‘Müjde’ filmi son günlerde ortalığı toz duman etti, tüm eleştiri oklarını üzerine çekti. Filmi kimi ‘Türk düşmanlığı’ yapmakla, kimi de Suriye sempatizanlığıyla suçluyor. Elbette beğenenler de var… Başrolde Lale Mansur ve Cezayir asıllı Salim Kechiouche'un yer aldığı, yönetmenliğini ise Alphan Eşeli’nin üstlendiği film hakkında tartışmalar sürerken ben de Lale Mansur’un Arnavutköy’deki evinin kapısını çaldım. Hem filmi hem eleştirileri hem de erkek şiddetini anlatan tiyatro oyunu ‘Acı Kaybımız’ı konuştuk. Alev GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
Müjde, Suriye Savaşı'nın başlamasıyla hayatları sonsuza dek değişen iki sıradan insanın hikayesini anlatıyor. Evini ve bildiği her şeyi kaybeden bir kadın olan Müjde (Lale Mansur) kendini, Suriyeli genç mülteci Sayyid (Salim Kechiouche) ile beklenmedik bir aşkın içinde bulur.
Bir yandan tiyatro oyunu bir yandan sinema filmi… Bu ara durmuyorsunuz Lale Hanım! Nasılsınız? Türkiye ve dünyanın haline baktığımızda iyi olmak mümkün olmasa da en azından çabalıyorum. Beğendiğim ve sevdiğim bir şey olunca yapıyorum. Müjde’yi pandemiden önce çektik. ‘Acı Kaybımız’ da şahane bir tiyatro oyunu; erkek şiddeti sorununu çok iyi işliyor.
‘Müjde’ ortalığı ayağa kaldırdı. Çok tartışılıyor. Bu kadar tepki bekliyor muydunuz?
Bu kadarını beklemiyordum ama şaşırmadım da… Bu ülkede ırkçı çok! Bir ülkeye beş milyon mülteci alırsanız problem çıkmamasına imkan olmaz ama ırkçılar şöyle düşünüyor: “Sığınmacıların hepsi hırsız, tecavüzcü, şucu bucu…” Böyle genelleme yapılamaz ki! Türkiye’de hırsız yok mu? Küçücük oğlan çocuklarının, kadınların, hayvanların ırzına geçen yok mu? Gerçekten bu ülkedeki ırkçılık ürkütücü. Hoş sadece burada mı? Irkçılık dünyanın pek çok ülkesinde almış başını gidiyor.
Film gösterime girdiğinden beri siz de şahıs olarak bir linç yağmuruna tutuldunuz. Nasıl etkilendiniz?
Vallahi böyle eleştirileceği aklıma bile gelmedi. Ama fark etmez. Eğer benim hayat görüşüme uygun bir filmse kimsenin ne diyeceğine bakmam, oynarım. ‘Şu bunu düşünecek, o şunu söyleyecek’ hiç umurumda olmaz. Neymiş efendim? Türk düşmanlığı yapılıyormuş.
Burası benim doğduğum büyüdüğüm ülke! Benim bütün sülalem Kurtuluş Savaşı’nda çarpışmış; dedem, büyükbabam, hepsi! Ben neden düşmanlık yapayım? Bu filmde ırkçılık karşıtlığı var ama Türk düşmanlığı yok. İki yalnız insanın kendilerine bir vaha yaratmalarını anlatıyor bu film… Türk- Suriyeli falan diye işlemiyor benim kafam…
İzlemeden yorum yapan mı dersin, izlemeden “Allah belanızı versin” diyen mi? Ya filmi görmedin, bakmadın, bana bela okuyorsun… Sence bana bunu yapan sen nesin? Bu hümanist bir film, arkasındayım, iyi ki oynadım.
Siz bu kadar fazla sayıda Suriyelinin Türkiye’de olmasına sıcak bakıyor musunuz?
Bunu ben değil devletler ve bizi yönetenler düşünmeli.
