'Çin neden Alman aşısı aldı?' sorusuna cevap
Corona virüs aşıları arasında en çok konuşulardan biri kuşkusuz BionTech/Pfizer tarafından geliştirileni. Bu aşıya dönük en büyük endişelerden biriyse, aşının orta ya da uzun vadede insanda bırakacağı etki, insanın DNA’sını değiştirip değiştirmeyeceği... Öte yandan kendi aşısı olan Çin'in Alman BionTech ile neden 100 milyon doz corona virüs aşısı için anlaştığı merak ediliyor. İşte Deniz Kilislioğlu'nun yazısı...
Covid-19 pandemisine karşı adeta umut haline geldi aşılar. Bunlar arasında en çok konuşulanlardan biri, kuşkusuz BionTech/Pfizer tarafından geliştirileni. Bu aşıya dönük en büyük endişelerden biriyse, aşının orta ya da uzun vadede insanda bırakacağı etki, insanın DNA’sını değiştirip değiştirmeyeceği... Bu sorunun temel sebebi, kuşkusuz aşının üretildiği yeni teknoloji: mRNA (Mesajcı ribo nükleik asit)
Gelenekselden farklı, insan eliyle üretilen ve vücudu sağlıklı tutan proteinleri üreterek virüse karşı hastalıkla mücadele etmeyi sağlayan bir yöntemden bahsediyoruz. BionTech bu teknolojiyi koronavirüse karşı geliştirdiği aşıda kullandı ama bu, tıp dünyasında yeni bir buluş değil. mRNA teknolojisi 15 yıl önce, Macar asıllı Katalin Kariko ve ABD’li Drew Weissman tarafından bulundu. Ben de başlıktaki bu soruyu, Prof. Weissman’a sordum. ABD’li bilim insanı “Aşıdaki RNA, hepimizin hücrelerinde olan RNA ile özdeştir. RNA, DNA ile etkileşime geçmez ve bizim DNA’mızı değiştirmez, genimize girmez. Bu imkansızdır” diyor ve aşıya güvenilmesi gerektiğini vurguluyor.
mRNA teknolojisini bulan iki isim, geçen hafta BionTech aşısını oldu. Weissman, “İlk doz aşıdan sonra biraz kol ağrım ve kısa süreli grip semptomum oldu. İkinci dozu üç hafta sonra alacağım. Yan etkiler, aşıların çalıştığını gösterir. Biz bu teknolojiyle uzun yıllardır çalışıyoruz, aşının güvenilirliği ile ilgili endişeniz olmasın” diyor.
Şirketleri ikna edemedi
mRNA teknolojisi, koronavirüs süreciyle birlikte dünyanın gündemine oturdu. Hatta bu teknolojiyi Alman BionTech firmasının bulduğu algısı oluştu. Oysa Prof. Weissman ve Prof. Kariko 7-8 yıldır bu teknolojiyle gen tedavisi çalışmalarına devam ediyor. Klinik çalışmaları ise 2017’de başladı. Weissman, “Biz üç yıldır aşı olan hastalarımızı takip ediyoruz; fakat koronavirüs aşısının diğer aşılardan farklılığı ve yeni olanı, tüm klinik çalışmaların yıllara yayılmadan, aylar içinde yapılmış olmasıdır” diyor.
İki bilim insanı için süreç, elbette kolay olmadı. İkili 1990’lı yıllarda yaptıkları çalışmalara ne devlet ne de özel sektörden destek bulabildi. Keşfettikleri mRNA teknolojisinin patentini 2005’te alsalar da ilaç şirketlerini iknada zorlandılar. Gen tedavisinin bir alternatifi olabileceğini düşünerek yola çıktıklarını söyleyen Weissman, “Bu teknolojiyi kullanarak proteinler üretilebilir ve karşı bir güç olarak bünyeye transfer edebilirdik. İlaç ve biyoteknoloji şirketleri mRNA teknolojisinin tedavide başarılı bir yöntem olacağına inanmadı. Patenti aldığımızda bile ‘Çalışmalarınız çok güzel; ama biz bu teknolojinin uygulanabilir olduğunu düşünmüyoruz’ dediler. Dünyanın geri kalanını ikna etmemiz bir kaç yılımızı daha aldı” diye anlatıyor. Bugünse dünya, salgından onların bulduğu teknolojiyle kurtulmanın hayalini kuruyor.
Çin neden Alman aşısı alıyor?
Yeni tip koronavirüsün ilk kez 2019 sonlarında Çin’de görüldüğü açıklanmıştı. Ülkede geçen Kasım ayından bu yana toplam 87 bin 71 vaka görüldü, 4 bin 634 kişi hayatını kaybetti. Salgının başında çok sert tedbirler alınan ülkede bugün halen sadece 370 aktif vaka var. Bunların 9’unun sağlık durumu kritik. Bir günde tespit edilen yeni hasta sayısı ise sadece 19.
Pekin yönetimi, virüsün yeni varyantlarıyla salgının yeniden canlanması ihtimaline karşı aşılama politikasını önemsiyor. Ancak Çin’deki 4 ayrı dev ilaç şirketi koronavirüs aşısı için Faz-3 çalışmalarında sona gelirken, bir başka ilaç devi olan Fosun Grubu’nun Alman BionTech ile neden 100 milyon doz koronavirüs aşısı için anlaşma imzaladığı merak ediliyor. Bunun sebebi, Çin’in salgının başından bu yana içine düştüğü ilginç ikilem.
