Abdülhamit Gül'den önemli açıklamalar
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CNN Türk'te yayınlanan Hakan Çelik ile Hafta Sonu programına katıldı.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CNN Türk'te yayınlanan Hakan Çelik ile Hafta Sonu programına katıldı.
İşte Adalet Bakanı Gül'ün açıklamalarından satır başları:
Bu konuyla ilgili Bakırköy Başsavcılığı soruşturmayı başlattı ve 7 kişi hakkında gözaltı işlemi yapılmıştı. Bu kişilerden 5 kişi tutuklandı. Pilotlar ve firmanın yetkilisi tutuklandı. Soruşturma sürdürülüyor. Orada yabancılar var, transit geçişi yapanlar, bunların ifadeleri dikkate alınarak soruşturmayı yürütecekler. Bu konuda Başsavcılık da açıklamasını yaptı.
Başka ülkelerde işlenen hususlar, suçlar var. Kırmızı bülten çıkarsa tüm dünyadaki ülkeler, suçlunun iadesiyle ilgili; ilgili ülke mahkemesine iade etmesi gerekiyor. Türkiye zaten anlaşmanın bir parçası. Türkiye'de öyle bir fail varsa bu konuda ilgili ülkeye iadesini yapacaktır. Bu olayla ilgili Türkiye'de bu olaya destek olanlarla ilgili soruşturma devam ediyor. Mahkeme kararı sonuçlanmadan da konuyla ilgili bir şey söylemek imkansız. Sıcak, yeni bir olay.
Japonya'dan da adli yardımlaşma talebi gelmedi. Ama Türkiye bir hukuk devleti. Kim bu anlamda bir suç işlemişse yargı merciileri bu konunun peşinde. İlgili uçaklarla ilgili de tedbir kondu.
Libya tezkeresi açıklaması
Türk askeri, Mehmetçiğimiz hiçbir ülkeye hukuk dışı bir gayeyle gitmemiştir. Tüm adımlarını anayasa ve uluslararası hukuk çerçevesinde atmıştır. Türkiye, BM'nin kabul ettiği meşru hükümetin daveti adına bir ihtiyacı karşılamak üzere tezkere kararı almıştır. Bu tezkere anayasaya göre TBMM tarafından kabul edilmiştir.
Bizim Akdeniz'deki egemenliğimiz, ülkemizin çıkarları ve yine Türkiye'ye yönelik tehditlerin kaynağında bertaraf edilmesi; bu coğrafya ne kadar istikrarlı olursa Türkiye'nin güvenliği de aynı şekilde artacaktır. Biz Libya'ya Türkiye'nin çıkarları için, ülkemizin çıkarları için bir karar aldık. Elbette bunun çerçevesini hem Cumhurbaşkanımız hem hükümetimiz hem TSK ihtiyaca göre kullanacaktır.
Türkiye aramalarını hukuk çerçevesinde yapılmaktadır. Önemli olan bizim hukuka uygun davranıp davranmadığımızdır. Biz de kendi egemenlik alanlarımızda adımlarımızı atıyoruz.
"Haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz"
Türkiye'nin haklarından kullanmasından rahatsız olanların beyanları bizi ilgilendirmez. Türkiye egemen bir ülkedir. Türkiye adımlarını atar, söylenen şeyler kendilerini bağlar. Bizim tüm yapmış olduğumuz adımlar birilerini rahatsız edebilir. Ama Türk milletinin çıkarları için biz adımlarımızı atacağız, haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Bizim için temel çizgi uluslararası hukuk haklarını kullanmaktır.
Hiçbir sonuç vermez. Türkiye bu anlamda, meşru bir şekilde haklarını kullanmaktadır. Tehditler ki beyanlar da oldu, bunların hiçbir hukuki geçerliliği yoktur. Türkiye gereken cevabı vermeye de muktedirdir. Hukuk dışı hiçbir açıklamaya itibar etme düşüncemiz de yok.
