Hazırlayan: Seral CUMALI

seral.cumali@posta.com.tr

Ayşegül Aldinç, İstanbul’da doğar. Babası gazeteci Orhan Aldinç ile annesi resim öğretmeni Süheyla Aldinç Adapazarı’nda tanışmıştır. Orhan Bey, Süheyla Hanım’ı çok beğenmiştir. Süheyla Hanım önceleri bu ilgiye kayıtsız kalmıştır. Ama Orhan Bey’in ısrarlı ilgisi sonucu evlenmişlerdir. Ayşegül, Aldinç çiftinin tek çocuğudur. Bunun sıkıntısını çocukluğu boyunca yaşar.

Orhan Aldinç çok otoriter bir babadır. Aynı zamanda çok tutucudur. Ayşegül bir gün kapının önüne gelip ona yazdığı aşk mektubunu vermek isteyen çocukluk aşkına balkondan sepet uzatır. Tam o sırada Orhan Bey’e yakalanır. Orhan Bey Ayşegül’ü günlerce odaya kapatır. Süheyla Hanım, arada odaya girer, kızına yemek ve su getirir.

Kızlarının yaptığının ne kadar masumane olduğu konusunda Orhan Bey’i ikna eder, Ayşegül’ün ev hapsi sona erer. İşte bu nedenle hayattaki kahramanı annesidir Ayşegül’ün. “Ayşegül’ün çocukluğu Cihangir’de geçer.

Bugün penceresinden gördüğü manzarada annesinin yıllar önce öğretmenlik yaptığı, kendisinin de okuduğu ilkokul vardır. Okul sıralarının üzerinde yaptığı Ajda Pekkan taklitleri, biriktirdiği Tarık Akan kartpostalları, nefes nefese çıkıp indiği, oyun oynadığı merdivenler capcanlıdır...

Dikiş makinesinin ampulünden mikrofon

Ayşegül çok küçük yaşta şarkıcı olmaya heveslidir. Bir röportajında şöyle anlatır: “Annemin dikiş makinesinin ampulü mikrofonum olmuştu. Konservatuarın piyano bölümünde okumamı annem çok istiyordu. Ama ben çok sıkılacağımı hissetmiştim sanki. Bir üç kağıt yaparak sınava girmedim.” Şarkıcı olması tutucu bir babanın kızı olarak da imkansızdır.

Annesi, kendisi gibi resim öğretmeni olmak için Sultanahmet Sanat Okulu’na gider. Sonra da Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun Seramik Bölümü’nü bitirir. Yıldız Porselen Fabrikası’nda 6 yıl desinatörlük yapar.

Eurovision’a katılmayı hayal etti, gerçek oldu

Ayşegül Aldinç TRT’nin spikerlik sınavlarına katılmak için Ankara’ya gider. O sırada Eurovision Türkiye elemeleri yapılmaktadır. Seçmelere katılır. Bir röportajında o dönemi şöyle anlatır: “Demek ki deli gibi saldırıyormuşum, elimde mikrofon olsun, ünlü olayım diye...”

Spikerlik sınavını kazanır Ayşegül Aldinç. Eurovision seçmelerine katılma hakkını da. Spikerlik sınavındaki jüri üyeleri, “Eurovision’a katılmaya da hak kazandın madem, başkalarının hakkına mani olma, seni söylemeyelim” der. Ayşegül Aldinç, “O yıllarda Eurovision manyağıydım. ‘Bir gün mutlaka Eurovision’a katılacağım’ deyip dururdum. En büyük hayalimdi sahneye çıkmak” diye anlatır bir röportajında.

1981’deki Eurovision Türkiye elemesinde Ayşegül Aldinç ‘İstanbul İstanbul’ adlı şarkı ile kendi adına yarışır. Modern Folk Üçlüsü de ‘Dönme Dolap’ şarkısıyla. Ayşegül’e, “Gel bize vokal yap” derler.

‘Dönme Dolap’ birinci, ‘İstanbul İstanbul’ ise ikinci olur... Ayşegül Aldinç, 1985’te gazinoda sahneye çıkar. Gazinoya çıkmasının nedeni para kazanıp kendisine albüm yapmaktır. Bu arada Ayşegül Aldinç 1978’de söz yazarı Mehmet Teoman’la evlenmiştir.

Birlikte ‘Hastane’ adlı 45’liği çıkarırlar. Ayşegül Aldinç, “Piyasayı onun sayesinde tanıdım ama aşık olduğum için evlendim Mehmet’le” der bir röportajında... Bu evlilik uzun sürmez. Ama Ayşegül Aldinç’in müzik serüveni devam eder...

Küçükken sinema oyuncusu gibi hissediyordu

Küçükken kendisini sinema oyuncusu gibi hissettiğini de söyler Ayşegül Aldinç. Şöyle anlatır bir röportajında: “Annemle günde birkaç filme giderdik, Hülya Koçyiğit’in filminden çıkınca onun maskesiyle dolaşır, Filiz Akın’ın filminden çıkardık kendimi Filiz Akın zannederdim.

Sinema hayal dünyama fazlasıyla hizmet ediyordu, onun seyircisi değil, seyredileni olmak istiyordum.” Onda oyuncu kumaşı olduğunu yönetmen Orhan Aksoy keşfeder. 1985’te ‘Acımak’ dizisinde oynar. Ayşegül Aldinç bir röportajında şöyle der: “Müzik ve sinema... Arzular, istekler geleceğimizi belirler. İkisini de çok istiyordum ikisi de oldu...”

AYŞEGÜL ALDİNÇ hakkında birkaç şey

İnsanlar yaşını sorduğunda “Her sene değişiyor!” diye dalga geçiyor.

‘Haziran Gecesi’ dizisinde Özcan Deniz’in annesi rolü teklif edilmiş; “Özcan’ın annesi değil ancak flörtü olurum” deyip geri çevirmiş.

Çok güzel yemek yapıyor. Börekleri ve kekleri meşhur. Ama misafirlerine yapıyor, kendisi sağlıklı besleniyor.

Düzenli spor yapıyor.

Çocukluğunun geçtiği Cihangir’de oturuyor.

Giyimde bir tarzı var değiştirmiyor. Yeni kılıklar, şekiller çıkartmayı, eski elbiselerden yeni şeyler üretmeyi seviyor.

Özellikle trafikte çok küfürbaz.

Arşiv merakı var, eskiden beri kendisi ile ilgili arşiv tutuyor.