ve Bahtiyar Engin'le kafa kafaya verip Ümraniye'deki yeni salonumuzu açtık. Burası, Erkan Can'ın tabiriyle, yeni‘kayıkhanemiz’.
Maliyetli bir iş değil mi?
Öyle tabii. Ama yıllar içinde öyle dostlar biriktirmişim ki, bunu farkettim. Bir telefonumuzla bütün dostlarımız koştu. Mahmut Koç, Orhan Bayrak, Rıdvan Çeliker... Köy enstitüsü mantığıyla, tamamen imece usulü oluştu.
'Alevli Günler' oyununuzu 10 kere izleyenler var...
Ben 20 kere geleni biliyorum. Irmak Bahçeci'nin yazdığı bir hikayeydi. Sonra üzerine tüm birikimimizi akıtarak geliştirdik. Aylarca çalıştık. 2010'dan beri kapalı gişe oynuyoruz. Ülkenin ve dünyanın durumu malum. Böyle zamanlarda ülkelerin sahip olduğu kültür potansiyeli yeniden filizlenir genelde. Oyunda da söylüyorum, "Burası Diyanet İşleri Başkanlığı" diye. Kimseyi kırmadan, dökmeden yapmaya çalışıyoruz bir şeyleri. Bunun da etkisi büyük.
BELLİ BİR KİTLEYİ RAHATSIZ ETMEK ÜZERE YOLA ÇIKILMAZ
Birilerini rahatsız etmeden tiyatro yapılır mı?
Bütün inançlara saygılı olmak zorundayız. Tiyatro birleştiricidir aynı zamanda. Evet, doğası gereği birilerini rahatsız da eder ve etmek zorunda. Ama belli bir kitleyi rahatsız etmek üzerine yola çıkarsanız bu olmaz.
Lale Mansur, "Faşist bir oyunda demokratı oynamam. Ama demokrat bir oyunda faşisti oynarım" demişti...
Tiyatronun böyle aforizmik cümlelerle ifade edilmesi tuhaf geliyor. İnsanlıkla, sonsuzlukla kardeş bir var oluştan bahsediyoruz neticede.
İdeolojik olarak inanmadığınız bir hikayenin içinde olur musunuz?
Beş yıldır 'Bezirgan' oyununu sahneliyoruz. Moliere'in 1664'te kaleme aldığı 'Tartuffe' eserinden uyarlama. Oyuna gelenler diyor ki, "Bravo valla! son üç yıldır Türkiye'de yaşananları, FETÖ' yü ne güzel oyunlaştırmışsınız.” Oysa bu
çok eski bir hikaye. Ama klasik sanat böyledir işte. Sanat Tarihi böyledir.
Fethullah Gülen'in hayatı çekilse oynar mısınız yani?
Sadece ‘birinin hayatı’, ‘birinin sözü’ diye bakmam, ruhumun neresine dokunuyor diye bakarım.
ATTIĞIN GOLLERİ HATIRLAYARAK YAŞANMAZ
Yeni nesil oyuncular, “Eşcinseli oynar mısın sorusuna” cevap vermekten bile imtina ediyor. Oysa pek çok duayen oyuncu oynadı...
Gençleri üzmek istemem. Onları önemsiyorum. Ama oyuncuysanız her şeyi oynamak zorundasınız. Ben her şeyi oynarım, ağabeyleri olarak söylüyorum. Oynadım da, oynuyorum da.
Egonuzla aranız nasıl?
Ben kendimi kendime unutturarak yaşayanlardanım. Bir saatten sonra beni unutsunlar isterim. Çocukken de böyleydim. Hep attığın golleri hatırlayarak nasıl yaşayacaksın?
KENDİMİ SOKAK KÖPEKLERİNE BENZETİYORUM
Dışardan biraz maço görünüyorsunuz...