"Türk mahkemeleri yargılamasını yapar"
Türkiye'de suça bulaşmış ya da suç işlemiş kişiler gerekli cezalar Türk yargı makamı tarafından verilmektedir. Fakat yabancı terörist savaşçılar, Türkiye'nin güvenliğini de tehdide sokacak şekilde dolaşmaları kabul edilebilecek bir durum değil. İçişleri Bakanlığımız ilgili ülkelere kabul yönünde çalışma yapıldı ve baya da mesafe alındı. Türkiye'de suç işlemişse Türk mahkemeleri yargılamasını yapıyor. Ama yabancı teröristlerin burada barınmasıyla ilgili adımlar atıldı. Bu konuda da mesafe katedildi.
Türkiye'de yargı üzerinde tarihsel travmalar ve sonuçlarının olduğu bir gerçek. İdam edilen başbakanlar, hukuksuzluklar, 12 Eylül'de yaşı büyütülüp idam edilen gençler; 28 Şubat'ta DGM'lerde zulme maruz kalmış dindar insanların, yine farklı dönemlerde bir düşüncesinden inancından ötürü baskılanan, işte Ergenekon süreçlerinde kumpaslar üretilerek yargının ne hale getirildiği, yine seçilmiş bir Başbakanı şüpheli gibi gösterip darbe girişimi yapan bir yargı vardı 17-25'i yapmaya çalışan...
Tüm bu süreçlere bakıldığında, bugün bu darbecileri yargılayan bir yargı var. Elbette tüm sonuçlar çözüldü diyemeyiz. Tüm yargı kararları doğrudur diyemeyiz. Ama burada da bir haksızlık yapılmaması lazım. Darbe yapan o FETÖ'cüleri yargılayan bir yargı var. Ama genel bir yaklaşımla ithamlarda yargıya bir haksızlık olur. Eksikleri hep beraber konuşuruz. Ancak total bir biçimde eleştirinin haksızlık olacağını düşünüyorum. Türk yargısının tek ideolojisi adalettir. Gazetelerde okuyoruz "şu kararı verdi" Ama bunun bir de üst mahkemesi var. Ara kararları bile mahkumiyet gibi değerlendirmeden sürecin tamamına bakılıp sonucunun değerlendirilmesi gerekir. Yargı ele geçirilecek bir yer değil. Yargı asla el uzatılmaması gereken kutsal ve ortak bir değerimiz.
40 yıldır bu yapıyla ve kripto anlayışıyla sızmaya çalışan bir örgütü "40 günde bitirdik, hepsini temizledik" diye bir yaklaşım büyük bir rehavet olur. Bu teyakkuzu sürdürmek lazım. HSK da titiz biçimde çalışmasını sürdürmekte. Biz "şu kadardı aldık temizledik" yaklaşımı doğru olmaz. Bir haksızlığa da mahal vermeden bu çalışmayı sürdürmemiz lazım. Bu AK Parti'nin, siyasetin yapacağı bir mücadele değil, devletin milletin kararıyla açık tutulması gereken bir pencere. Bunlar takiye üzerine kurulan bir örgüt olduğu için teyakkuzu elden bırakmamak lazım.
Devlet memurları için açıklama
FETÖ'yü yaparken devletin içine başka hiçbir yapının sızmaması da yine ortak bir çabayla korunması gereken bir değerdir. Devlet memuru amirinden başka hiç kimseden emir almayacak. Böyle bir yapıya hiçbir oluşumun bu anlayışa sahip olmayacağı bir çalışmayı büyük bir teyakkuzla sürdürmekte fayda var.
Bu konuda genel ilkeler devletin içinde paralel illegal hiçbir yapının olmaması. Bu çok büyük bir travma olarak yaşandı. Yargı vermiş olduğu kararlarla bunun çerçevesini çizmekte. Yasama, devlete sızmaların olmaması için her türlü adımları bu çerçevede değerlendiriyor. Yürütme, büyük bir titizlikle... Milletimiz hiçbir zaman seçilmişlere darbe yapmamak üzere büyük bir teyakkuz var. Bu konuda milletin de hakemliği oluşmuştur.
