Diyabet Türkiye’de son 20 yılda 4 kat arttı
Çağın vebası olarak gösterilen Tip 2 diyabet hastalığının yayılım hızı kadar diyabet hastası adayları olarak tanımlanan pre-diyabetlilerin sayısındaki artışın da ürkütücü boyutlara yükseldiğine dikkat çeken Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Geleceğin diyabet hastası adayları, Türkiye’de son 20 yılda 4 kat artmış durumda. Bu dehşet verici bir artış hızı. Kendimizi ve çocuklarımızı beslerken hasta ediyoruz, farkında değiliz! Anti- diyabet yaşam tarzını bir seçim olarak değil, zorunlu olarak benimsememiz gerekiyor. Aksi halde ülkemizde 40 yıl sonra herkes diyabet hastası olacak!” diye uyarıyor.
Çağın vebası TİP 2 diyabetin, tek başına sağlığımız için ciddi riskler barındıran kanser, kalp krizi ve alzheimer hastalıkları ile el ele yürüdüğüne dikkat çeken Dr. Ümit Aktaş, “Kalp krizine bağlı ölümlerin çoğunun arkasında insülin direnci, pre-diyabet ve TİP 2 diyabet vardır. TİP 2 diyabet, kalp damar hastalıklarının bir numaralı sebebidir ve kansere yakalanma riskini kat kat artırır. Yapılan araştırmalar TİP 2 diyabet hastası kadınlarda kolon kanserine yakalanma riskinin yüzde 50 arttığını, insülin direnci ne kadar fazlaysa kanserin yeniden nüksetme olasılığının da o kadar arttığını ortaya koyuyor. Kan şekerindeki hafif bir yükselme bile alzheimer riskini artırıyor” diyor.
Rakamlarla TİP 2 diyabet
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, dünyada yaklaşık 425 milyon insan, şeker hastası-diyabet.
Dünyada her 11 insandan birisi diyabet! Diyabetin başlama yaşı 8 yaşına kadar indi.
Türkiye’de Avrupa ortalamasının 3 katı, dünya ortalamasının 2 katı diyabet hastası bulunuyor.
Diyabetin artış hızında Türkiye, dünya genelinde ilk sırada.
Türkiye'de 10 milyondan fazla kişi şeker hastası var.
Yapılan araştırmalar, Türkiye’de son 20 yılda TİP 2 diyabetin 2 kat, diyabete aday olan pre-diyabetlilerin sayısının ise 4 kat arttığını gösteriyor.
Eğer sağlıklı beslenme biçimi benimsenmezse, 40 yıl içinde Türkiye nüfusunun tamamının diyabetli olacağı öngörülüyor.
Diyet listenizde tam buğday ekmeği var ise iyileşemezsiniz!
“Tip 2 diyabet hastalığı, yaygın kanaatin aksine tam şifa ile tedavi edilebilen bir sağlık sorunudur. Ömür boyu diyabet ilacı kullanmak zorunda değilsiniz” diyen Dr. Ümit Aktaş, konuya şu sözlerle açıklık getiriyor:
“Tedavi sürecinde verilen diyet listenizde gluten, karbonhidrat var ise diyabet iyileşmez. Sizin hastalığınızı tetikleyen besinleri hayatınızdan çıkarmadan nasıl iyileşebilirsiniz? Hastalığın tedavi sürecinde çok doğru yapıp şekeri yasaklıyorlar ama tam buğday ekmeği veriyorlar. Çay şekerinin glisemik indeksi 59, beyaz ekmeğin 69, tam buğday ekmeğinin 72, kan şekerini jet hızıyla fırlatan saf glikozun ise 100’dür. Şimdi düşünün ekmek olan diyet listesi ile nasıl iyileşebilirsiniz?”
Sağlıklı yağlar, kemik suyu çorbası, ev yoğurdunu eksik etmeyin!
Bol bol karbonhidrat ve glüten içeren tahıl tüketen diyabet hastaları, iyileşmez. Nitekim Tip 2 diyabet hastalarının hiç birisi verilen diyetler nedeniyle ilaçlardan kurtulamıyor, aksine hastalıkları ilerliyor. İlaç ve insülin kullanmalarına rağmen ayakları kesiliyor, böbrekleri iflas ediyor, gözleri kör oluyor. Diyabet hastaları eğer iyileşmek istiyorlarsa, bol bol zeytinyağı ve tereyağı gibi sağlıklı yağlar tüketmeli. Bol bol paça çorbası, kemik suyu çorbası yemeli. Ev sirkesi, ev turşusu, ev yoğurdu, ev kefiri kullanmalı, ceviz, fındık, badem yemeli. Ama karbonhidrat ve glüten içeren tahıllardan kesinlikle uzak durmalıdırlar.”
Kalori saymayı bırakıp glisemik indekse odaklanın!
“Şekerinizi kontrol altına almak için düşük kalorili değil düşük glisemik indeksli bir diyet yapmanız gerekiyor” diyen Dr. Aktaş, “Kaloriye takılmayın, önemli olan yediğiniz yiyeceklerin vücutta şeker dalgalanmalarına yol açıp açmadığıdır. Bunu da yiyeceklerin glisemik indeksi belirler. Mesela yumurta, et, tavuk, sakatat, peynir, tereyağı yediğinizde hem kendinizi saatlerce tok hissedersiniz hem de kan şekeriniz dengeli seyreder. Neden? Çünkü bu yiyeceklerin glisemik indeksi sıfırdır. Bunların yanına yine düşük glisemik indeksli sebzeler, salatalar eklediğinizde ise kan şekerinizin de, sağlığınızın da kontrolünü elinize almış olursunuz.”