Doğma büyüme Kasımpaşalıyım. 26 yaşında çıktım oradan. Ne öğrendiysem Kasımpaşa'da öğrendim. Hayatta üç büyüklerimden biridir. Oradan çıkacaksın ama orada yaşadığın malzemeyi çok iyi taşıyacaksın. Babam Kemaliyeli, annem Rizeli. Melezim biraz. Kendimi sokak köpeklerine benzetiyorum. Bu da çok hoşuma gidiyor.
Geçmişinizde büyük sansasyonlar, inişler-çıkışlar yok. Çok sıkıcı bir adamla mı buluşacağım diye endişelendim...
Aslında bir sürü sansasyonu üzerime yapıştırmaya çalıştılar ama bende iyi durmadı. Benim trajedim de bu. Kitleler arızadan hoşlanıyor. Ben görüp görebilecekleri en büyük arızayım aslında.
Nasıl bu kadar 'düzgün adam' gibi görünüyorsunuz peki?
Çünkü bar çıkışlarında, sokak ortalarında yaşamıyorum. İstanbul'da 25 yıl girmediğim çıkmadığım yer kalmadı. Efsane magazin müdürleri bana şunu derlerdi, "Arkadaş seni ilahi bir güç mü koruyor? Piyasanın en azgın, en arıza tipisin." Doğrudur da. Ama ben var olan fırtınamı aktörlüğe akıtmayı seçtim. Muhsin Ertuğrul ne der? “İyi bir aktör mü olmak istiyorsun? Güzel. O zaman önce iyi bir insan ol önce!”
HÂLÂ KADIN ERKEK MEVZULARINDA ACEMİYİM
27 yıl bir aynı insanla evli kalmak bu zamanda gerçeküstü değil mi?
13 yaşındayken de “bir kere evleneceğim” diyordum. Etrafım en az iki kere evlenenlerle dolu. Arkadaşlarım bana, "Oğlum sende Katolik nikahı mı var?" diye takılıyor. Soruyorlar bazen, "Abi nasıl başardın?" Ne bileyim lan! Git başar işte. Bu bin yıllık öğreti. Ben de bilirkişi değilim. 53 yaşındayım, hâlâ kadın erkek mevzularında acemiyim.
İnsan hiç mi sıkılmaz?
Biriyle 30 yıl evli de olsan, 30 yıl ilişki de yaşasan, çocuğun yoksa evlilik ne ki? Bir kağıt sadece. Çocuğun olursa o başka! O zaman aile oluyorsun ve asıl yolculuk başlıyor. Ben bu yolu ve yolculuğu çok önemsiyorum. Tarikat lideri gibi konuşuyorum ama hayatta mükemmel bir dostum var. Biz yoldaşız. Birbirimizin çok acısına merhem olduk. Çok eksilttik, çoğaltık. Ama hep yol aldık.
Ne yapıyorsunuz başka bir kadından etkilenince?
Bu topa nasıl girsem diye düşünüyorum şu an (gülüyor). Ki meselesine geliyor. Bir kadın görünce bakmaz mısın? Bakarım tabii. Anasını satarım hem de. Yuh! Sen ne zannediyorsun beni? Ama ne var ki ben şanslıydım. 27 yıl önce gerçek bir prensesle evlendim.
BEN KARIMA AŞIK VEYEL OLDUM
Sizce evliliği ne bitirir?
Yolculuk biterse biter.
Yolculuğu ne bitirir?
Baba öğretisi: Bir erkeğin çocuklarına verebileceği en büyük hediye annelerini çok sevmek. Erkeğin iyi baba olması için de mutlaka o yolculukta annelerinin elini tutması lazım. İyi bir baba olamazsanız o yolculuk biter işte. Hiç olmadı mı sanıyorsun? “Ondan vazgeçeceğim” dediğim anlar da oldu, onun benden vazgeçeceği anlar da. Ama, "Ben gidiyorum lan!" dediğim zaman o bana dostluk etti. O gitmek istediği zaman da ben ona Aşık Veysel oldum!
Nasıl yani?
