Göz tansiyonu kaç olmalıdır? Göz tansiyonu belirtileri nelerdir? Göz tansiyonu düşer mi?
Glokom hastalığı, halk arasında “göz tansiyonu hastalığı ” veya “karasu inmesi” olarak da adlandırılır. Göz tansiyonu hastalığı görme sinirine zarar vererek başlangıçta hastanın çevre görmesini azaltıp, ilerleyen dönemlerde ise körlüğe yol açabilen ilerleyici bir görme siniri hastalığıdır."Göz tansiyonu kaç olmalıdır?" "Göz tansiyonu belirtileri nelerdir?" "Göz tansiyonu düşer mi?" sorularına Göz Hastalıkları Uzmanı Doç Dr . Kürşat Atalay cevap verdi.
Doğumumuzda göz sinirlerimizde yaklaşık 1 ila 1,2 milyon sinir lifi mevcuttur ve bu miktar ilerleyen yaşla birlikte belirli bir hızda azalır. Göz tansiyonu hastalığında bu kayıp önemli oranda hızlanır ve artar. Göz tansiyonu hastalığının bir çok türünün neden oluştuğu hala bilinmemektedir. Göz tansiyonu ve göz tansiyonu hastalığı arasındaki ayrım önemlidir. Normal şartlarda bütün bireylerin ölçülen bir göz tansiyonu vardır. Göz içerisinde oluşan göz içi sıvısı “Aköz Humör” ün hassas oluşum ve uzaklaştırılma dengesi bozulduğunda göz tansiyonunda değişiklikler oluşur.
Göz Hastalıkları bölümünden Doç Dr . Kürşat Atalay, halk arasında ‘Göz Tansiyonu’ diye bilinen glokom hastalığı hakkında bilgiler paylaştı ve göz tansiyonu hastalığının bilinen diğer hastalıklardan farklı olarak tek bir hastalık olmadığını , tanımlanmış birçok alt tipi mevcut olduğunu belirterek takip ve tedavi açısından önem taşıdığını sözlerine ekledi .
Göz tansiyonu kaç olmalıdır?
Aklımıza “Normal göz tansiyonu değeri nedir? ” şeklinde bir soru gelmesi çok doğaldır. Bu sorunun cevabı bireysel değişimler gösterebilen bir ölçüm olduğudur. Kişinin göz sinirinde ilerleyici hasara yol açmayan ve görme kaybı oluşturmayan göz tansiyonun “normal göz tansiyonu seviyesi” olduğu söylenebilir. Özellikle bir değer verilmesi istenirse 9 mmHg ile 22 mmHg arasında ölçülen değerler (bu sınırlar içinde de olsa glokom hasarında ilerleme olabilir) kabaca normal kabul edilir. Peki, yüksek ölçülen göz tansiyonu değerleri her zaman göz tansiyonu hastalığı anlamına mı gelir? Bu sorunun cevabı kısaca “Hayır” dır. Artmış göz tansiyonu değerleri glokom olma olasılığını yükseltir, fakat tek neden değildir. Unutulmaması gereken göz tansiyonu hastalığında etkili tek faktörün göz tansiyonu ölçüm değerinin olmadığıdır.
Göz tansiyonu hastalığında göze ait ve sistemik olarak etkili risk faktörleri mevcuttur. Artmış göz tansiyonu değerleri, optik disk adı verilen göz sinirinin göz küresi içerisindeki parçasının özellikleri, yüksek miyopi ( bir refraktif kusur) gibi faktörler göze ait önemli risk faktörleridir. Bu arada Avrupa Glokom Cemiyetinin son klavuzunda glokom tanısı ve ilerlemesinde bağımsız bir risk faktörü olmadığı belirtmiş olsa da gözün ön kısmındaki saydam tabaka korneanın kalınlık değerlerinin de bazı açılardan önemi mevcuttur.
