Türk halkının önce 'Orhan Abi'si, sonra 'Orhan Baba'sı olan Orhan Gencebay'la konuştuk...
Röportaj: Seral Cumalı
Türk halkının önce ‘Orhan Abi’si, sonra da ‘Orhan Baba’sı oldu. Ama sanmayın ki sonradan ‘Orhan Baba’ oldu. Arkadaşları onu daha 10 yaşındayken “Baba Orhan” diye çağırırmış. 17 yaşına geldiğinde bu kez lakabı ‘Kont Orhan’ olmuş. Etiler’deki ofisinde buluştuk; ‘Orhan Gencebay karizması’nı, bu karizmayı nasıl oluşturduğunu konuştuk. Kıyafeti yine ‘jilet’ gibiydi. Evde de ‘kendine göre bir estetik’ oluşturmuş; Allah korusun bir deprem olsa can havliyle evden fırlasa da onu kötü bir durumda göremezmişiz. İşte 10 yaşından beri ‘karşı cinse’ o yaştaki çocuktan beklenmeyecek bir dille aşk şarkıları yazan, daha o yaşta ‘Orhan Baba’ olan Orhan Gencebay...
İlk profesyonel besteniz ‘Ruhumda Titreyen Sonsuz Bir Alevsin’i 14 yaşında yapmışsınız. Böyle bir şarkı besteleyen nasıl bir çocuktu?
Ya nerden buldunuz? ‘Ruhumda titreyen sonsuz bir alevsin/ Adımı zikreyle bu alev sönmesin/ Ruhun ayrılsa bile o pak teninden/ Dilerim adımı anmadan Hakka eremeyesin.” Rast makamında Türk Sanat Müziği klasik formasyonunda bir beste. 13-14 yaşında bir çocuğun söyleyeceğini düşünemeyeceğimiz bir yapıdaydı. Yine o yaşlarda yaptığım bir beste vardı ki; o da şuydu: “Bir huzur var ki şu alemi fani içinde/ Yaşadım da o alemi bu karar içinde/ Gördüm ki doğan bir pişman doğmayan ise iki...” 6 yaşında müziğe başladım. 10 yaşında beste yapmaya başladım. 13-14 yaşında bu ciddi cümleleri sarfediyordum. Notayı 6 yaşında öğrenmiştim. 7 yaşında sazı kucakladım. Cazla, rock’la ilgilendim. Böyle bir içeriğimiz var...
Bu besteleri yapan çocuğun ruh halini çok merak ediyorum...
8-9 yaşında dahi Aşık Veysel babamızı gözlerim kapalı son derece büyük bir hazla dinlerdim. O yaşta ben onu anlardım.
Bu yoğun hislerle, ağır sözlerle dolu şarkıları bu çocuk aşık olup mu yazdı?
10 yaşında başladım. ‘Kara kaşlı esmer yar’ı yazdım: “Kara kaşlı, esmerdi/ Kim bilir kimi sevdi.” Komşu kızıydı, kara kaşlı, esmerdi. Çocuksu, şekillenmemiş duygularla ona yazdım. Bunun karşı cinse olan beğeninin ifadesi olduğunu sonraları daha çok hissettim.
Peki Maria?
Tarihten bir yaprak! ‘Bir Teselli Ver’le bağlantılı. Kızıl saçlı; yeşil gözlü bir arkadaştı, İspanyol’du. Londra’da tanışmıştık.
Şarkılar hep birilerine mi yazıldı?
Bestelerimin yüzde 70-80’i yaşadığım ya da çevremde yaşanan olaylara bağlıdır. Bana bir şey söylemiştir, ben de onları bir mesaj halinde ifade etmeye çalışmışımdır.
Siz kaç yaşında Orhan Abi oldunuz?
Çok küçükken, 10’lu yaşlarda arkadaşlarım “Baba Orhan” derlerdi bana. Halkımızın beni tanıdığı zamandan itibaren ‘Orhan Abi’ oldum. Ailenin bir ferdi gibi görürlerdi. Şimdi ‘Orhan Baba’lığa terfi ettik. Biyolojik olarak ‘Orhan Dede’ de olduk. Efe’miz (Büyük oğlu Altan Gencebay’ın oğlu) var. Müziğe verdiğim uzun emekten dolayı da birçok arkadaşım saygıdan “Orhan Dede” de der.
Sırf ailenin bir ferdi gibi görmekten mi?
Bence sizi önce ‘abi’ sonra ‘baba’ yapan ağır karizma haliniz var... O ifade daha o yaşlarda (17 yaşındaki fotoğrafını gösteriyor) kendini belli ediyor! Kendine hakim, kararlı, güçlü, sporcu, giyimi yerinde. Duruşta o ifade var. Giyimime çok dikkat ettiğim için arkadaşlarım 17 yaşında bana ‘Kont Orhan’ derlerdi. Sözüm ona kontlar iyi giyinir diye...
