Geçmiş, hepimizin hayatında bir şekilde yer alıyor ve bu anılarla yaşamak kimi zaman üzücü olabiliyor. Bence, çoğu zaman bu yükten kurtulmak için üstünü örtmeye ve görmezden gelmeye çalışıyoruz. Hepimiz bir şekilde geçmişimizden kaçıyoruz ama durup bir kez bile bizi biz yapanın aslında geçmişimiz olduğunu fark etmiyoruz.
Bu izler ne kadar üzücü ya da derin olursa olsun, onları silmek ya da üstünü örtmek neredeyse imkansız. Belki bir süre görmezden gelinebilir ama üstü tozlarla kaplanmış sandıklar, varlığını yitirmiyor. Sadece, üstündeki toz sebebiyle gözümüz onları bir süre görmüyor.
Geçmişi yaşadığımız her yönüyle, yaptığımız her hatayla kabul etmek gerekiyor. Hatalar, can kaybıyla sonuçlanmadığı sürece, her ne kadar acı verirse versin düzeltilebilir bir yöne sahip. Belki bugün belki de yıllar sonra... Düzeltmemek de kendi elimizde aslında, varlığını kabul edip küçük bir tebessümle hatırlamak da. Hepsi insanın kendi içinde bitiyor.
Her şeyi bir sandığa doldurabilirsiniz, üstünü tozla kaplayabilirsiniz ama içindekilerinin varlığını inkar edemezsiniz. Bu noktada küçük bir sır vermek istiyorum. Kendi geçmişinizi kabul ettiğinizde, ona dair taşıdığınız ağırlığı da hafifletebilirsiniz.