Göz tansiyonu hastalığı ile ilişkili önemli sistemik riskler mevcuttur. Bunlardan bazıları artan yaş, genetik (kalıtımsal) faktörler, ırk, cinsiyet, arteryoskleroz, dolaşım bozuklukları, diyabetes mellitus (Şekerli hastalığı), otoimmün hastalıklar, tiroid bezi hastalıkları, damar iltihapları (vaskülitler) , migren gibi bazı nörolojik durumlar, kortikostreoid türevi ilaçlar başta olmak üzere ilaçların kontrolsüz kullanımı neden olabilir. Aile bireyleri arasında özellikle anne, baba ve kardeş gibi birinci dereceden yakın akrabaların glokom hastası olması riski arttırıcı faktördür. Sık sorulan sorulardan birisi sistemik hipertansiyon ile ilişkisidir. Sistemik hipertansiyon genelde birincil bir risk faktörü olarak kabul edilmez ancak uzun süreli sistemik hipertansiyon göz sinirini besleyen damar yapısında bozulmalara yol açarak etkili olabilir. Burada belki de düşük sistemik tansiyondan (hipotansiyon) bahsetmek daha önemlidir. Çünkü bazı glokom hastalarında özellikle gece uyku sırasındaki kan basıncı düşüşünün glokoma eğilimli gözlerde hasarı arttırdığı düşünülmektedir.
Göz tansiyonu belirtileri nelerdir?
Göz tansiyonu hastalığının belirtisi var mıdır sorusu çok sorulur. Göz tansiyonu hastalığının en sık görülen tipi olan birincil açık açılı glokom oldukça sinsi şekilde ilerler. Hastanın göz tansiyon artışını hissetmesi genellikle mümkün değildir. Başlangıçta merkezi görmede değişiklik yapmaz, ağrı veya benzeri göz şikâyetine neden olmaz. Erken teşhis için muayene ve birçok yeni tanı teknikleri kullanılması (bilgisayarlı görme alanı incelemesi ve görme siniri taraması) kullanılması gereklidir. Daha az sıklıkta görülen ani kapalı açılı glokom krizi gibi durumlarda şiddetli ağrı hissedilebilir ancak birçok göz tansiyonu hastalığı tipi genellikle bir göz muayenesi sırasında saptanır.
Göz tansiyonu hastalığı diğer birçok hastalığın aksine bir tek hastalık değildir, tanımlanmış birçok alt tipi mevcuttur. Bu tiplerin belirlenmesi tanı, takip ve tedavi açısından önem taşımaktadır. Göz tansiyonu hastalığının ilerleme hızı tipler arasında değişkenlik gösterir. Örneğin soyulma (eksfoliyasyon/pseudoeksfoliyasyon) glokomunda hızlı bir kötüleşme olabilmektedir. Hastalığın tipi tedavinin ne kadar kapsamlı ve hızlı olacağını da belirleyecektir. Geniş bir bakış altında sınıflayacak olursak; doğumsal, birincil ve ikincil göz tansiyonu hastalığı çeşitleri vardır. Doğumsal tip doğumda mevcut olabildiği gibi doğum sonrası erken bebeklik dönemlerinde de kendini gösterebilmektedir. Birincil (primer) tip başka bir hastalığa bağlı olmaksızın gelişen saf bir glokom tipidir. İkincil (sekonder) göz tansiyonu başka bir hastalığın yol açtığı glokom tipidir. En sık birincil açık açılı glokomdur görülür.
Burada değinilmesi gereken önemli bir glokom türü bebeklerde görülen konjenital (doğumsal) göz tansiyonu hastalığıdır. Bu tipin kendine has özellikleri vardır. Gözler genellikle normalden büyüktür (halk arasında öküz gözü de denir), gözün en önünde yer alan ve normalde saydam olması gereken kornea tabakası saydamlığını kaybederek mavimsi bir renk alabilir, sonuçta da göz içindeki yapılar rahat seçilemez. Bu belirtileri sahip olan bebeklerin doğumsal göz tansiyonu mevcudiyeti açısından uyutularak (genel anestezi altında) muayene edilmelidirler. Bu muayenede başka hastalıkların ayırıcı tanısı yapılır eğer göz tansiyonu hastalığı kesinleşirse mutlaka bir an önce müdahale edilmelidir. Göz tansiyonu hastalığı ile ilgili bulguları hafif olan bebeklerde ilaç tedavisi denenebilse de tedavi için cerrahi müdahale çoğunlukla gerekmektedir.
Göz tansiyonu düşer mi?
Göz tansiyonu hastalığının tanısı için tam bir göz muayenesine ek olarak ileri tetkikler yapılmalıdır. Bu tetkiklerden bazıları gonyoskopi (gözün ön kamara açısı adı verilen bölümünün incelemesi), göz tansiyonu ölçümü (bazı durumlarda tüm gün ölçülen), merkezi kornea kalınlığı ölçümü, optik koherens tomografi ile göz sinirinin kalınlık incelemesi ve bilgisayarlı görme alanı incelemesidir. Bu incelemeler ve muayene periodik olarak tekrarlanarak göz tansiyonu hastası hastalığın seyri açısından takip edilmelidir.