Ama fotoğrafta kont gibi de duruyorsunuz!
Biraz Monte Kristo Kontu’nun etkisindeydim. Bizi etkilemiştir. Filmini seyretmiştik. Geceleri dolanır Monte Kristo Kontu. Biz de böyle bir romantizmin içinde elimize bir baston alır gece yarısı karanlık sokaklarda bastonu tak tak tak yere vurarak yürürdük. Bu romantizmin bir başka icraatı. O kimliği benimsememizden dolayı. Güzel bir kimlik o.
Siz mi yürürdünüz!
Evet tek başıma. Böyle bir duygu. Kont, herkesin sevip saydığı, kararlı, iradeli vesaire.
Başka lakaplarınız var mıydı?
‘Koca yürek’ lakabımı severim. Sevgili Volkan Konak takmıştı. Çok sevdiğim kardeşimdir; bir gün “Hocam bütün insanlara sizin gönlünüzde yer var” dedi. “Evet, benim gönlüm o kadar kocaman ki herkes sığar” dedim. “O zaman senin adın ‘Koca yürek’ olmalı” dedi. Birçok lakabımız var.
Başka?
‘Ayı Orhan’ var küçükken.
Neden?
Küçükken de çok güçlü kuvvetliydim. Bana arkadaşlar el şakası yaparlardı. Ben onlara bir şey demezdim. Ama ben de onlara yapardım, onlar bana bir daha yapamazdı. Herhalde elim ağırdı, dengeyi kuramıyordum. Onlar da bana ‘Ayı Orhan’ derdi.
‘Orhan Abi’ imajı hırsızları bile dize getirmiş diye duydum?
Bir kere arabamdan bir kere de büromdan çantamı çalmışlardı, her seferinde benden özür dilemiş, geri getirmişlerdi. Çantamı alanlar, “Özür dileriz Orhan Abi yanlışlık oldu” demişlerdi.
Başka ‘Orhan Abi’ anılarınız var mı?
Beni çok seven bir minibüs şoförü kavga etmiş, ayağından bıçaklanmış. O zaman ‘Orhancılar’, ‘Ferdiciler’ diye ayrılıyordu. Bunu gazetede okudum, çok üzüldüm çiçek gönderdim, telefon ettim. “Çok üzüldüm” dedim, “Ne olacak Orhan Abi bir bacaktan. Canımı versem ne olur Orhan Abi” demişti. Daha bunun gibi yüzlerce olay geçti.
Sizdeki bu karizma gerçek kişiliğinizin yansıması mı, yoksa bunun için çocukluktan beri büyük bir çaba mı harcıyorsunuz?
Hayır, ben olduğum gibiydim.
Gerçek kişiliğiniz mi?
Ben neysem oyum diye düşünüyorum. Hepimizin yanlışı, eksiği, hatası olabilir. Ama pirimiz Mevlana Celalettin Rumi derki, ‘Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.’ Göründüğün gibi olma konusunda zorlanılır diye düşünüyorum.
Zorlanıyor musunuz?
Olduğum gibi göründüğüm için zorlanma yok bende.
Karizmayı bozacak şeyleri çok isteseniz de yapmadığınız oluyor mu? Hep kontrollü müsünüz?
Hepimiz bütünümüzle insan oluyoruz. Yanlış yönümüz mutlaka olabilir. Yapmamaya özen gösteriyoruz ama istemeden de olsa yanlışımız Türk halknn önce ‘Orhan Abi’si, sonra ‘Orhan Baba’s olan Orhan Gencebay: mutlaka olacaktır. Bizi anlayanlar; “Yanlış yaptı ama o hatasını da bilir bir daha da yapmaz” derler.
Reklamlara çıkmak, jüri üyesi olmak Orhan Gencebay karizmasına nasıl tesir etti?
80’li yıllarda reklama karşıydım. Sanatçı reklam yapmamalı diye düşünürdüm.Sonra yakışan ve uygunsa, topluma da yararlı olacak bir ürünse; reklamını bir sanatçı yapabilir diye düşündüm ve iki defa reklam filmi yaptım. Bunu tamamiyle ticari düşünmemek gerekiyordu. Bana uyan bir üründü, ben onu taşıyabilir miyim, o beni taşıyabilir mi baktık, ondan sonra reklamı yaptık. Pop Star Alaturka’da başta tedirgindim, sonra rahat ettim.
‘Berhudar Ol’ albümünü Vodafon mu yaptı?