Anti- diyabet beslenme değil, yaşam tarzı!
TİP 2 diyabetten korunmak için anti- diyabet beslenmeyle şekillenen yaşam tarzının bir zorunluluk olarak benimsenmesi gerektiğine işaret eden Dr. Ümit Aktaş, “Genetik yapımız şekerle, karbonhidratlarla dolu modern çağın beslenme modeli için tasarlanmadı. Biz onu içi şeker dolu gazlı içecekler, çikolatalar, tatlılar, bol ekmek, bol makarna ile şeker bombardımanına tutuyoruz. Oysa ekmeği ve şekeri tamamen hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor. Tarih boyunca sağlıklı yağlar ve proteinle beslenen vücudumuzun kimyasını bozduk. Ev yapımı yoğurdu, turşuyu, sirkeyi unuttuk. En çok ekmek tüketen ülke olarak rekor kırdık. Beslenme biçimimizde makarna, bulgur, kahvaltılık gevreklere, market raflarında zehir saçan hazır çorba, ketçap gibi ürünlere başrolü verdik. Aşırı karbonhidrat ve gluten içeren besinler tüketmeyi alışkanlık haline getirdik” diye belirtiyor.
Bu işaretler varsa, dikkat!
-Kilo probleminiz varsa ve bu kilolar özellikle de bel ve göbek çevresinde toplanıyorsa,
-Kolay kilo alıyor ama zor veriyorsanız, vücudunuz adeta kilo vermemek için direniyor, kilo verseniz bile en kısa zamanda fazlasıyla geri alıyorsanız,
-Çok sık acıkıyor, sık sık tatlı krizi yaşıyorsanız,
-Sabahları yataktan kalkmakta zorlanıyor, kendinizi hep yorgun hissediyorsanız,
-Açlığa tahammülünüz yoksa, bir öğün bile kaçırdığınızda elleriniz titriyor, bayılacak gibi oluyor ve sinirli birine dönüşüyorsanız,
-Yemek sonrası uykunuz geliyor, televizyonun karşısında uyukluyorsanız,
-Konsantrasyon probleminiz varsa, sık sık unutkanlıktan şikâyet ediyorsanız,
-Canınız hep unlu, tatlı şeyler yemek istiyor, adeta, ekmek, pilav, makarna, börek, çörek, çikolata yemeden duramıyorsanız,
-Çok sık susuyor ve çok su içiyorsanız,
-İştahınıza hâkim olamıyorsanız,
-Geceleri uykunuzdan ter içinde uyanıyor ve kendinizi yine buzdolabının önünde buluyorsanız
-.Çok sık idrara çıkıyorsanız,
İş işten geçmiş olabilir!
Anti- diyabet yaşam için yol haritası
•Temel kuralımız doğal beslenme olsun. Bütün işlenmiş gıdaları ve şekeri hayatınızdan çıkarın. Unutmayın, raf ömrü olan her gıda işlenmiş gıdadır.
•Tüm sebzeleri mevsiminde tüketin.
•Meyvelerin şeker içerdiğini unutmayın. Seçiminizi elma gibi düşük oranda şeker içeren, yani glisemik indeksi düşük meyvelerden yana yapın. Meyve sularından kesinlikle uzak durun.
•Her türlü ekmek (beyaz, kepekli, tam buğday, yufka, lavaş, köy ekmeği), un, bulgur, makarna, erişte, şehriye ve hatta ev tarhanasından bile uzak durun.
•Yulaf, arpa ve çavdar da gluten içerirler, doğal olarak bunları da tüketmeyin.
•Marketlerde “glutensiz” adı altında satılan tüm ürünler nişastadan üretilir. Bunların glisemik indeksi, şekerin neredeyse iki katıdır ve bunlar da asla tüketilmemelidir.
•Hazır mayalı gıdalardan uzak durun.
•Genetiğine müdahale edilmiş yemle beslenen besi hayvanlarından, aynı nedenden dolayı çiftlik balıklarından da uzak durun. Merada yayılmış hayvan eti ve deniz balıkları, yani, fıtratına uygun yetiştirilmiş hayvandan gelen kırmızı et, tavuk eti, balık, yumurta tüketin.
•Tüm sakatatlar faydalı ve gereklidir.
•Sızma zeytinyağını bol bol tüketin. Halis tereyağından da korkmayın, bolca tüketin.
•Ev yapımı yoğurt, kefir ve turşu tüketin.
•Egzersiz anti-diyabetik bir yaşam tarzının olmazsa olmazıdır. Öyle spor salonlarına gidip, sağlığınızı tehlikeye atan ağır egzersiz programlarından bahsetmiyorum. Yürümek en güvenli, en sağlıklı egzersizdir. Günde yarım saatle başlayın ve bir saate çıkarmayı hedefleyin.
- Diyabeti olanlarda göz muayenesi şart!
- Üşümenizin nedeni D vitamini eksikliği olabilir
- Gözünüzün önünde aniden şimşek çakıyorsa dikkat! Sinsice ilerleyip körlüğe neden olabiliyor, eğer böyle gözüküyorsa soluğu hastanede alın!
- Tedavi edilmeyen anal fissür hastalığına dikkat!
- Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir?