Kalp hastalıkları bazen sinsice ilerliyor
Ülkemizde her yıl 29 Eylül Dünya Kalp Günün olarak anılıyor. 29 Eylül'e özel Kardiyoloji Uzmanları belirti vermeden ilerleyen kalp hastalıklarına dikkat çekerken, kalp sağlığını korumak için alınabilecek önlemleri de anlatıyor. Belirli bir yaştan sonra rutin kontrolünün önemini vurgulayan uzmanlar, tanı ve ve tedavinin erken teşhisinin de hayati önem taşıdığının altını çiziyor.
DHA
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Karpuz, kalp hastalıklarının en yaygın belirtisinin göğüs ağrısı olduğunu ancak her zaman belirti vermediğini belirterek, “Kalp sağlığında en büyük problemlerden bir tanesi yüksek tansiyon veya yüksek kolesterol. Bu ikisi de hiçbir belirti vermeyebilir. O nedenle örneğin hipertansiyon hastalarının ilk olarak dikkat etmesi gereken şey ölçümlerini yaptırmaları. Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz” dedi.
Tüm dünyada sağlıklı yaşamı tehdit eden sağlık sorunları arasında ilk sırada olan kalp ve damar hastalıklarına dikkat çekmek ve toplumsal farkındalığı sağlamak amacıyla 29 Eylül ‘Dünya Kalp Günü’ olarak belirlendi. Beslenme şekli, stresli yaşam, alışkanlıklar ve duygusal bozukluklar kalp sağlığını doğrudan etkilemekte. Sağlıklı yaşam tarzıyla bazı sağlık sorunlarının önüne geçilebilir veya ilerlememesi sağlanabilir. Ancak sağlık için düzenli doktor muayenesi şart. Çoğu birey hastalığı belirti vermediğinde kendisinin sağlıklı olduğunu düşünüyor veya hastaneye gitmek için hastalığın belirti vermesini bekliyor. Ancak kalp hastalıkları her zaman belirti vermeyebiliyor. Kalp hastalıklarında en klasik bilinen ve sık görülen belirtinin göğüs ağrısı olduğunu söyleyen İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Karpuz, “Bunlar en klasik bildiğimiz belirtiler ama en büyük problemlerimizden bir tanesi yüksek tansiyon (yüksek kan basıncı) veya yüksek kolesterol (yağların yüksekliği) gibi problemlerin hiçbir belirti vermeyebilmesi. Hipertansiyon hastalarının özellikle ilk olarak dikkat etmesi gereken şey ölçümlerini yaptırmaları. Herkes hipertansiyonda ‘baş ağrım var mı?’ ve ‘burnum kanıyor mu?’ gibi şeylere bakar ama bunların hiçbiri görülmeyebilir” diye konuştu.
“HASTALANMAYI VE BELİRTİLERİ BEKLEMEYİN”
Sadece göğüs ağrısı veya benzeri şikayetler olduğunda değil her zaman kontrol için hastaneye gidilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hakan Karpuz, “Amaç hastalandığınız zaman tedavi olmak değil, hastalanmadan kendimizi, sizleri korumaktır. Tabi ki kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı gibi belirtileriniz olduğunda hastaneye gideceksiniz ancak hiçbir belirtim yok diye gitmemezlik yapmamanız gerekir. Çünkü kalple ilgili bazı şeyler çok belirti vermeyebilir o nedenle bunların tespiti için düzenli aralıklarla doktorunuzu ziyaret edin. Emin olun herhangi bir şeyiniz olmadığını gördüğümüz zaman niye geldiniz demiyor, tam aksine mutlu oluyoruz ve bu şekilde devam edin diyoruz.” dedi.
“BENİM İÇİN EN ÖNEMLİ BELİRTİ, BELİRTİ OLMAYIŞIDIR”
Kalp hastalıklarının en klasik bilinen ve en sık görülen belirtisinin göğüs ağrısı, nefes darlığı, kalbin çok hızlı veya düzensiz çarpması gibi belirtiler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karpuz, “En büyük problemlerimizden bir tanesi yüksek tansiyon (yüksek kan basıncı) veya yüksek kolesterol (yağların yüksekliği). Bu ikisi de hiçbir belirti vermeyebilir. Dolayısıyla benim için en önemli belirti, belirti olmayışıdır. Benim herkese tavsiyem kendime ve etrafıma da uyguladığım şey şu; 20 yaşından itibaren 5 yılda bir veya sağlıklı olduğunuzu düşünseniz bile özellikle 40’lı yaşlardan sonra yılda 1 veya iki yılda 1 kez mutlaka hekiminize görünmenizde fayda var. Benim belirtim yok kalp açısından sağlıklıyım demek çok zor. Eskiden belli bir yaşın üzerinde kalp hastalıkları görülebilir diyorduk şimdi gençlerde de çok görüyoruz” dedi.
