Diyabetli bireylerin hayatını iyileştirmeyi hedefliyoruz
97 yıllık bir diyabet tecrübesine sahip olduklarını anlatan Novo Nordisk Türkiye Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Dr. Burak Cem, diyabetin doğru tedavi ve aktif bir hayat ile iyi yönetilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Diyabetin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir hızla arttığına dikkat çeken Dr. Burak Cem, diyabetin 21’inci yüzyılın en büyük sağlık sorunlarından biri olduğunu vurguladı.
Novo Nordisk Türkiye Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Dr. Burak Cem, Türkiye’nin Avrupa’daki en yüksek diyabet sıklığına ve üçüncü en yüksek diyabetli birey sayısına ulaştığını söyledi. Dr. Burak Cem, “Şehirde yaşamanın ve yoğun bir iş temposuna sahip olmanın yol açtığı hareketsiz yaşam, sağlıksız ve yanlış beslenme, genetik yatkınlık ile fazla kilolu olmak diyabete zemin hazırlıyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) 9’uncu Diyabet Atlası verilerine göre, tüm dünyada 20- 79 yaşındaki nüfusun 463 milyonu diyabetli. Farklı bir ifade ile her 11 kişiden biri diyabetli. Üstelik, diyabeti olan her iki kişiden biri de henüz teşhis edilmemiş durumda” dedi.
TİP2 DAHA YAYGIN
14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle bir açıklama yapan Cem, dünyadaki yetişkin diyabetli sayısının hızla arttığını, bu seyrin devam etmesi durumunda, 2030 yılında diyabetle yaşayan kişi sayısının 580 milyona dayanacağının öngörüldüğünü söyledi. Dr. Burak Cem, “Kısaca açıklamak gerekirse diyabet, halk arasında daha yaygın bilinen adıyla ‘şeker hastalığı’, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu ortaya çıkan, kan şekeri yüksekliği ile seyreden, kronik ve ilerleyici bir hastalıktır” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “İnsülinin yokluğu veya etkisizliği sonucu hücre içine giremeyen şeker kanda yükselmeye başlıyor ve bu kişilere diyabet hastalığı olan bireyler diyoruz. Diyabetin Tip1 ve Tip2 olarak adlandırılan iki türü bulunuyor.
Tip1 diyabette vücut hiç insülin salgılamıyor ve kişinin insülini dışardan alması gerekiyor. Tip2 diyabette ise vücutta insülin salgısı olmakla beraber, yetersiz kalıyor. Bu durum salgı bozukluğu veya insülin direnci olarak da adlandırılıyor. Genel istatistiklere bakıldığında, diyabetli bireylerin yüzde 90-95’inde Tip2 diyabete rastlanıyor.” Sahip oldukları ileri teknolojiyi ve yaklaşık 100 yıllık deneyimlerini kullanarak diyabet hastalığıyla mücadeleye liderlik eden şirketlerden biri olduklarının altını çizen Dr. Burak Cem, “Novo Nordisk olarak, diyabetli bireylerin hayatlarını her anlamda iyileştirmeye çalışıyoruz.
Bu konuda birçok sivil toplum kuruluşuna koşulsuz destek sağlıyoruz. Diyabet doğru kararlarla iyi yönetilmesi gereken bir ‘durum’ ve bu durumla ilgili gerek bireysel gerekse toplumsal farkındalık çok önemli. Hastalık için tedaviye erişim ne kadar önemliyse, farkındalık için de doğru bilgiye erişmek o kadar önemli. Bu amaçla oluşturduğumuz websitemiz, diyabet.com, uzun zamandır diyabetli bireylerin ve ailelerinin bilgi ihtiyacını karşılıyor.
Özellikle erken teşhis alan kişilerde, aileler aşırı korumacı bir tavır sergileyebiliyor veya bireyler, korkuları nedeniyle hayatı dolu dolu yaşamaktan kaçınabiliyor. Oysa düzenli bir yaşantı, tedavi için doğru karar ve iyi bir hekim takibi ile diyabetli bireyler de hiçbir sağlık sorunu olmayan insanlar gibi aktif birer hayat sürebilirler” açıklamasını yaptı.
Diyabet alanında faaliyet gösteren tüm hasta ve hekim dernekleriyle iş birlikleri kurarak, diyabetli bireylerin mümkün olduğunca toplum ve sosyal yaşantıya dahil olmaları için çalıştıklarını söyleyen Dr. Burak Cem, “Kurum olarak koşulsuz destek sağladığımız Arkadaşım Diyabet, Diyabet Kampları Tip1 diyabetli koşuculardan oluşan TEAM1 ve Var Böyle Diyabetliler projeleri, bu çalışmalarımızın güzel birer örneği.. Hatta Dünya Diyabet Günü vesilesiyle, Türk Diyabet Cemiyeti işbirliği ile hazırlanan ve TEAM1’i de konu alan “Diyabetle Yaşam” belgeselimizin televizyonda ilk gösteriminin yapılacak olmasının heyecanını taşıyoruz.