Ne olursa olsun, hiçbir grubun devletin içine örgütlü bir şekilde sızması, devletin kendi usulleri dışında devletin ele geçirilecek bir mevzi olduğuna inanan hiçbir yapıya izin verilemez. Devlet kendi ilkeleriyle güçlü bir şekilde ayakta ancak böyle durur. İllegal ya da ideolojik gruplarla mücadelede en yakın tehdit olarak FETÖ'yü gördük. Usuller, ilkeler, kanunlar bellidir. Türkiye bir hukuk devletidir, hukukun üstünlüğünün üstünde bir güç yoktur. Devlet içinde sızmaya izin verilemez. Kim neye inanır, neye inanmaz bu konuda hürdür. Bu konuda devlet kendi içindeki sızmalara izin vermez.
Ayrımcılık dönemleri eskide kaldı
Bu örnekler bağnaz, marjinal kesimlerde kaldı. Türkiye'de yaşam tarzından dolayı ötekileştirilen, ayrımcılığa-ayrıcalığa uğrayan tablo eskide kaldı. Buradan çok dersler çıkarıldı. Fakat buna rağmen marjinal hiç tasvip edemediğimiz tutumlar olabiliyor. Ama bir konsensus var. Mahkemelere gidip Diyarbakırlı bir anne Kürtçe konuşuyor. Kürtçe konuşuyor ama "bilinmeyen bir dil" Ya sen bin yıldır konuşulan bir dile nasıl bilinmeyen dil dersin? 50 yıldır anne oğluyla konuşmuş, diline, inancına engel oluyorsun.
Bu konudaki inkar, asimilasyon politikaları geçmişte çok uygulandı. Bunların bir daha yaşanmaması hem hukukun hem siyasetin çıkardığı önemli derslerdir. Vatandaşımızın ekmeğini büyütmek ve özgürlüğünü artırmak 2023'ün temel vizyonu.
Bu konuda kimler tutukludur, hangileri gazetecidir diye bakıldığında farklı meslek kuruluşları farklı sayılar veriyor. Nelerden dolayı ceza almıştır? Ama hiç kimse mesleğinden ötürü ceza almaz. Ama terörü övme, şiddeti övme meşru gösterilemez. Gazetecilik yaptığı için değil, şiddeti övmüşse ya da farklı bir fiil olmuşsa mahkemeler cezalandırıyor. Türkiye'ye de haksızlık yapıldığını düşünüyoruz.
Mahkemeler bağımsız. Bir mahkeme karar vermiştir ama bir üst merci vardır, orada farklı kararlar çıkabilmektedir. Ama biz AK Parti olarak birinci yargı paketi Meclis'ten geçti. Yargı paketinde düşünce özgürlüğünde Yargıtay önünü açıldı, bundan dolayı tahliyeler de oldu. Farklı çıkan kararlarda, farklı uygulamalar olabiliyor. Eleştiri ve haber vermek suç oluşturmaz maddesi eklendi. Azami tutukluluk süresi getirildi, düşünce ifade özgürlüğüne Yargıtay yolu açıldı.
Hiçbir düşünceden korkmamak lazım. İyi fikir, kötü fikri kovar. Herkesin konuştuğu bir ülkede asla korkmamak lazım. Ama eleştiriyle terörü övme ve şiddet çağrısı da birbirinden ayırt edilmelidir.
Sözcü gazetesi açıklaması
Yürüyen bir davayla ilgili bizim bir söz söylememiz doğru olmaz. Yargıtay süreci de var. Bu tür davalar, birinci yargı paketiyle Yargıtay yolu açıldı. Türkiye'de bir sürü mahkeme var. Ama Yargıtay bir tane. Ama Yargıtay, yargıya güveni de artırıyor. Bu tür meselelerde daha fazla özgürlük anlamında, hukuk istikrarı anlamında buna yönelik imkanlar açılmıştır. Onun ötesinde tüm yargılamalarda süreçte milletin beklentisi delillere göre adil bir karar, kamuoyunu tatmin edecek şekilde ikna edilmesi.
