Baş ağrısının nedeni reflü olabilir
Son yıllarda sık rastlanan hastalıklardan biri olan reflü, pek çok rahatsızlığa zemin hazırlayabiliyor. Sinüzit, farenjit, astım, bronşit ve diş çürükleri bunlardan sadece birkaçı
Açken ya da tokken mide asidi ve sindirimle ilgili diğer mide sıvılarının yemek borusuna ve boğaza doğru geri gelmesi, reflü olarak tanımlanıyor.
Haftada en az bir kez göğüs kemiği arkasında yanma hissi veya ağızda ekşi-acı su tadı olmasının reflü belirtisi olabileceğini söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, “Göğüs kemiği arkasında yanma hissi veya ağızda ekşi bir tat olması reflü hastalığında en sık görülen temel yakınmalardır ve bu iki yakınmadan biri veya ikisinin aynı kişide bulunması o kişinin reflüsü olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.
REFLÜ BAŞKA HASTALIKLARIN HABERCİSİ OLABİLİR
Reflü hastalığının yemek borusu dışındaki organları ilgilendiren yakınma ve hastalıklara da yol açtığını söyleyen Aytuğ’a göre, kalp dışı göğüs ağrısı, sesde kalınlaşma, ses kalitesinde bozulma, yutma güçlüğü, astım, boğaz seviyesinde yumru hissetme, sinüzit, farenjit, larenjit, diş çürükleri ve müzmin öksürük reflünün yol açtığı hastalıklar arasında yer alıyor.
Dr. Aytuğ, “Bir kısım pnömoniler, akciğer dokusunda nedbe dokusu artışı, bir kısım gırtlak kanserleri de reflü hastalığı ile ilişkilendirilmektedir. Bunlar arasında; kalp dışı göğüs ağrısı yakınması ve müzmin öksürük gibi yakınmalar ile reflü arasındaki ilişki, özellikle dikkat çekmektedir” dedi, reflünün belirtileri ve yol açtığı diğer hastalıklar hakkında şu bilgileri verdi:
“Yemek borusu ile bronşların anne karnında gelişim evresinde aynı dokudan farklılaşarak oluşmaları, bu organların sinir sistemlerinin de aynı sinirden kaynaklanması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle yemek borusundaki sinirlerin reflü sonucu asit veya safra kaçağı ile uyarılması, hava yollarında refleks kasılmaya neden olarak astıma veya hava yollarının aşırı duyarlılığına yol açtığı düşünülmektedir.
ASTIMI TETİKLEYEBİLİR
Diğer bir durum ise özellikle reflü sırasında gözle görülemeyecek kadar ufak asit parçacıklarının hava yollarına kaçmasının (aspirasyon) müzmin bronşit ve zatürre gibi olayları tetiklediği ileri sürülmektedir. Mekanizması ne olursa olsun, astım hastalarının yüzde 35-90 kadarında reflü belirtileri görülmektedir. Astım ve reflüsü olan bireylerde, yemek borusunun etkisiz kasılması, yemek borusu kasılmalarının normalden daha kuvvetli olması veya yemek borusu alt ucundaki “sfinkter” denen özel kapak sistemindeki basıncın normalden düşük olması gibi bulgulara da değişik oranlarda rastlanabilmektedir. Astım belirtileri erişkin yaş grubunda ortaya çıkıyor, astımla ilgili aile öyküsü yoksa, belirtiler yemek yemekle, egzersizle veya yatar pozisyonda artıyorsa, reflünün dikkatlice araştırılması gerekmektedir.”
EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİNDEN BİRİ UZUN SÜREN ÖKSÜRÜK
Uzmanlara göre, 3 haftadan uzun süre devam eden öksürüğü olan kişilerin (sebebi, boğaz ve akciğerler ile ilgili değilse) yüzde 10-20 kadarında, seste kalınlaşma ve çatallanması olanların yüzde 80 ve göğsün üst orta bölümünde yumruk oturuyor hissi olanların yüzde 20-50 kadarında reflüden şüphelenilmeli.
DİŞ ÇÜRÜĞÜNÜZÜN SEBEBİ REFLÜ OLABİLİR
Reflü hastalarının bir kısmında ağızda aniden yüksek miktarlarda tükürük salgısı dolması durumuna rastlanabildiğini belirten Prof. Aytuğ, bu durumun sebebini şöyle açıkladı: “Bu olayın yemek borusuna kaçan asidin sindirim kanalı siniri olan vagus sinirini uyarması sonucu, refleks olarak tükürük bezlerinin uyarılması sonucunda gerçekleştiği düşünülmektedir. Ağız içinde asidin yaptığı tahrişe bağlı olarak, diş eti iltihaplanmaları ve diş minesi kaybına bağlı diş çürükleri de görülebilmektedir. Reflünün ağız içi yaraları, orta kulak iltihaplanmaları ve kronik sinüzit ile ilişkisi olduğu da ileri sürülmektedir. Reflü hastalarının ağız içindeki diş çürüklerinin oranı reflü hastalığı olmayanlardan yüksek bulunmuştur. Diş çürükleri yıllar içerisinde yavaş geliştiği için hasta tarafından erken dönemde fark edilmesi zordur. Bu nedenle reflü belirtileri ile ağız içi yakınmaları da olanların diş hekimi tarafından erken dönemde muayenesi gerekir.”
YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİĞİNE GİDİN!
Reflüde, öncelikle hastanın yaşam tarzındaki düzenleyici önlemler ve diyet tedavinin temelini oluşturuyor. Önerilerin bazıları şöyle: Şişman hastalar zayıflamalı, öğünler sık aralıklı ve az miktarda olmalı, iyi çiğnenmeli, akşam yemeği ile yatış arasındaki süre en az 2-3 saat olmalı, yatmadan önce atıştırma alışkanlığından vazgeçilmeli, gece reflüsü olanlarda yatak baş tarafı yükseltilmeli.
CERRAHİ DE TEDAVİ SEÇENEKLERİ ARASINDA
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, diyet ve yaşam biçimi değişikliklerinin reflü tedavisine yardımcı, ancak yeterli olmadığını söyledi.
Aytuğ, “Bu nedenle mide asit salgısının baskılanmasına yönelik ilaçlar belirli sürelerde kullanılmakta ve vakaların büyük çoğunluğunda etkili olmaktadır. Özellikle genç yaş grubunda olup ilaçlara iyi cevap veren, reflüyü kolaylaştıran büyük mide fıtığı gibi yapısal bozuklukları olan, doz azatlımın da yakınmaları hemen tekrarlayan ve bu nedenle ilaçları azaltamayan hasta gruplarında cerrahi reflü tedavisi iyi bir seçenektir. İlaçlara cevapsız vakalarda, nedeni belirlenmeden cerrahi tedavi yoluna gidilmesi cerrahi tedavinin başarı oranını ileri derecede olumsuz etkilediğinden tavsiye edilmemektedir. Günümüzde reflü cerrahisi bu konuda yetkin merkezlerde, laparaskopi denilen kapalı ameliyat şeklinde, kısa sürede ve etkin olarak uygulanabilmektedir” şeklinde konuştu.