Önceliğimiz, toplumda yeterli farkındalığı oluşturarak, yaşam tarzı ve beslenmeye dayalı gelişen kronik hastalıkların tamamen önünü kesmek. Bu hastalıkların gelişmesine engel olamadığımız durumlarda ise, olabilecek en iyi tedavi seçeneklerini sunarak bireylerin yaşam kalitesini elimizden geldiğince artırmayı amaçlıyoruz” diye konuştu. Dr. Burak Cem, Novo Nordisk olarak, Tip-1 diyabetinin kök hücre tedavisi ile yok olmasını sağlamayı, Tip 2 diyabeti tedavi etmeyi ve obezitenin dünyadaki hızlı yükselişini düşürmeyi hedeflediklerini kaydetti.
Novo Nordisk hakkında “bundan 97 yıl önce kurulan, alanında lider global bir sağlık şirketlerinden biri” diyen Dr. Burak Cem, “Şirketin en büyük hissedarı Novo Nordisk Vakfı’nın, dünyanın en büyük vakfı olmasıyla gurur duyuyoruz. İskandinavya’nın en büyük ve pazar değeri olarak dünyanın da 6’ncı büyük ilaç firmasıyız. Bir vakıf şirketi olması şirketimizin faaliyetlerine istikrarlı bir zemin oluşturmakla beraber, fark yaratabileceğimiz her alanda araştırma-geliştirme yaparak yüksek teknolojideki ürünleri keşfetmemize olanak sağlıyor.
Örneğin, Novo Nordisk, tüm dünyada sadece 600 hastanın yaşadığı bir soruna yönelik bir tedaviyi geliştirip, bu 600 hastanın hayatını iyileştirmeye odaklanabiliyor. İşte bu misyonla ve tecrübemizle diyabet ve obezitenin yanı sıra, hemofili, büyüme hormonu eksikliği ve hormon replasman tedavisi konularında da aktif rol alıyoruz” diyerek konuya verdikleri önemin altını çizdi.
İNSÜLİN HAYAT KURTARIYOR
Novo Nordisk’in her zaman diyabet tedavisinin öncülerinden biriolduğunu vurgulayan Dr. Burak Cem, “Bundan 100 yıl önce, Tip1 diyabet teşhisi almak adeta bir ölüm hükmüydü. Tıp tarihindeki en büyük başarılardan biri olarak kabul edilen insülinin keşfi, diyabet tedavisinde devrim yarattı ve nesiller boyu hayat kurtardı. Bu keşfi, 1923’te alınan Nobel Ödülü takip etti.
Novo Nordisk olarak, 2021’de 100. yılını kutlayacak olan insülin mirasına sahip olmaktan gurur duyuyoruz” dedi. Dünyada Ar-Ge çalışmalarına en çok bütçe ayıran firmalar arasında yer aldıklarından bahseden Cem, “Halihazırda faz 1-4 arasında 17 molekülümüz var. Ar- Ge’ye ayırdığımız pay her yıl bütçenin yüzde 12’sine ulaşıyor. Her yıl iki yeni molekül geliştirebilecek kapasitemizle ve mevcut ürün portföyümüz ile güçlü ilaç şirketlerinden birisiyiz. Ayrıca klinik çalışmalar konusunda lider firmalardan birisiyiz.
Türkiye’deki klinik çalışmalarımıza büyük önem veriyoruz. 2015-2019 arası yürüttüğümüz toplam 34 klinik araştırmaya yaklaşık 110 milyon lira yatırım yaptık. Hâlen Türkiye’de 32 merkezde uluslararası nitelikte klinik çalışmalar yürütüyoruz. Diyabetli bireyler için en gelişmiş tedavileri de bu vesile ile sağlıyoruz.
Geçmişte olduğu gibi bugün de diyabet tedavisinin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyoruz. Molekül keşfetmek, üretmek artık tek başına yeterli olmuyor. Biz de bu alandaki 97 yıllık tecrübemizle, geleceğe yön veren tedavilere odaklanıyoruz, yeni dijital çözümler geliştiriyoruz” dedi.
DİYABET VE COVID-19 İLİŞKİSİ
COVID-19 sürecinde kronik rahatsızlığı olan hastaların, özellikle de diyabetli bireylerin, düzenli kontrol için hastanelere gitmediklerini gördüklerini belirten Cem, “Pandemi sırasında diyabetli bireylerin kendilerini mümkün olduğunca korumaları ve evde kalmaları elbette doğru bir yaklaşım. Ancak bu süreçte, düzenli olarak kan şeker kontrollerini yapmalarını ve mutlaka hekimleri ile iletişimde olmalarını öneriyoruz” açıklamasını yaptı.