Mevhibe İnönü (1897-1992), Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci kurucusu İsmet İnönü'nün eşi. Mevhibe-İsmet İnönü'nün torunu Gülsün Bilgehan anneannesinin romanını 1994'te 'Mevhibe' adıyla yazmıştı. Gülsün Bilgehan'ın yenilediği kitap raflardaki yerini aldı...
Röportaj: Hakan ÇELENK
Gülsün Bilgehan kitabı tekrar çıkarmasının sebebini şöyle anlattı: “Mevhibe’nin öyküsü hem anneannemin hem cumhuriyet kadınının öyküsü. Mevhibe Hanım, çağdaş olunurken geleneklere bağlı kalınabileceğinin örneği.
Yaşadığımız günlerde bunları bilmek çok önemli.” Gülsün Bilgehan’a söyleşimizin sonunda “Okura bir mesajınız var mı?” diye sordum.“Ben en çok Emine Erdoğan’ın bu kitabı okumasını isterim” yanıtını aldım.
“Neden” diye sordum. “Başka bir yorum yapmam” dedi. Son sözü başa aldıktan sonra şimdi sohbetimize başlayalım...
Öykü nasıl başlıyor?
İstanbul’da 1916’da evlendikten iki-üç hafta sonra Miralay (albay) İsmet cepheye gidiyor. Yemen, Suriye sonra Kurtuluş Savaşı. Milli Mücadele’ye destek verdiği için idam fermanıyla aranan bir subayın eşi olan Mevhibe işgal altındaki İstanbul’da kalamıyor.
Mevhibe, Anadolu’ya geçip savaş boyu Malatya’da (İsmet İnönü’nün memleketi) kalıyor.
Bu arada oğlunu kaybetmesi çok acı olmalı.
İlk çocukları İzzet’i 2 yaşında kaybediyorlar. Mevhibe, haberi Sakarya’da çarpışan eşine mektupla söyleyemiyor.
İzzet’in kaybı aileyi hâlâ etkiliyor olmalı?
Acısı hâlâ tazedir. Malatya’ya gittiğimizde mutlaka İzzet’in kabrini ziyaret ederiz.
Cumhuriyetten sonra hayat nasıl sürüyor?
Ancak evlendikten 8 yıl sonra 1925’te bugün annemin yaşadığı Pembe Köşk’e taşınıp düzenli hayatlarını kurabiliyorlar.
Ailenin mutsuz dönemi hangi dönemdir?
27 Mayıs öncesi ve sonrası. Bizim ailemizde de trajedi olarak anılıyor. Ama 27 Mayıs öncesini de biliyorsunuz. Benim adım Gülsün. İsmet Paşa ‘torunum hep gülsün’ diye koyuyor.
Çünkü o dönem babam yazılarından dolayı hapiste. 27 Mayıs sonrası İsmet Paşa’nın Menderes’in asılmaması için çabalaması. Berrin Menderes’in evimize gidip gelişi...
Anneannemin Menderesler için dua etmesi. Çok zor dönemlerdi.
İsmet Paşa öldükten sonra (1973) Mevhibe Hanım’ın hayatı nasıl geçti?
İsmet Paşa’ya benzedi. Fizik olarak bile... Kendinde İsmet Paşa’yı da yaşatmaya başladı. Ankara toplum hayatının içinde kaldı. Yardım derneklerinin organizasyonunun içinde yer aldı.
MUTLU EVLİLİĞİN SIRLARI
Klasik bir soru; kitaptan çıkan ana fikir ne?
Başarılı bir evliliğin öyküsü. Bir kadın ve erkeğin birbirini tamamlayarak yakaladıkları mutluluğun ders kitabı. Aynı zamanda Ankara’nın politik havası içerisinde bir aşk öyküsü.
İsmet Paşa mutlu evliliğin sırrını “İlk bağıran haklıdır” diye anlatırdı. O dönemde beni arayan erkek okurlarım “İsmet Paşa ne kadar şanslı bir eş” diyordu.
Kadın okuyucularım da “Mevhibe Hanım ne şanslı” diyordu. 20 yıl sonra nasıl geri dönüş alacağımı çok merak ediyorum.
Mevhibe Hanım evliliğini nasıl anlatırdı?
Anneannem hayatlarını asansöre benzetirdi. İnişlerle çıkışlarla bütün hayatları birlikte geçiyor. İnönü başbakan oluyor ayrılıyor, cumhurbaşkanı oluyor.
Sonra Köşk’ten çıkıyor. Muhalefete iniyor, Pembe Köşk’e dönüyorlar. Hep beraberler, hep Pembe Köşk var. Asansör inip çıkıyor ama beraberler.
Politikayla aile işleri net ayrılıyor.
Evde kavga çıkar mıydı?
Kavga demeyelim de tartışma diyelim. Babam (Metin Toker) bir gazeteci olarak bayağı sıkıştırırdı İsmet Paşa’yı. Aleyhinde de yazdığı olurdu.
Mevhibe Hanım hep yumuşatmaya çalışırdı. Mevhibe Hanım ve İsmet Paşa’nın kavgasını hiç görmedik.
İNÖNÜLERİ ÇOK ÜZEN SALDIRI
İnönü’yle ilgili güncel siyasetteki iddialar sizi üzüyor mu?
Hem de nasıl. Artık eleştiri dozunu da aşarak tarihi başka türlü anlatma yoluna gidiyorlar. Ama başaramazlar. Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.
İftiralara tek tek cevap vermek yerine, bu kitapla yanıt veriyorum. Kitabı yayınlamaktaki bir amacım da bu zaten.
En çok neye üzüldünüz?
Erdoğan dedi ki “İki dini kitap İnönü döneminde yasaklandı.” Biri namaz kitabı, diğeri mevlidi şerif. O kadar şaşırdım ki? Anneannemin zamanının büyük bölümü mevlitlerde geçerdi.
Namaz deseniz, beş vakit namaz kılınan bir evde büyüdüm. Buna imkân yok. Eski Diyanet İşleri başkanlarından Lütfü Doğan’ı aradık. Baktı ‘Bugün olsa bugün de yasaklanır.
Hurafelerle, bizim dinimize uymayan metinlerle dolu’ dedi. Zaten yasaklandıktan sonra kitabın doğru baskıları yapıldığı ortaya çıktı.
KiTAPTA ANKARA’NIN TADI VAR
Mevhibe Hanım yemek yapar mıydı?
Her ayın birinci ve üçüncü çarşambaları çevresinde kabul günü olurdu. Yemek pasta tarifleri verilirdi. Sonraki kabulde yapılırdı. Pembe Köşk’ü ziyarete gelenler hâlâ o yemekleri yer.
Kitapta o yemeklerin tarifleri var. Kitabın yazarı olarak sizin tercihiniz hangisi?
O yemekleri siz de yapar mısınız? Yaparım. Tercihim de un kurabiyesi.
Mevhibe Hanım’ın diyet kaygısı var mıydı?
Yoktu ama safra kesesi rahatsızlığı vardı. Doğal olarak az yerdi. İsmet Paşa şeker hastası olduğu için evde sürekli bir şeker diyeti yapılıyordu.
Onun dışında yemek her zaman önemliydi. Hemen her akşam yemekte bir milletvekili ya da senatör olurdu.
KADIN HAKLARININ ÖNCÜSÜ MEVHiBE
Hakan Çelenk’in ‘Mevhibe’ kitabıyla ilgili notları...
* Mevhibe ilk kez 1923’te yurtdışına çıkar ve Lozan’a gider. 26 yaşında muhafazakâr bir Osmanlı kadınıdır. İsviçre’de kadınların toplumsal hayatta çekinmeden çıkmalarını görünce şaşırır. Başta çekinir sonra uyum sağlar. Lozan’ı ülke kadınının toplumsal hayattaki haklarını görmesinin ilk adımı almalıyız.
* Lozan’da alınan ders, yeni cumhuriyetin kurucu babalarının kadın haklarına yaklaşımıyla Ankara’da vücut bulur. Atatürk evli değildir. Toplumsal hayata kadının katılmasının örnek rolünü doğal olarak Mevhibe Hanım üstlenir. İşte, kadın haklarının kazanımının ikinci bölümünün başrolünde de Mevhibe Hanım var.
* Örnek olma misyonunu sürdüren Mevhibe bir yandan da namaz kılarak mevlit okutarak muhafazakâr geleneklerini devam ettirir. Bu da özellikle CHP’li kadınlarda bugün karşımıza çıkan yaşam senteziyle tam uyuşur.
* Gülsün Bilgehan, Mevhibe Hanım’ın Ankara’daki yerini şöyle anlatıyor: “CHP’li olsun olmasın herkesin saygı gösterdiği bir cumhuriyet kadınıydı. Tüm partililer elini öperdi.” Mevhibe Hanım, dönemin sert siyasi iklimine rağmen nezaket kültürünü Ankara’ya veren kişilikti. Özledik bu siyasi nezaketi.
Saray ve Pembe Köşk
İnönü ailesinden biriyle söyleşi yapınca Pembe Köşk’ü anmamak olmaz. Şimdi size kitap dışı bir not vereyim: Bugünün saray tartışmaları arasında Pembe Köşk’ü anlamlı bir yere oturtmamız gerekiyor.
İsmet Paşa köşkü maaşından ödediği parayla almış. Tapu ve faturalar hâlâ duruyor. Mobilyaların büyük bölümü Mevhibe Hanım’ın çeyiz parasıyla ödenmiş.
Bazı mobilyaları da Atatürk, maaşından ödediği parayla İstanbul’dan getirtip arkadaşına hediye etmiş. Bulunsun diye faturaları göndermiş. Tüm bu faturaları aile hâlâ Pembe Köşk’te saklıyor.
Bir de şu var. Mevhibe İnönü’ye, Sümerbank fabrikasını ziyaretinde 3 metrelik bez hediye edilir.Demokrat Parti iktidara gelince Mecliste bunun hesabını İsmet İnönü’den sorar. Dikkat! Sadece 3 metrelik bezin hesabı soruluyor. İnönü izin ister hemen Pembe Köşk’e gider, bezin faturasını getirip gösterir. Devlet ahlakı sanırım bu olmalı. İtirazı olan var mı?
- Aydın'dan Japonya'ya kilo kilo satılıyor! 1 ay kuyuda bekletiliyor: Soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi, Uzakdoğu sofralarını süslüyor
- Yemeklerin lezzetini 2 kat artırıyor! Zengin besin içeriğine sahip: Bakliyatların gazını alıyor, sindirim sistemini çalıştırıyor
- İkisini bir araya getirince etkisi 20 katına çıkıyor! Yağları şıpır şıpır eritip metabolizmayı fişekliyor! Kabızlık, gaz ve şişkinliğe son verip karnı dümdüz yapıyor
- Baş ağrısını şıp diye kesiyor! 1 parça kullanmak yetiyor: Migren ataklarını durduruyor, geçmeyen baş ağrısından kurtarıyor!
- Felç geçirdi hayatı değişti! Doktorları şaşkına çeviren gelişme: Kendi sesini tanıyamadı