“HİPERTANSİYONDA EN ÇOK DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ŞEY ÖLÇÜM YAPILMASIDIR”
Hipertansiyon hastalarının ilk olarak dikkat etmesi gereken şeyin ölçümlerini yaptırması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karpuz, “Ölçemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz. Herkes hipertansiyonda ‘baş ağrım var mı?’ ve ‘burnum kanıyor mu?’ gibi bu tip şikayetlere bakar ama bunların hiçbiri görülmeyebilir. Dolayısıyla hipertansiyonda en çok dikkat edilmesi gereken şey ölçüm yapılmasıdır; yani bir kere önce hasta hiperanstif mi değil mi onu ortaya koymak lazım. Hasta hipertansifse gerekli tedaviyi doktor verecektir” diye konuştu.
Hasta hipertansif değilse olmaması için neler yapılması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Hakan Karpuz, şu bilgileri verdi:
Herhangi bir hastalık için, kanserden tutun kalp hastalığına kadar yapmanız gereken şey çok basit; sağlıklı yaşam tarzı. Bu tabir çok klasik ve biraz zor veya korkutucu gelebilir ama değil. Özellikle hipertansiyon için birinci şart kilo almamanız. Bu çok önemli. İkincisi Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi olan ‘tuz’. Günlük tuz ihtiyacımız 5-6 gram, Türkiye’de tükettiğimiz tuz miktarı ise 18 gram, bu çok yüksek bir miktar. Üçüncüsü ise egzersiz yapmamız. Yalnız bunları çok abartmamak gerekiyor, örneğin egzersiz için spor salonlarına gitmek gibi. Yapabildiğiniz zaman ve yapabildiğiniz kadar olmalı. Her yaptığınız hiç yapmamaktan daha iyi ve daha değerli. Ayrıca alkol gibi kan basıncını yükseltebilecek içeceklerden uzak durmak gerekiyor.
“SİZE HERHANGİ BİR ZARAR VERMEYECEK İLAÇLARIMIZ VAR”
Nobel’lik ilaçlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karpuz, “Bunlar uzun etkili, size herhangi bir zarar vermeyecek ömrünüz boyunca rahat kullanabileceğiniz ilaçlar. Hekiminize güvenin, bilime güvenin. Çok önemli bir şey daha var. Hayatı ve etrafınızdakileri sevin. Bu sadece psikolojik olarak değil ayrıca bunun da yarattığı iyi etkiler var. Bunlar damarımızı gevşetici faktörler salgılatır” diye konuştu.
Hipertansiyon tedavisinin genellikle yüzde 90 kadar kişide ömür boyu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karpuz, “Kan basıncı ve kolesterol yağlarının yüksekliği konusundaki yapılan tedaviler yaşadığımız sürece devam etmektedir. Bunlar son derece güvenli ilaçlardır. Genellikle bazı kardiyolojik problemlerde, özellikle bazı kardiyovasküler hastalıklara maruz kaldığımız zaman bazı ilaçların ömür boyu kullanılması gerekiyor” dedi.
“YAŞAM TARZININ EN ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİĞİ MUTLU OLMAK”
Yaşam tarzı değişikliklerinin sadece egzersiz veya diyet yapmakla sınırlı olmadığını söyleyen Prof. Dr. Karpuz, şunları ekledi:
Yaşam tarzının aslında en önemli değişikliği egzersiz yapmak. Her gün yarım saat yürüyün. Hayatınızdan asansörü veya benzeri şeyleri çıkarın. Mesafeler çok uzun değilse ulaşım araçlarına binmeyin. Aradaki farkı gördüğünüz zaman zaten kendiliğinizden yaşam tarzınız değişecek. Özellikle Avrupa da kadınlarda 1. sırada en fazla ölümün görüldüğü ülkeyiz. Obezite, sigara gibi konularda da maalesef ilk sıralardayız. Genç yaşta ölümlerde yine Avrupa da 1. sıradayız. Burada en önemli faktörlerden bir tanesi de tütün ve tütün ürünleri. Artık sadece sigaradan bahsetmiyoruz. Bunun içinde nargilesi de elektronik sigaraları da var. Bunlara hiç güvenmeyin. Yapılan bütün çalışmalar hem kanser açısından hem de kalp açısından riskli olduğunu gösteriyor. Bu kötü alışkanlığı mutlaka bırakmanız gerekiyor. Hem kendiniz hem de etrafınız için.
“KENDİNİZ İÇİN HER GÜN KALP GÜNÜNÜZ OLSUN”
"Bütün bunları ‘Dünya Kalp Günü’ nedeniyle konuşuyoruz" diyen Prof. Dr. Karpuz, "Bu aslında çok doğru değil. Her gün kalp günümüz olmalı. Her günün Dünya Kalp Günü gibi kutlanması gerekiyor. Yılda 1 kere hatırlanacak bir şey değil. Bırakın dünyayı hatta bırakın ülkenizi kendiniz için her gün kalp gününüz olsun. Umarım Dünya Kalp Günü’nü sadece kalbimizin sevmesi için kutlarız onun dışında sağlık problemlerini bu kadar yoğun konuşmak zorunda kalmayız” dedi.