Anlaşma martta yapıldı
Küresel salgında hangi ülkenin aşısının başarılı olacağı büyük bir belirsizlikti. Ülkeler, bir anlamda bu belirsizliğe yatırım yaptı. Bu anlamda Çin aşılarının başarısız olma ihtimali de vardı. Özel bir şirket olan Şangay Fosun İlaç Grubu da bu riski göz önünde bulundurup, alternatif olabilmesi için BionTech ile geçen Mart ayında mRNA aşısının Çin’de geliştirilmesi için stratejik ve ticari ittifak kurduğunu açıkladı.
Fosun bu anlaşma ile BionTech’e 50 milyon ABD doları yatırım yapmayı taahhüt etti. BionTech de klinik deneylerin Çin’de yapılmasına onay verdi.
27 Ağustos’taki açıklamaya göre, Fosun, Çin hükümeti onay verirse satın aldığı 10 milyon dozu özel idare bölgeleri Hong Kong (7.4 milyon nüfus), Macau (632 bin nüfus) ve Tayvan’da (23.5 milyon nüfus) piyasaya sunacak. BionTech de, bu yıl Çin’e ek 100 milyon doz göndermeyi taahhüt etti.
Çin yönetimi henüz BionTech aşısına onay vermedi ancak uzmanlar, Çinli özel bir şirketin, Pekin’in bilgisi olmadan yabancı bir firmayla anlaşma imzalayamayacağı, hatta yabancı şirketin de onay garantisi olmadan böyle bir mutabakata yanaşmayacağının altını çiziyor.
Aşı milliyetçiliği mi, aşı diplomasisi mi?
1.4 milyar nüfuslu Çin, ülkede toplumsal bağışıklığı sağlamak için nüfusunun yüzde 60’ını, yani yaklaşık en az 840 milyon kişiyi aşılamak durumunda. Ancak Pekin yönetimi salgının başından itibaren vakaları sert şekilde tecrit edip, agresif halk sağlığı önlemleri alınca, salgının yayılımını engelledi. Bu, bir taraftan olumlu gibi görünse de diğer taraftan aşıların etkinlik testleri imkanını da ortadan kaldırdı.
Bu yüzden Çinli firmalar, faz çalışmalarını tamamlamak için Brezilya’dan Türkiye’ye, Arap coğrafyasından Uzakdoğu’ya kadar pek çok bölgedeki ülkeye açılım yapmak zorunda kaldı. Bu da karşılıklı aşı anlaşmalarını getirdi. Ancak uzmanlara göre açılımın tek sebebi bu değildi. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Küresel Sağlık Politikası Merkezi Başkanı Stephen Morrison’a göre “Çin hükümetinin stratejik hedefi gelecek 10 yılda biyoekonomide hegemonik etkiye ulaşmak.”
Çinli firmalar 2021’de 1.5 milyar doz koronavirüs aşısı üretmeyi taahhüt ediyor ve bu da Çin’in, özellikle batılı şirketlerin ürettiği aşılara erişemeyen ülkelere girmesi anlamını taşıyor. Çin, bu salgında küresel bir güç olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ancak bir taraftan da nüfusunu aşılamak zorunda kaldığı için farklı ülkelerden aşı tedarikini göz ardı edemiyor. Devlet Başkanı Şi Jinping, bu süreci “Dünyaya başarılı aşı sağlama taahhüdü verdik, Çin aşıları iki doz yapıldığından ek aşılara ihtiyaç var” sözleriyle anlatıyor.
Faz-3’teki Çin aşıları
CoronaVac
Üretici: Sinovac
Etkinlik: Henüz resmi açıklama yok
(Brezilya yüzde 50 üzeri, Türkiye yüzde 91 olarak açıkladı)
Onay: Çin acil kullanım onayı verdi
Anlaşmalar:
Türkiye: 50 milyon doz
Brezilya: 46 milyon doz
Hindistan: 40 milyon doz
Ukrayna: 1.8 milyon doz
BBIBP-CorV
Üretici: Sinopharm ve Pekin Biyolojik Ürünler Enstitüsü
Etkinlik: Yüzde 79.34
Onay: Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn
Anlaşmalar:
Üretim hedefi: 1 milyar doz (Pekin ve Wuhan fabrikalarında)
BAE 100 milyon doz üretecek fabrika açtı
Mısır: 20 milyon doz
Endonezya: 15 milyon doz
Fas: 10 milyon doz
Pakistan: 1.2 milyon doz
Sinopharm
Üretici: Sinopharm-Wuhan Enstitüsü
Etkinlik: Resmi açıklama yok
Onay: Çin, Birleşik Arap Emirlikleri
Convidecia
Üretici: CanSino ve Çin Ordusu Tıp Bilimleri Akademisi
Etkinliği: Resmi açıklama yok
Onay: Çin ordusu 25 Haziran’da onayladı, uyguluyor
ZF2001
Üretici: Anhui Zhifei Longcom ve Çin Ordusu Tıp Bilimleri Akademisi
Etkinliği: Resmi açıklama yok
Onay: Henüz onay almadı
Deniz Kilislioğlu
deniz.kilislioglu@ntv.com.tr
- Sevgi İzi nedir? Sevgi İzi başvurusu nereden ve nasıl yapılır? Kayıpların bulunması için Sevgi İzi projesi
- 'İçinde hazine var' diyen gelip kazıyor! iç Anadolu'daki ilimizin piramidleri
- Kız Kulesi Hikayesi Ve Tarihi: Kız Kulesi Özellikleri Ve Mimarı Yapım Tarihi..
- Kontrolden çıkan araç 7 metrelik istinat duvarından bahçeye uçtu
- 17 yaşındaki Hüseyin, gölet kanalında boğuldu