Herkes öyle sanıyor. Hayır, Vodafon sadece benim reklam yaptığım bir firma. Onlar albümdeki 4 eseri tanıttılar. Öyle bir reklam yaptılar ki herkes sandı ki bu albümü Vodafon’a özel yaptım. Hayır. Beni tanıyan insanlara bir mesajdır bu, lütfen duyurun.
Bir iki telefon görüşmesi yaptınız, üç dört kere “Berhudar ol” dediniz. Bu deyimi kaç yaşından beri kullanıyorsunuz?
Rahmetli dedemi 15-16 yaşımdayken kaybettim. 14.5 yıl savaşmış, vücudunda iki mermiyle dolanıyordu. Bana kahramanlık türkülerini çaldırırdı. “Barış için savaştık” derdi. O hep “Berhudar ol evladım” derdi. Bu çocukluğumdan itibaren beni çok etkilemişti. Sonra bu sözün anlamının güzelliğini öğrendim. Anlamı ‘Allah’a emanet ol’, ‘Allah’ın bütün güzellikleri senin üzerinde olsun.’ Ne zaman “Berhudar ol” desem dedemi hatırlıyorum, onun bana hatırasıdır. 15 yaşımdan beri “Berhudar ol” derim, son 20-30 yıldır çok kullanıyorum.
Evde pijama-terlik film seyrederken nasılsınız?
Ben yine olduğum gibiyim. Bakkala bile gitsem kendime göre estetiği oluşturmalıyım. Kendim beğenmeliyim önce kendimi, öyle çıkmalıyım.
Ani bir durum olsa, Allah korusun bir deprem, dışarı fırlamak zorunda kalsanız nasıl bir kılık kıyafet içinde olursunuz?
Palas pandıras insem bile, can havli bile olsa o anda bulunduğum durum kötü bir durum değildir.
Pijamalar, terlikler nasıl, çok şık mı?
O kadar çok resmi değilim tabii, samimi ama yine bana yakışacak şekildedir. Yakışacak derken benim kabul edebileceğim şekildedir. Dışarı çıkarken özellikle çok dikkat ederim ama evin içinde de öyle. Estetiğe karşı bir sevgi, ilgi var.
Fiziğinizi korumak için büyük çaba var mı? Nasıl genç görünüyorsunuz?
Eee 39 yaşında normaldir! Özel bir çaba yoktur. Göründüğüm gibiyim, içimden geldiği gibiyim. Özel bir çabamız yok.
Estetik yok mu?
Yok, genetik, aileden gelen bir durum. Benim 85 yaşında bir amcam var, çok yakışıklı, hiç kırışık yok. Abim var, o da çok yakışıklı, onda da böyle bir durum var. Ama insanın kendisi mutluysa, mutluluk duyarlılığı doğuştan itibaren varsa bu da insanı genç tutuyor. Kötümser olmaktansa iyimser olmak iyidir.
İnternette birisi, ‘Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum’ şarkınıza gönderme yaparak; “Sigara ve alkol içmeden her acının tiryakisi olan adam’ demiş size. Öyle mi?
Şimdi içmiyorum. Bir zamanlar sigara da alkol de içiyordum. Hele alkol çok içiyordum. Ama ne kadar da içsem yine dengeliydim. Sonra zarar verdiği için ikisini de bıraktım. Üreten birisi için ille başka bir dış etkene gerek yoktur.
Esrar derler?
Kattiyen. Ben o fikirde değilim. Ayık kafanın verdiği neticeyi hiçbiri vermez. Tersine bu gibi uyuşturucuyla ilhamı aramaya çalışmaktan yana biri değilim. Ben ayık kafayla kafayı bulan biriyim. Ben ayıkken alkol alandan daha fazla konsantre olacak yeteneğe sahibim.
‘ALDATMAYI HİÇ SEVMEM, NEFRET EDERİM’
Çok insan şarkılarınızı dinleyerek ağladı. Kendi şarkılarınız sizi ağlatır mı?
Şarkılarımın bazı olayları hatırlatanları etkiliyor insanı. Yalnız kendiminki değil güzel bir eser beni duygulandırır.
Ağlar mısınız?
Tabii gözlerim dolar. Ağlarım da tabii ki.
Hayatınızın aşkı Sevim Emre’ye çok şarkı yaptınız mı?
Sevim Hanım’a çok beste yaptım. Bizim duygu hallerimizi anlatan; mutluluğumu, kırgınlığımı, hüznümü anlattığım çok beste var.
Neler var mesela?
Zamanında “Benim Dünyam” dedim, “Aşk Pınarı” dedim, neler demedim ki!
Kızınca ne dediniz?
“Ziyankar” dedim.
Sevim Emre’yle 73’ten beri birliktesiniz. Ona sorsaydım, Orhan Gencebay’ı nasıl tanımlardı?