Bilirsiniz hikayeyi. Karısı Aşık Veysel'i terkediyor. Aşık Veysel yolda ona buna muhtaç olmasın diye ayakkabısına para sıkıştırıyor. Biz de böyle baktık birbirimize. Geçmişte benimle ilgili çok büyük sıkıntısı oldu eşimin. Hem de nasıl oldu... Orada kadının tercih ettiği başka bir yolculuk varsa, ona o yolculukta destek olmaktan başka çarem yok ki!
Cem Davran ve Hilal Davran 1990’da evlendi. Çift 27 yıldır evli. Can (25) ve Ali (21) adında iki oğulları var.
EŞİMDEN HAYATIMIN SONUNA KADAR VAZGEÇMEME KARARINDAYIM
Ya başkasına aşık olursanız?
Şu kapıdan çıktıktan 10 dakika sonra bile olabilir. "Ben aşık oldum, hayatımı değiştirmek istiyorum" durumu ölmeden bir gün önce bile olabilir. Ama bu yükü sadece erkeğe yüklemeyin. Kadın için de geçerli bunlar.
Göründüğünüz kadar maço değilmişsiniz sanki...
Anlamadığım şekilde bu önyargı herkeste var. Bir kelime söylüyorsun hemen taşlanıyorsun, maço ilan ediliyorsun. Tamam Kasımpaşalıyım ama aynı zamanda tahsilli bir tiyatrocuyum. Sonuç olarak, hayatımda ölene kadar asla vazgeçmeme kararında olduğum bir kadın var. Yoldaşız biz. Hâlâ aynı kitabı okuyup sabahlara kadar üzerine tartışıyoruz. Saatlerce konuşuyoruz.
Kıskanç mısınız peki?
Kıskancım tabii. Hâlâ bir yere giderken kıyafetine, "Bu ne yahu!" derim. Ama o da bunu dememden hoşlandı senelerce. İki tane aslan gibi oğlumuz var. Onlar da kendi hayatlarında gayet mutlu yürüyorlar.
Bundan sonrası için hayattan neler bekliyorsunuz?
Çocuklarımla kopmadığımız, son nefesime kadar tiyatronun eksik olmadığı bir hayat istiyorum.
DUYDUĞUM EN GÜZEL KADIN YALANI: SENİ BABAMA BENZETİYORUM
Bir kadında ilk neye bakarsınız?
Memelerine.
Profesyonellik gereği istemediğiniz bir şeyi yapmak zorunda kaldınız mı?
Kaldım. İçinde olmamam gereken bir filmi çektim.
Sizce dünyayı kadınlar mı yönetiyor erkekler mi?
Yüzde 100 kadınlar yönetiyor. Yaşam dişil bir süreç. Erkeğin kadını baskılaması bu yüzden. Çünkü her konuda üstünler.
Sizin evde patron kim?
Tabii ki karım.
Genel olarak tahammül edemediğiniz bir kadın özelliği?
Kurnaz kadın sevmem.
Bildiğiniz en iyi erkek yalanı?
Tanısan sen de seversin.
Duymaktan keyif aldığınız bir kadın yalanı?
Seni babamı benzetiyorum. Sende babamı görüyorum.
- İncirin üstüne 1 bardak ekleyin! Aç karnına içen 100 yaşına kadar yaşıyor: Kemikleri beton gibi yapıyor, kolesterol seviyelerini yere çakıyor, iç organları da temizliyor
- Kilosu 5 TL'ye düştü! Kapış kapış satılıyor: Kolesterolü yere çakıyor, yağları cayır cayır yakıp kemikleri beton gibi yapıyor
- Nasırın kökünü kurutuyor! Mantar ve egzamayı 1 günde geçiriyor, 10 dakika bekletince ayakları pamuk gibi yapıyor, sadece 2 malzemeyle yapılıyor
- Kahvaltıda kaşık kaşık yiyin! Kilosu 125 TL: Doğadaki en güçlü antioksidan, yağlanmış karaciğeri yeniden doğmuş gibi yapıyor!
- 1 kaşık eklemek yetiyor! Kemikleri beton gibi yapıyor, kolesterolün kökünü kurutuyor, vücuda demir yüklüyor