Şef Türev Uludağ, depremin ilk gününden bu yana deprem bölgesindeydi. Üç ay boyunca, gönüllü pek çok şefle, beş milyondan fazla insana yemek sağlanması için çalıştı. Bölgede en uzun süre kalanlardan biri. “Artık belirli bir düzen kuruldu, bundan sonra istihdama yönelik adımlar atılmalı” diyor. Türev Uludağ’la bölgedeki deneyimlerini konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Deprem haberini aldığınız ana dönsek, nasıl karar verdiniz bölgeye gitmeye?
Ben Adanalıyım. Deprem haberini aldığımda hemen çekirdek ailemi aradım. Onların iyi olduğunu öğrendim ama dayımla yengem enkaz altındaydı. Onları kaybettik. İlk uçakla Adana’ya gittim. Uçağa binerken karımı aradım. Bir de oğlumuz var. Onu da düşünerek, “Gitme” dedi. “Deprem devam edebilir, ya yıkım devam ederse, biz ne olacağız?” dedi.
Siz ne cevap verdiniz?
Hiç tereddüt etmedim. “Bir şekilde insanlara faydalı olmalıyım” dedim. Adana’da, çekirdek ailemi daha güvenli bir yere götürdüm. Sonra, “Ne yapabilirim?” diye sordum kendime. En iyi yaptığım şeyi yapmaya karar verdim. Evde bir ‘canavar’ ocağım vardı, zaten yola çıkarken onu almıştım yanıma. Bir marketten alışveriş yapmıştım. Onları da götürdüm. Bir yerde yemek yapacağım ama nerede, onu bilmiyordum henüz.
BÖLGEDE İSTİHDAMA YÖNELİK ADIMLAR ATILMALI
İlk gideceğiniz yere nasıl karar verdiniz?
Ben ne yapacağım diye düşünürken bir arkadaşım aradı. “Türev, Osmaniye’de 110 kişinin yemeğe ihtiyacı var” dedi. Direkt rotamı oraya çevirdim. Bu arada Gençlik ve Spor Bakanımız Mehmet Muharrem Kasapoğlu da o bölgenin sorumlusuymuş. Hemen bakanlıkla iletişime geçtim. “Ben Osmaniye’ye geleceğim, bana bir yurt verir misiniz?” dedim 8-10 saat içinde mutfakta yemek pişirmeye başlamıştık.
Şu an bölgenin geldiği durum nasıl?
Belirli bir düzen kuruldu ama hala yapılması gereken çok şey var. İstihdama yönelik adımlar atılması ve sürdürülebilir modeller oluşturulması lazım. Yerel kooperatifleri kalkındırmaktan tutun, yerel esnafı, üreticiyi nasıl kalkındırabiliriz? Devlet desteğiyle bunlara kanalize olmamız gerekiyor.
‘EVLADIMI KAYBETTİM’ DİYENE ‘CESEDİNİ BULDUN MU?’ DİYEMEDİM
Süreç içinde karşılaştığınız, sizi en etkileyen şeyler neler oldu?
İlk zamanlar gece operasyonları yapıyorduk. Çünkü gece turnusol kağıdı gibi. Gündüz herkes bir hengamede. Bir gün bir sokağa girdik, bir adam yalınayak ileri geri yürüyordu. Sakince yanına gittik. Adamın evi yıkılmış, evini terk edemiyor. Gece yıkık evinin önünde volta atıyor. Başka bir gün yemek dağıtıyoruz, bir depremzedeye yemek ikram ettik. “Ben yemeyeyim” dedi ama tansiyonu çok düşüktü. Cebimde kuru incir vardı, belki bunu yer, en azından tansiyonu düzelir diye onu uzattım. “Yemesem olmaz mı?” dedi.
Neden kabul etmedi?
Ben ilk an, acaba ayıp mı ettik, istemeden kırıcı mı olduk diye düşündüm. Çünkü o yörenin halkı çok gururludur. Açsa da, “Tokum ben” der. Özür diledim, “Yanlış bir şey mi yaptım?” diye sordum. “Yok, çocuklarım çok severdi inciri, yiyemem” dedi. Bir de şunu hiç unutamam; depremin ilk günleri… Üç arabayla Samandağ’dayız. Bir evin önünde durduk. Ev yıkılmış, kendi imkanlarıyla evin önüne bir baraka kurmuşlar. İki kadın, bir adam, ateş yakmış, önünde oturuyorlar. Yanımızda erzak vardı. “Bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sorduk.
Onlar da mı kabul etmedi?
“Hayır” deyip teşekkür ettiler. Etrafa bakındım, “Peki çocuk var mı?” diye sordum. En azından onları sevindirelim diye. Depremin 19. günüydü. “19 gün önceye kadar üç yaşında bir evladım vardı, sizlere ömür” dedi. “Evladının cesedini bulabildin mi peki? Gömebildin mi?” diye bile soramadım.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ KARDEŞLERİMİZİ UNUTURSAK, İNSANLIĞIMIZA İHANET ETMİŞ OLURUZ
Kendi psikolojinizi nasıl korudunuz?
Depremin ilk dört günü ayakkabımı çıkarmadım. Duş almaya imkan da zaman da yoktu. Ben dayımın cenazesine gidemedim. Bir tercih yapmam gerekiyordu. Ya cenazeye gidecektim ya da hayatta olanlara bir kap yemek daha pişirecektim. Ben kalanlara faydalı olabilmeyi seçtim.
Deprem bölgesi dışındaki insanlara bir öneriniz var mı?
En kritik kelime unutmamak. Oradaki hiçbir kardeşimizi unutmayacağız. Hepimiz elimizden geldiğince bir elimizi oraya uzatacağız. Bu, hepimizin boynunun borcu. Unutup sırtımızı dönersek kendi insanlığımıza ihanet ederiz.
Fotoğraflar: HAKAN AKGÜN
- Bitki sulama suyuna 1 parça ekleyin! Çiçeklerin ömrünü uzatıyor: Doğal vitamin: Çiçeklerin yapraklarını coşturuyor
- Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun favorisi! Salatasını yapıp tabak tabak yiyin: Folat ve potasyum zengini: 1 aylık lif ihtiyacını tek seferde karşılıyor
- 40 yıllık sirkeciden sirke tarifi! Evde sirke yapmak sağlıklı mı? Doğal, katkısız sirkenin püf noktaları
- Turşu suyuna 1 dilim ekleyin! Turşunun lezzetini 10 kat artırıyor: Aylarca taze kalmasını sağlıyor
- Cildinizi 20'li yaşlara döndürüyor! Adete gençlik iksiri: Kayısı çekirdeği yağı ile karıştırın