Hande Doğandemir, ‘Eksik’ oyunuyla sahnede deyim yerindeyse döktürüyor. Bir aile dramını ve karakterlerin birbiriyle derin hesaplaşmalarını anlatan oyunda her oyuncu insanı ayrı ayrı derin sorgulamalara itiyor. Buluştuk. Eksiklik duygusunu, travmaları, yüzleşmeleri ve içinde bulunduğumuz günlerin psikolojisini konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
‘Eksik’, tam deprem öncesi prömiyerini yapacakken ortak yasımız dolayısıyla ertelendi ve ilk oyunun geliri, depremzedelere destek olmak amacıyla TEGV’e bağışlandı. Tüm bu duygularla sahnede olmak nasıldı?
Çok karmaşık duygular içindeydik hepimiz. Böyle bir psikolojideyken nasıl olacak endişesi çok baskındı. Son provaya giderken bile yapamayacağımı düşünüyordum ama hem bize hem de sanırım izleyiciye biraz olsun iyi geldi. Heyecanlı ve buruk da olsa mutluyduk.
Oyunda karakterler arasında derin hesaplaşmalar yaşanıyor. Siz kendi hayatınızda oyundaki kadar derin hesaplaşmalar, yüzleşmeler yaşadınız mı?
Yaşadım ve yaşıyorum. Hem karşımdaki insanla hem de kendimle yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı tercih ederim her zaman. İnsanın kendiyle yüzleşmesi daha da zordur ve en büyük yüzleşme de yine kendi kendine yaşanır bence. Çünkü karşındakiyle yüzleşme karşıdaki kişiye göre değişebilir. O buna hazır değilse, gerçek bir yüzleşme yaşayamazsın zaten.
ALDATMANIN HAKLI TARAFI OLAMAZ AMA NEDENLERİNİ BİLİNCE EMPATİ KURABİLİYORUZ
‘Eksik’te, psikolojisi en derin işlenen konulardan biri de aldatmak ve aldatılmak. Siz kendinizi ne olunca aldatılmış hissedersiniz?
Her ilişkinin dinamiğine göre o kadar değişken ki bu… Mutlaka fiziksel bir şey olmasına gerek yok insanın aldatılmış hissetmesi için. Önemsediğimiz bir konuda, yalan söylenmesi bile böyle hissettirebilir. Ama şu var; oyun üzerinden yorumlarsak, elbette aldatmanın hiçbir haklı yanı ve açıklaması olamaz ama bir davranışın nedenlerini bildiğimizde empati kurabiliyoruz o kişiyle. Oyunda o karakterin çaresizliğini görmek, hissetmek… Bunlar elbette algımızı etkiliyor. “Kim haklı?” sorusuna cevap vermek de zorlaşıyor. Biz oyundan sonra sorduk mesela bunu seyirciye. Üç karakteri de kendine göre çok haklı bulanlar oldu.
TRAVMALARIMDAN KURTULMAK İÇİN HER YOLU DENEDİM, HERKES DENESİN VE KENDİ TRAVMASININ ACISINI BAŞKASINDAN ÇIKARMASIN
Metin karakterinin çocukluğu travmalarla dolu ama 30’ların ortasına gelmiş bir yetişkin aynı zamanda. Sizce travmalarımız bizi hayat boyu takip mi ediyor?
Valla hepimizin travmaları var; şu masada travması olmayan insan yoktur sanırım. Çocukluğunda olsun, yetişkinliğinde olsun… Ama bilinçli ve yetişkin bireyler, bu travmalarını çözmek ve bunun acısını kimseden çıkarmamak üzerine geliştiriyor kendini. Bir de Metin gibi çocuk kalan, bunlardan kaçan ve travmasını tüm ilişkilerine yansıtan insanlar var. Hepimiz gerçek hayatta bu tür insanlarla karşılaşıyoruzdur herhalde.
Gerçek hayatta böyle biriyle karşılaştığınızda ne hissediyorsunuz?
Şunu demek istiyorum, “Arkadaşım benim de travmam var ama ben bunu çözmek için her yolu denedim. Lütfen sen de dene ve bunun acısını bizden çıkarma.” Zaman zaman direkt söylediğim insanlar da oluyor. “Özellikle belli bir yaştan sonra evet; çözelim artık bunları çünkü benim günahım ne?” demek istiyorum.
Sizin travmalarınızla baş etme yönteminiz ne?
Yeri geliyor terapiye gidiyorum, yeri geliyor başka deneyimlerle çözmeye çalışıyorum. Gerçekten uzun yıllardır kendi travmalarım üzerine çalışıyorum. Bir sürü yöntem denedim, deniyorum. Bazıları işe yaradı, bazıları yaramadı ama artık bana neyin iyi geldiğini çözdüm.
Size ne iyi geliyor?
Destek alabileceğim her noktada destek alıyorum. Desteğe açık olmak bence çok önemli. Artık kendi kendimi telkin etmek ve çözmek konusunda kendime iyi gelebiliyorum. Ama tabii ki yine içinden çıkamadığım bir şey olursa profesyonel destek alırım.
HEP BİR TARAFIMIZ EKSİK AMA NEŞEMİZ HİÇ EKSİK OLMASIN
Neyin yokluğu size çok eksik hissettirir, ne olunca tamamlanmış hissedersiniz?
Zaten, “Ben tamamım, tamamlandım” diyen bir insan varsa kendisini tebrik etmek isterim. Hep bir tarafımız eksiktir, bir duygumuzuz eksiktir ama hiç eksik olmasın diyeceğim şey; neşemiz. En ihtiyacımız olan şey güven ve neşe duygusu. Şu an gündem o kadar kötü ki… Duygularımız üzerinde çok belirleyici şartlar var.
Deprem psikolojisini hiçbirimiz henüz atlatamadık. Sizin içinizdeki en baskın duygular neler?
Müthiş bir çaresizlik, öfke ve korku hissettim. Süreçte duyularımı da çok saklamadım zaten. Yalnız, terk edilmiş ve çaresizlik hissi çok korkunç; baş etmesi çok zor. Biz buradan, bu duyguları bu kadar yoğun hissediyorsak, birebir yaşayanları düşünemiyorum. Empati bile kuramayız bence. Ancak olabildiğince yanlarında olarak ve elimden ne geliyorsa onu yaparak iyileşmeye çalışıyorum. Bir süre evde yalnız kalamadım. Hala soğumadı o endişe. Diğer yandan güzel günler gelecek ya! Umutluyum…
MESLEĞİN İLK YILLARINDA SOSYAL MEDYA BASKISI YÜZÜNDEN UYKULARIM KAÇIYORDU
Depremin ilk günlerinde oyuncuların destek çabaları çok sorgulandı. “Samimiyetsizler” eleştirileri yapıldı. Bunlar sizi incitiyor mu?
Valla kendi adıma kim ne yapıyorsa, ne kadar yapabiliyorsa, reklam için yapan varsa bile ondan da Allah razı olsun diyebilirim ancak. Bunların konuşulması bile korkunç. Ben ilk gün telefon elimde sürekli ağlıyordum. Sonra, “Ne yapabilirim?” dedim kendime ve elimden ne geliyorsa onu yapmaya çalıştım. Belediyelere gittim, kendi imkanlarımla yapabildiklerime odaklandım. Tüm bunları da bir oyuncu olduğum için değil, önce insan sonra da bu ülkenin bir vatandaşı olarak yaptım. Kim olursam olayım, vicdanımla yine aynısını yapardım…
Genel olarak sosyal medyada yazılıp çizilenler sizi duygusal olarak çok etkiliyor mu?
Bu mesleğe ilk başladığım zamanlarda gerçekten uykularım kaçıyordu. Özel hayatınız, dış görünüşünüz, başarınız, başarısızlığınız… Sadece göz önünde bir iş yaptığınız için insanlar sizin hakkınızda her şeyi söyleme hakkını kendinde görüyor. Bu inanılmaz bir baskı. Yeri geliyor hakarete, yeri geliyor linçe varıyor ucu. Bundan etkilenmemek için robot olmak lazım ama insanız ve etkileniyoruz. Sadece ilk zamanlara göre artık kendimi daha çok koruyabiliyorum ama hakikaten çok zor.
FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE
- Günlük burç yorumları! Filiz Özkol yazdı: Yay, Koç, İkizler ve diğer burç yorumları
- 1 hafta boyunca için! 7 günde 7 kilo verdiriyor, aç kalmadan zayıflatıyor, kaşık kaşık yiyince yağları cayır cayır yakıyor
- Botoksa para dökmeye hiç gerek yok! Uyumadan 1 damla süren sabah 10 yaş gençleşiyor
- 40 yıllık yoğurtçunun sırrı! Taş gibi yoğurt yapmak için içerisine 15 adet ekleyin: Hem lezzetli hem şifalı, probiyotik etkisiyle vücuda iyi geliyor
- Kelle paçaya büyük rakip! Ruslar kaşık kaşık tüketiyor: Bağışıklığı çelik gibi güçlendiriyor, damar daralmasını önlüyor, lezzetli ve şifalı