Evvelce şikayet etmezken, şimdi biraz şikayet ediyor mudur? Şaka söylüyorum. Zaten anlaşmasaydık bu kadar yıl beraber olmamız mümkün değildi. İkimizin de hataları tabii ki var. Ama ikimizin de güzel yanları var. Kızarız, ağlarız, üzülürüz, anlamayız, anlarız. Hayatın kendisi çeşitli duyarlılıkla sürüyor.
Onca yıl sonra aşk ve cinsellik bitiyor; başka bir şeye dönüşüyor deniliyor. Siz bunca yıl sonrayı nasıl yaşıyorsunuz?
Hayır hiçbir şey bitmez. Sağlık bozulduğu zaman başka bir ortama giriyor insan. O değişik ortamlar yaşanmasa onlar devam edecek. Acı çekerken belki başka duyguları hissetmeyebiliriz. Sağlığımız bozulmasın yeterki. Çünkü insanın sağlığı bozulunca tedavi etmeye çalışırken bütün duyarlılığını oraya yönlendiriyor. İnsanlara aslında bir ömür boyu bir sevda da yeter. Mesele; “Bir sevda da yeter” diyebilen biriyle aynı duyarlılığı paylaşabilmek ve iki kişinin de bunu istemesi.
Ona, “Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni” dediğiniz zamanlar oldu mu?
Hatalarımız hepimizin olabilir ama affedilecek hata var, affedilmeyecek hata var. Hata yapabiliriz ama affedilmeyecekleri yapmayalım inşallah.
Hiç aldatmadınız mı Sevim Hanım’ı?
Aldatmayı hiç sevmem, nefret ederim. Hele de hem gönlümü verdiysem, hem de söz verdiysem
Gönül nikahına çok saygım var, ama hep çok merak ettim neden resmi nikah yapmadınız?
Bunu yaptığımızı da söylüyoruz.
Kesin yaptınız mı?
Belirsiz bir durum var bu konuda... Bu konuda pek fazla konuşmuyoruz.
Neden konuşmuyorsunuz?
Bu muğlak bir durum, bunu fazla konuşmayalım.
Küçük oğlunuz sizden çok farklı bir imaj sergiliyor. Rockçı, pearcing’li ve dövmeli. Ters düşüyor musunuz onunla?
Hayır, kattiyen.
Hoşunuza gidiyor mu?
O istiyordu bunu, yanlış bir şey de istemiyordu. Ben de zamanında yapabilirdim. Yaptırdığı dövmenin birinde ‘Dad’ (Baba) yazıyor, kral tacı ve notalar var. Diğerinde de ‘Mom (Anne) yazıyor. Kolunun içine de ‘Batsın Bu Dünya’ yazdırmış. “Niye bunu yazdırdın?” dedim. “Bir anarşistin söyleyebileceği bunun üstünde bir söz yok” dedi. Yanlış anlaşılmasın, gerçek anarşist iyiye özlemle ortalıkta dolanan kişidir. Olumsuz bir şeye tepkili olur. Gerçek anarşist saygılı entelektüel kişidir. Ama yürekli kişidir. Terörizmle anarşizmi karıştırmamak lazım. Bir zaman karıştırıyorlardı.
Peki sizin imajınızın önemli parçası olan bıyığınızı bir gün kesecek misiniz?
Onu bir türlü yapamadım.
İsteyip de mi yapamıyorsunuz?
Bir haftalık 10 günlük de olsa yapmak istiyorum ama onu bile yapamıyorum. Başta Sevim Hanım tepki göstermişti. Ben de yadırgarım. Orhan Baba olur da bıyıksız olur mu!
6- 1 senelik protein ihtiyacını 1 günde karşılıyor: Kemikleri betona çeviren yemek, deneyenlerin kemikleri bayram ediyor
- Kuru eriğin üzerine 1 bardak ekleyin! Sabah tüketen 100 yaşına kadar yaşıyor: Vücuda kalsiyum, magnezyum ve çinko yüklüyor
- Nasırın kökünü kurutuyor! Mantar ve egzamayı 1 günde geçiriyor, 10 dakika bekletince ayakları pamuk gibi yapıyor, sadece 2 malzemeyle yapılıyor
- Manda yoğurdunun içine ekleyin! 1 kaşık yiyen 10 yıl hastalanmıyor: Kemiklere kalsiyum yüklüyor, kolesterolün adını unutturuyor, bağırsakları motora çeviren karışım
- Adana'da yılın son hasadı başladı! Tanesi 15 TL: İstanbul, Sivas, Ankara ve Samsun'dan talep çok, mis gibi kokuyor, kırmızı rengiyle görenleri büyülüyor