FETÖ yargılamaları
FETÖ'ye eleştiri yapmış birilerini FETÖ'cü diye mahkum ederseniz FETÖ ile mücadeleyi sulandırmış olursunuz. Elbette eksik, yanlış, kabul edilemeyecek kararların olduğu, özensiz bazı hususların yaşandığı hususlar var. Ama bunların çok genelleştirildiğini de düşünmüyorum. Ama hiç olmaması lazım. Biz hakim değiliz, savcı değiliz. Adil olmak kadar adil görünmek de çok önemli. FETÖ'cülerin en sevineceği iş nedir biliyor musunuz? Herkes FETÖ'cü olsun, aradan biz sıyrılalım...
Mor beyin olayında olduğu gibi... 300 bin değil 3 milyon kişi daha FETÖ'cü olsa en çok FETÖ'cüler sevinir. Kamuoyunda FETÖ'nün hiçbir şekilde bulaşmadığı isimler, yayınlar, gazeteciler, kurumlar şahısların olayla ilişkilendirilmesi millet nezdinde de değerlendirmeler oluyor. Dosyanın sahibi hakimdir savcıdır, yargıya da haksızlık yapmadan sürecin bütün itibariyle bir üst mercide de bunun incelendiğini dikkate alarak yargıyı da yıpratmadan süreçlerin takibinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye 12 Eylül darbe anayasasıyla birlikte maalesef buyurgan bir yaklaşımla ortada. Bu konuda özellikle Cumhur İttifakı ile birlikte çok önemli adımlar atıldı. Ama daha çok yürütmeye ilişkin adımlar atıldı. İstikrarın kalıcı olması, milletin emreder hakim pozisyonda olmasına yönelik bir sistem ortaya kondu..
Ama anayasanın ruhuna yansıyan bir sivil ruh konusu henüz hayata geçirilebilmiş değil. Sivil, yeni bir anayasa ihtiyacının hala olduğunu düşünüyorum. Önemli adımlar atıldı. Sivil yeni bir anayasa ihtiyacı yapılmadığı sürece hep ortada olur.
Siyasi partilerin kapatılması
Anayasada yapılan değişiklikle çok zorlaştı ama ortadan kalktığı anlamın gelmiyor. Partilerin değil kişilerin cezalandırılması, o fiili yapan anlamında bir yaklaşım oldu. Bu da AK Parti döneminde ortaya konan reformlardan biri.
Savcılık makamı bir bütündür. Bir yargılama makamı değildir. Yani savcılık talepte bulunur, mahkeme karar verir. Dosyasıyla ilgili, soruşturmayla alakalı bir savcının itiraz etmesi, dava açması... Dava açması bir mahkeme kararı değil. Savcı itiraz eder, kanun yollarına başvurur. "Savcı burada ihsası reyde bulundu" gibi teknik eleştiri doğru değil. Savcı iddiada bulunmuştur. Hakim değildir, muhakeme yapan değil; iddiada bulunandır. Kararı verecek olan mahkemedir.
Yürüyen bir davayla ilgili hakimlik, savcılık yapmak doğru değil. Ama şunu AİHM ile ilgili söylemek lazım. AK Parti 2004'te insan hakları sözleşmelerini iç hukukun parçası haline getirmiştir.
- 'İçinde hazine var' diyen gelip kazıyor! iç Anadolu'daki ilimizin piramidleri
- Kız Kulesi Hikayesi Ve Tarihi: Kız Kulesi Özellikleri Ve Mimarı Yapım Tarihi..
- Kontrolden çıkan araç 7 metrelik istinat duvarından bahçeye uçtu
- 17 yaşındaki Hüseyin, gölet kanalında boğuldu
- Feci kazada yeni detay ortaya çıktı! 300 metre ileride bulundu