Bazı hastalarımız “Oküler hipertansiyon diye bir şey duydum bu nedir?” diye sorarlar. Bu durum kabaca göz tansiyonun 22 mmHg üzerinde ölçüldüğü halde göz tansiyonu hastalığına ilişkin bulguları olmayan bireylere verilen tanımlamadır. Bu durumu bir hastalık olarak yorumlamak tam olarak doğru değildir. Ancak göz tansiyonu hastalığı geliştirme açısından riski fazladır. Birçok eşlik eden faktöre bağlı olarak bu bireylere glokom olma riskini azaltmak için bazen tedavi başlanabilir.
Oküler hipertansiyonun aksine normal göz tansiyonu ölçüm değerlerinde de göz tansiyonu hastalığı gelişebilir. Bu durumun sebebi ince bir korneaya sahip olunması, göz tansiyonu ölçümlerinin gün içinde büyük oynamalar göstermesi ve/veya daha az sıklıkla görülen normal (düşük) basınçlı glokom mevcudiyeti olabilir.
Göz tansiyonu hastalığında, hastalığın tamamen geçmesi anlamında kesin bir tedavi bugün için ne yazık ki hala yoktur. Uygulanan tedaviler hastalığınızı durdurmaya veya daha fazla kötüleşme olmasını engellemeye yöneliktir. Göz tansiyonu hastalığında hayat boyu takip ve tedavi gerekir. Hastalığın tedavisindeki ana amaç göz sinirinin korunarak çevresel görmenin (görme alanı) ve görme keskinliğinin iyi bir düzeyde muhafaza edilmesidir. Göz tansiyonu hastalığının tedavisinde ilaçlar, lazerler ve cerrahi seçenekler mevcuttur. Göz tansiyonu hastalığının tedavisinde göz tansiyonun düşürülmesi temel odaktır. Bu hedefin başarılmasında her birey için tek bir yol haritası yoktur. Birçok faktöre bağlı olarak doktorunuz size mevcut tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçını önerebilir. Göz tansiyonu hastalığının tipi, tansiyonunuzun yükseklik derecesi, mevcut muayene bulgularınızın ağırlığı, yaşınız, yaptığınız iş, ek hastalıklarınız, ilaçlara uyum gibi birçok faktör tedavi seçimini değiştirir.
Birçok hasta göz tansiyonu hastalığının tedavisi için uygulana lazer veya cerrahi tedaviden sonra görmesinin artıp artmayacağını sorar.Bu sorunun cevabı ne yazık ki “Hayır” dır. Dahası özellikle cerrahi müdahalelerden sonra görmede bir miktar azalma beklenebilir. Hastalarımız genellikle görmem artmayacaksa neden ameliyat olayım diye düşünürler, ancak göz tansiyonu hastalığı ameliyatları hastalığın sebep olduğu ilerleyici göz hasarını durdurmak için yapılacağından bu doğru bir düşünce değildir. Cerrahi müdahale, göz sinirindeki hasarı durdurmak veya yavaşlatmak için yapılır. Cerrahi müdahaleye ihtiyacı olan bir hastanın bu tedaviden kaçınmasının görme kaybı ile sonuçlanması yüksek bir olasılıktadır.
Göz sinirini korumaya (nöroproteksiyon) yönelik vitamin, mineral gibi destek tedavilerinin mevcudiyeti ile ilgili sorularla da karşılaşmaktayız. Bazı gıda takviyelerinin nöroprotektif etkileri olduğu yönünde araştırmalar olsa da bu tür yaklaşımlar göz içi basıncını düşürmeye yönelik olan ana tedavi seçeneklerin yerini tutamaz.
Burada göz tansiyonu hastalığı ile ilgili önemli bazı noktaları belirtmek istedim. Ayrıca hastalarımızın Türk Oftalmoloji Derneğimizin internet sitesinden Glokom biriminin değerli hocalarının hazırlamış olduğu Hasta Bilgilendirme Formunda merak ettikleri birçok konuyu öğrenebileceğini hatırlatmak isterim.
- Diyabeti olanlarda göz muayenesi şart!
- Üşümenizin nedeni D vitamini eksikliği olabilir
- Gözünüzün önünde aniden şimşek çakıyorsa dikkat! Sinsice ilerleyip körlüğe neden olabiliyor, eğer böyle gözüküyorsa soluğu hastanede alın!
- Tedavi edilmeyen anal fissür hastalığına dikkat!
- Rahim ağzı kanserinin belirtileri nelerdir?