Gerçek hayatta bir Suriyeliye aşık olabilir miydiniz?
Şu anki durumumda tabii ki olamaz! Çünkü 40 yıllık evliyim ve eşimi çok seviyorum. Aklımdan böyle bir şey geçmez ama şimdi o kadının yaşadığını gerçek farz et… Neden olmasın?
KAFATASÇI, IRKÇI BİR SENARYO OLSA ZATEN OYNAMAZDIM
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, sizin hakkınızda suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi; “FETÖ propagandisti, PKK şakşakçısı” gibi sıfatlar kullandı. “Filmde kaba ve ilkel Türk düşmanlığı yapıyor” dedi. Cevabınız nedir?
Eleştirinin bile adabı vardır. Şu eleştiriden daha kaba ve ilkel bir şey olamaz. Linç, hakaret, düşmanlık ne ararsan var… Dava konusu olan bu açıklama olmalı, film değil. Benim FETÖ ile ne alakam olabilir? FETÖ nereden çıktı? Ben Müslüman bile değilim, ben agnostik yani bilinmezciyim. Ayrıca ben filmin yazarı mıyım? Oyunculardan sadece biriyim.
Filmde de bir gariplik yok; ırkçı, kafatasçı bir senaryo olsa anlardım ve yer almazdım zaten. Gelelim PKK şakşakçılığına! Neden ben böyle bir şey yapayım ya? Kürtlerin ezilmesine, gördükleri zulme karşı olunca PKK’lı mı oluyorum? Ben zulme karşıyım. Amerika’da zenci neyse burada da Kürt o!
Barış sürecinde oluşturulan ‘Akil İnsanlar’ heyetinin üyelerinden biri olduğunuzda da çok eleştirilmiştiniz…
Evet, orada da linç edildim ama o savaşa karşıydı, o barış içindi. Ve bu barış sağlansaydı bugün Türkiye bambaşka yerde, bambaşka konumda olurdu. Başka bir ülkede yaşıyor olurduk ama olmadı.
‘BENİ KİM ELEŞTİRECEK’ DİYE BAKMAM, BEN NEYSEM OYUM
Bu kadar eleştiriye nasıl katlanıyorsunuz? Çok mu sabırlısınız?
Ben neysem oyum; ona göre davranıyorum, ne olduğumu biliyorum. Kim ne düşünecek, kim beni sevmeyecek, kim eleştirecek diye bakmam. Kimseye yaranmak gibi bir derdim yok. Ben bu dünyada yaşayan bir canlıyım. İyi bir insanım; doğaya, hayvana ve bazı insanlara saygım var.
Kimlere saygınız yok?
Hırsız, dolandırıcı, yalancı insanlara saygı duymam zor.
‘GECE YARISI EKSPRESİ’NDE ASLA OYNAMAZDIM
Oyuncu her rolü oynar mı?
Hayır, ben mesela ırkçılığı savunan bir filmde oynamam. Irkçılığa karşı bir filmde ise figüran bile olurum. Hayat görüşüme ters hiçbir şey yapmam. Mesela ‘Gece Yarısı Ekspresi’nde asla oynamazdım.
Filmin IMDB puanı çok düşük. Son yılların en kötü filmi ilan edildi…
Irkçılar puanı düşürdü çünkü yoksa 9.2’ydi.Türkiye’nin hali bu! Ne yapacaksın? Vallahi Twitter kullanmıyorum eğer kullansaydım, ben şu an hapisteydim. Açmıyorum. Sinirlenip kendimi tutamayıp her şeyi yazardım.
KENDİME ‘ATATÜRKÇÜ’ DİYEMEM AMA ONA SAYGIM SONSUZ
Bazıları da sizin için ‘Atatürk düşmanı’ diyor. Atatürk hakkındaki fikirleriniz ne?
Kendime “Atatürkçü” diyemem ama yaptıklarını sevgiyle anıyorum ve baş tacı ederim kendime. Benim karşı olduğum, bugün geldiğimiz yüzyılda halen Atatürk’ün kalkan olarak kullanılması… Ya kullanmayın onu! O, elinden geleni yaptı, bize bir ülke sağladı. Atatürk’ü seviyorum ve ona saygım sonsuz. Ama kalkan yapılmasına karşıyım. Herhalde dünyada bu kadar çeşitli kullanılan tek liderdir Atatürk…
‘YETMEZ AMA EVET’ DURUŞUM DEĞİŞMEDİ
Siz “Yetmez ama evet” diyenlerdendiniz. Duruşunuz değişti mi?
Hayır ‘Yetmez ama evet’ duruşum değişmedi. Bu, tamamen askeri darbelere karşı bir duruştu ve bu ülke darbelerden çok çekti. Ben de halen darbelere karşıyım ama iktidara ve yapılanlara da karşıyım. Müneccim de değilim… Türkiye’nin gelmiş geçmiş bütün sorunlarının suçluları yetmez ama evetçiler, yani bizler olarak gösteriliyor…
BİR KADIN MEZBAHANESİNDEYİZ
‘Acı kaybımız’ isimli tiyatro oyununuz erkek şiddetini konu alıyor. Oyundan bahseder misiniz?
Çok güzel bir oyun tavsiye ediyorum. Gizem Aldemir’le oynadığımız ‘Acı Kaybımız’ adlı kara komedi, farklı sosyal sınıflarda yer alan kadınların yaşadığı baskı ve şiddeti konu alıyor. Yazarı Yunus Emre Gümüş. Kadına yönelik şiddetin görmezden gelindiği bu coğrafyada bu gerçekle yüz yüze gelen, dışlanan, dövülen, öldürülen kadınlar için sahnede ses yükseltmeye devam eden bir oyun...
Şiddet neden azalmıyor?
Şiddet bitmiyor çünkü ‘haksız tahrik indirimi’ bir kavram var ve bunlar her şeyden tahrik oluyorlar! Bu ne biçim tahrik olma şekli bilmiyorum. Tahrik olunca neden öldürüyorlar? Onu da bilmiyorum. Resmen bir kadın mezbahanesindeyiz.
RAKAMLARA HİÇ TAKILMAM, 35 YAŞINDA NEYSEM O
Dizilerde neden yoksunuz son dönemde?
Önüme gerçekten sevdiğim bir proje gelince yapıyorum ama sektörün durumu şu an iyi değil. İnsanlar köle gibi çalıştırılıyor.
Daha ne kadar sahnede olmak istiyorsunuz?
Aklım yerinde olduğu kadar?
66 yaşındasınız ve hala çok güzelsiniz. Bunun sırrını da sormak istiyorum.
Rakamlara hiç takılmıyorum. 35 yaşında neysem o... Annemin de şahane cildi vardı. Biraz genetik benim durumum; yoksa sigara da alkol de çok içtim.
Acı Kaybımız oyun tarifleri:
14-15 Nisan Adana tiyatro festivali
21 Nisan Fişekhane
26 Nisan Moda sahnesi
Fotoğraflar: OZAN GÜZELCE
- Ihlamuru solda sıfır bırakıyor! Kabuğunu kaynatıp için: Kalp damarlarını kaya gibi güçlendiriyor
- İnsülin direncini unufak ediyor! Kanda şekerden iz bırakmıyor: Damarları parıl parıl parlatıyor
- Salata sosuna 1 kaşık ekleyin! Kolesterolü tarihe karıştırıyor: Tıkalı damarları hortum gibi açıyor
- 5 Ayda 36 kilo verdi: Sadie Chartrand’ın ilham veren zayıflama hikayesi: Mum gibi erimenin sırrı meğer oymuş!
- Pazarda yüzüne bakılmıyor! Damar tıkanıklığını çamaşır suyu gibi açıyor, organlardaki iltihabı söküp atıyor